Gazeteci Yazar Nihat Genç Diyanet’in yayınladığı “Cemaat raporuna” yönelik flaş bir yazı yazarak, İslamcı ve liberallerin dibine kadar boka battıklarını ve yarattıkları canavar ile baş edemediklerini yazdı.
Nihat Genç’in Odatv’deki köşesinden yazdığı yazı şöyle:
“İslamcılar ve liberaller "cemaat ve tarikatların" özgürleşmesi için yıllarca coşarak övgüyle kucak kucağa aynı ekran ve gazetelerde birlikte yazıp çizdiler. Cemaatleri çok kültürlülük ve hoşgörü ve fikir özgürlüğü skalasının en başına aldılar. Şimdi, İslamcılar ayrı liberaller ayrı, yarattıkları canavarlarla uğraşamıyorlar.
"Diyanet'in raporu" diye ortalıkta bir rapor dolaşıyor, "Diyanet'in mi değil mi", "Diyanet içinden bir klik yazdı" diye suçlamalarla ortalık karıştı...
İşte bu diyanetin raporu elimize geldi, diyanetin "cemaat raporu" ülkemizin son otuz yılına damgasını vurmuş cemaatlerin önünü açan rezil siyasetleri anlamak için biz uzaktan izleyenlere çok şey anlatıyor.
Rapor, iyi cemaatler kötü cemaatler diye AKP siyasetine bağlı ya da karşısındakileri önce işaret edip sonra elimine ediyor. İşin içinden çıkmak mümkün değil. Kim iyi kim kötü siyasi hükümet karar veriyor. İktidar değişince her halde Diyanet'in raporu da değişecek iyi cemaatler kötü cemaatler yer değiştirecektir.
Kim iyi kim kötü kıstasları binbeşyüz yıllık din tarihinin bütün fıkıh tartışmalarını kedinin kuyruğuna bağlanmış teneke gibi delirtircesine peşinden sürüklüyor. Yani kim iyi kim kötü ayrımı içinden çıkılmaz sorunlarıyla kendi içinde kilitlenip problem olup kalıyor, yanisi, dibine kadar boka batmışlar, cemaat bataklığından çıkamıyorlar, dini diyaneti de bu bataklıktan çıkartamıyorlar.
Liberaller bir zamanlar İslamcılarla birlikte yedikleri hurmalar tırmalamaya başlayınca köşelerinde ağlamaya başladılar.
İslamcı iktidar da bir zamanlar ajan cemaatlerle birlikte yedikleri hurmalar tırmalamaya başlayınca rapor üzerine rapor yayınlayıp o cemaat bizden öbürü değil diye onlar da ağlayıp sızlamaya başladılar.
Hem liberaller hem İslamcılar işin içinden çıkamıyorlar ama cemaat ve tarikat sevdalarından da vazgeçemiyorlar.
Ve liberaller yola çıktıkları siyasi hükümetin bu raporu karşısında Diyanet'e "kemalist", "28 Şubatçı" fişlemeci, ve hatta Diyanet'in raporu için "Milli Güvenlik Kurulu Kararları" gibi suçlamalar yöneltiyor.
Küresel savaş ağalarının piçleri, yiyin birbirinizi, yarattığınız bu canavarlar devleti hukuku hepinizi yiyip bitirinceye kadar akıllanacağınız yok.
Ahlaksız bilgisiz şarlatanlar, devlet kendi egemenlik sahasında ikinci bir "otoriteye" hak ve özgürlükler neden versin? İşte gözünüzün önünde ikinci bir otorite palazlanıp büyüyüp devleti ele geçirdi.
Modern bir toplumda herkes anayasaya karşı sorumludur, şeyhe karşı değil.
Şeyhe "bağlılık", şeyhe "biat" etmek ne demek? Allah'a iman gibi şeyhe iman ediliyor.
Allah'a iman sizi kendi seçimlerinizde özgür bırakır, ama şeyhe iman, sizi şeyhin kurulmuş robotu kölesi haline getirir.
ŞEYHE İMAN EDİLMEZ
Ve sosyoloji psikoloji pedagoji bize öğretti ki, küçük yaşlarda bir şeyhe bir cemaate bağlanan çocuklar ajanlıktan çekinmiyor, siyasi şizofren haline geliyor, ağbileriyle eşcinsellikten utanmıyor, ve aile ve ülke mensubiyeti yerine şeyhine cemaatine karşı adanmış bir kimlik ediniyor ve çalmaktan korkmuyor, ve şeyhin günahlarını pisliklerini görmüyor, ve grup aidetiyle devlet düşmanı yasa düşmanı haline geliyor. Şeyhe iman, dünyanın her tarafında aynen bu sonuçlara çıkıyor.
Devlet ve aile bağları kopartılıyor, ve köyüyle okuluyla arkadaşlarıyla kişisel tarihiyle "duygusal" geçmişi yok ediliyor, yani "vicdansız" bırakılıyorlar, Pakistan Hindistan Orta-Doğu'dan Amerika'ya kadar cematlerin türü ritüelleri değişse de bu "sosyal sonuçlar" aynı.
Ve şeyhinin ajan ve sapık olduğunu öğrendiğinde ya da kendine yapılan biyolojik tacizler ya da haksızlıkları görüp aklı başına geldiği halde, her insan evladı gibi, kendini inkar edemiyor.
Kendi inkar edemeyişi, yani o cemaat içinde hatıralarından vaz geçemiyor, isyan etse de ayrılsa da o cemaatle "duygusal" bağları ayrıldıktan sonra dahi benliğinde devam ediyor.
Hangi tür cemaat olursa olsun hangi tür ajanlık ve sapıklık ya da ağır taciz ve manipülasyonlarla aklı başına gelirse gelsin, kişisel psikolojik sonuçlar aynı. Kişi, maliyeti çok ağır depresyon sonuçlarına rağmen, kendini inkar edemiyor.
En pişman olmuşları dahi kişisel bir tecrübeydi, yani ders oldu, sonuçları çıkartıp, hatta, yetişmem ve büyümemde çok olumlu sonuçları oldu diye hala cemaate bulaşmasında iyi bir sebep bir güzellik iyilik arıyor.
Çünkü bir insanın kendini inkar etmesi mümkün değildir, ifşa etse, itiraf etse dahi, uzun bir süre yıkanmış beyni, kendine karşı gelemiyor.
Ve neden diyaneti ya da din hocaları, bu konuları konuşurken Kur'an hadis icma kıyas gelenek tartışmayı pek seviyor, güzel kardeşim sorun çok basit, şeyhe iman edilmez, bir müslüman iman edince vicdanını iptal etmez, uzatma. Çekip uzatıp Allah'ı dini işin içinden çıkılmaz bu kaosun içine sokma.
Yani diyanetin raporuna göre altında dört beş tane bir milyarlık jeep olan şeyhler siyasi hükümetle iyi geçindiği için "iyi" cemaatler kategorisinde.
Bu şeyh bu jeep'i hangi parayla almış. Haram olduğu aşikar. İşi görülsün diye birinin bağışladığı aşikar. Açıkça nüfuz ticareti. Devletin buradaki görevi o şeyhin evini aramak, bağış makbuzlarını incelemek. O zenginliğin servetin hesabını sormak.
Malı varlığı vergisiz kazancı denetlemeyi bırakmışsınız o şeyhin vaazlarına bakıp, ha, bu bizden, diyorsunuz. Şeyh ehli sünnet velcemaat ve diyanet çizgisinde konuşmuşsa sorun yok.
O jeeplerin o ihalelerin hepsi sorun, Allah için sorun din için sorun, devlet ve toplum hayatı için sorun, müslümanlık için sorun. Ama siz asıl sorun olan haksız servet haksız nüfuz ticareti haksız torpil haksız adam kayırma devlet imkanlarını haksızca kullanmayı, hiç sorun etmeyip, hiç dert etmeyip, onu dedi bunu dedi, diye, iyi kötü ayrımları yapıyorsunuz.
Aksine fabrika olmadan üretim olmadan cemaat ve tarikatların akıllara seza bu servetleri için Diyanet'in kalkıp "suç duyurusunda" bulunması temel görevidir.
Nerde bir haksız kazanç sapıklık varsa o cemaat şeyhinin kuyruğunu tarihteki şu evliyaya bu dini kaideye bağlamakta maşallah çok mahirsiniz.
Gelenekleri ritüelleriyle cemaat ve tarikatlar ülke tarihimizin bir gerçeğiyse bu folk gelenek Diyanet'e değil Kültür Bakanlığı uhdesine alınmalı.
CÜBBELİ AHMETLER İHSAN ELİAÇIKLAR
Sapık hocaları sapık cemaatleri temize çıkarmak için memlekette ne Allah bıraktınız, ne din ne de ortada yüzünü Allah'a dönmüş vicdanı olan bir müslüman bıraktınız.
Ve cemaat ve tarikatları silahlı kuvvetlerden hukuk kurumlarına liberaller İslamcılar el birliğiyle soktunuz, şimdi ayıkla pirinci taşını, ki, gücün yetmiyor.
Şimdi, büyüttüğünüz yarattığınız canavarlaştırdığınız cemaatler, servetleriyle siyasi hükümetteki ağırlıklarıyla, baş edilmez hale geldi, korkudan ağzınızı açıp tek karşı laf edemiyorsunuz.
Ve bir dine yapılabilecek en büyük şeytanlığı yaptınız, Allah'a iman ile şeyhe bağlılığı aynı şey haline ve şeyhe bağlılığı iman haline, meşru hale getirdiniz, yetmedi, iman ile bağlandığınız şeyhler iman ile Tayyib'e bağlıysa, ortada bir sorun yok, diyorsunuz.
Birileri saraylarından ülke diyanet yönetiyor ve bu yüzden ortalıkta kıyamet gibi Allah gibi Peygamber gibi gezen yüzlerce şeyh! Ki, müridlerine her gece rüyalarına peygamberin geldiğini, her biri müridlerine sadece "rüya" anlatıyor, rüya, rüya!
Haşa estağfurullah, Fetöcüler peygamberimizi kamyonun arkasına koymuşlardı, bunlar da jeeplerine bindiriyor olmalı.
Kardeşlerim, modern toplum kulun kula köleliğine izin vermez, kişinin başka bir kişiye ölümüne bağlılığına izin vermez, vermemeli, ülke güvenliği için izin vermez, çocuğun kişisel ve hür gelişimi için izin vermez, toplum sağlığı için izin vermez, yoksa, heder olursunuz, mahvolursunuz, ortada devlet ve hukuk kalmaz, işte haliniz ortada! Sabah akşam dini sofralarınıza tabaklarınıza Allah peygamber koyar canavar gibi kızarmış tavuk gibi din diyaneti huzur ve güvenliği parçalaya parçalaya yersiniz. Sadece Diyanet mi, Nurettin Yıldızlar Cübbeli Ahmetler İhsan Eliaçıklar sabah akşam aynı tabaklardan afiyetle yiyorlar, dininize cemaatlerinize, hay maşallah! İki kıssa anlatan sapık şeyhler para cukka kapılarını açan maymuncuk gibi din diyanet bulmuşlar, yiyin efendiler yiyin, yiye yiye din kalmadı hukuk kalmadı, devlet kalmadı, ortada adalete düşkün tek bir vicdanlı müslüman kalmadı.
Allah'a iman vicdanınızı sizi bırakır, şeyhe iman vicdanınızı elinizden alır. İşte Fetöcüler işte liberaller bakın vicdansız hayatlarına kararlarına.
Anayasa "vicdan" özgürlüğünü esas alır, Diyanet inanç ve dini vecibeler için "vicdan" özgürlüğünü esas almalı. Müslümanları onun bunun tuzağına insafına o şeyhin bu cemaatin kafeslemesine köleleştirmesine ve sonra ajanlaştırmasına müsaade etmemelidir.
Şeyhe bağlanmak şeyhe biat etmek Allah'a değil şeyhe "iman" halini almıştır. Şeyhe iman insanı "vicdansız" bırakmıştır. Vicdansız insanlar şeyhin her günahına pisliğine sessiz kalmıştır.
Cemaat nedir en iyi nurcu yazar Ahmet Akgündüz'ün Saidi Nursi kitabı anlatır, Ahmet Akgündüz bu kitabı Saidi Nursi'nin Atatürk'e nerde ne zaman deccal dediğini tanıkların ifadeleriyle bir marifetmiş gibi yüzlerce sayfa anlatır. Kitap 2014'de basıldı, yani cemaat iktidarda. Yazar Atatürk'e hakaretlere gelmeden önce iktidara karşı şu şükür cümlesini kuruyor. "Tabi yıllardır Atatürk hakkında bu satırları yazamıyorduk ama Allah'a şükür o günler çok geride kaldı, şimdi rahatlıkla yazabiliyoruz". Sapık ve şizofren Saidi Nursi'nin ağzından Atatürk'e küfretmeyi bir kahramanlık sanan adamlar, işte cemaatiniz! Anadolu köylerinden topladıkları çocukların beyinlerini yıkayıp bu küfürlerle milyar dolarlar kazandılar, yetmedi halkımızın başından aşağı bombalar attılar.
Cemaati bize en iyi Karar Gazetesi anlatır, “utangaç Taraf” gibi gazete, Saidi Nursi'ye övgüler (Muhsin Mete) hala orada Fetöcü hainleri koruma (Ahmet Taşgetiren) orada Ergenekon şemasını fetöcü savcıların direktifiyle kamuoyuna gösterip Silahlı Kuvvetlerin tasfiye sürecini başlatan Ali Bayramoğlu hala orada, belgesiz kanıtsız İlker Başbuğ'a cemaat savcılarının verdiği 250 yıllık hapsi çok güzel bulup onaylayan Taha Akyol orada, apartta bekliyorlar, bunca acıya rezilliğe rağmen hala konuşacak yüz yer imkan bulabiliyorlar. Bunlarda ne eksik biliyor musunuz: Vicdan.”
Siyasetcafe.com