Nerede doğrularrrrr!
Nerede kavgamızda; karşıt ya da gönüldaş olanlar?
"Sakın anneme reklamcı olduğumu söylemeyin"
diyenler, neyin tedirginliğini aksettiriyorlar...
Koca,koca, adamlar!
Hüngür, hüngür ağlamaya başlayınca...
Çocuklar şiirlere sığınıp, teselli yumağını yuvarlamaya başladılar.
Bense, her zaman her şeye rağmen nikotinde teselli buldum.
Açıkça bu "ölümler" yıldırdı beni.
Hiç anlam veremiyorum bu halime.
Zaaflarımı kılıflandırmak için," kutsaliyetlere de" ihtiyaç duyuyorum.
Ya doğrularla yaşayacağım, ya da seke sek,kör topal yürüyüşümü kabullenip, topal adam kahkahasında...
Acının,acınmışlığımı hor görmüşlüğüne, aldırmadan yaşayacağım!...
Dostlar deminde," hoşnut muhabbetler" yaşadığımız birileri ile bir köşede, bir sokakta ya da hiç olmadık bir yerde karşılaşıp vuslat yaşarken...
Aynı dostun,ansızın ortadan kaybolup, yok olduğunu ve bir daha hiç göremeyeceğinizi öğrendiğinizde de...
Çaresizliğin girdabı ayrı bir sızı oluyor...
İşte bu ahval, çoğu kez yılgınlığa düşürüyor insanı...
Ve ölüm şakaklarımızda ağaran gizem olurken, hayatta muammaların boyunduruğunda yürüyor.
Hem de kağnı yükleminde yürümeye devam ediyor...
"Tarihin yükünü taşıdın esmer bakışlarında...
Bir şehit kanatlanıp uçtuysa solgun düşmüş puslu ufkundan.
Yorgunluğuna aldırmayıp, bir gazi yüklenip devam ettin yoluna...
Sen ve gök bakışlı yağız delikanlı sönüplenip gittiği günden beri...
Mertliğe tutkun günleri götürüp gömdüler 'Çeğen Tepesine'.
Ve gözlerim mezar taşlarına takılıp kaldı.
Malumdur ki; çiledeki mavi gül aşıktır kırmızı gül'e.
Adı Enver rüyalar sa küskün dolaşır geceyi...
Gözü kara kahraman nefesiyle...