Mürteza Öztürk'ün kaleminden tarihe yolculuk! Kerbela'nın kodları

Kerbela’yı “tarafların iktidar mücadelesi” olarak algılamak ve tarihin derinliklerinde kalmış yüzlerce örneği olan bir iktidar çekişmesi gibi göstermek, ''Hz. Hüseyin'e'' yapılan çok büyük haksızlıktır.

Kerbela hadisesi İslam dünyası tarafından yeteri kadar anlaşılmış olsaydı, bu gün Müslüman toplumun içerisinde bulunduğu geri kalmışlık, zulüm ve din dışı saplantılar olmazdı.

Kerbela’yı 'Tarafların iktidar mücadelesi' olarak algılamak ve tarihin derinliklerinde kalmış yüzlerce örneği olan bir iktidar çekişmesi gibi göstermek, ''Hz. Hüseyin'e'' yapılan çok büyük haksızlıktır.

Bu algı Hz. Hüseyin’i Yezit ile aynı seviyede değerlendirmek, Yezit gibi Hz. Hüseyin’in de iktidar için mücadele ettiği fikrini savunmak olur ki, bu Ne Hz. Hüseyin’i ne Ceddi Hz. Muhammed’i tanımamak ve Kerbela’nın felsefesini anlamamak demektir.

Kerbela hadisesi Batıla karşı Hakk’ın mücadelesidir: Muaviye'den sonra Yezit İslâm Hükümeti tahtına oturdu ve kendisini Emirü'l-Müminin ilan etti!

Yezit, haksız ve zalim saltanatını sağlamlaştırmak için İslâmî şahsiyetler ve isimlere haber gönderip onlardan biat almakta kararlıydı. Bu amaçla Medine valisine bir mektup yazdı ve o mektupta "Hüseyin'den bana karşı biat al, karşı koyarsa onu öldür." dedi.

Medine valisi bu haberi Hz. Hüseyin’e iletti ve ondan cevap istedi. Hz. Hüseyin cevaben şöyle buyurdular:

“Biz Allah'tanız ve O'na geri döndürüleceğiz, Yezit gibi adamlar (şarap içen, kumar oynayan, imansız pis ve hatta İslâm'ın zahirini dahi korumayan kimseler) İslâm hükümetinin başına geçecek olursa İslâm'ın Fatiha’sını okumamız gerekir. Zira bu gibileri İslâm'ın gücüyle ve İslâm adına, İslâm'ı ortadan kaldırırlar. Hz. Hüseyin bir iktidar mücadelesi içerisinde değildi.

İktidarı, Hilafeti eline geçirenlerin İslam adına İslam dışı fikirlerine yaşam tarzlarına ve uygulamalarına karşı direniyordu. Hz. Hüseyin’in Yezit’e biat etmesi demek, O’nun yaptığı ve yapacağı bütün zulümlere ve pis işlerine ortak olması demekti.

Kerbela, Hilafet makamının, İslam’ın haram kıldığı şarap, kumar, fuhuş gibi alışkanlıkları olan biri tarafından işgal edilmesi karşısında sessiz kalmamak, iktidar mücadelesi değil Allah’ın emirlerini yerine getirmek mücadelesi ve kararlılığıdır.

Hz. Hüseyin bu kararlılığını şu cümlelerle anlatıyordu: Resul-u Ekrem'in ümmetinin başına geçen Yezit gibi fasık bir halifenin ardından artık kaybolan Müslümanlığa elveda demek gerek. Ben, kesinlikle ceddim Resul-u Ekrem'den işittim: "Hilafet Ebu Süfyan ailesine haramdır,'' Hz. Hüseyin’in bu kararlılığı karşısında Yezit, Hz. Hüseyin’i ve Peygamber sülalesinin bütün erkek fertlerini öldürmek için savaş hazırlıklarını başlattı.

Hz. Hüseyin Kufe’den gelen yoğun istek üzerine Hanedanı ile birlikte Mekke’den yola çıktı. Şehit edileceğini bilmesine ve Küfeliklerin ihanetine rağmen yoluna devam etti. Kamp kurduğu Kerbela’da Yezidi’n ordusu tarafından muhasaraya altına alındı.

Kerbela’da: Bir tarafta, Hz. Muhammed’in torunu, Hz. Ali ve Hz. Fatma’nın oğlu, Cennet gençlerinin efendisi, “Hüseyin bendendir ben Hüseyin’denim diyen Peygamberin gözünün nuru, Haşim’i sülalesinin ’den Hz. Hüseyin ve 71 yareni, Diğer tarafta, Ebu Süfyan’nın torunu, Muaviye’nin oğlu ve Emevi sülalesinin en zalim temsilcisi Yezidi’n 30.000 kişilik ordusu vardı. Bu Emevi sülâlesi ta başından beri; İslâmiyet dinini kuran Hz. Muhammed’e, İslâmiyet dinini yaşatan Hz. Ali’ye ve “Ehl-i Beyt’e” ezelden düşmandı. Çünkü Hz. Muhammed ve “Ehl-i Beyt’i” Haşim’iler sülâlesindendi. Emevi sülâlesi, Hâşim’iler sülâlesinden ve Hâşimleri temsil eden Hz. Muhammed ve Hz. Ali’den nefret ediyorlardı.

Bu nedenle; Yezidi’n dedesi Ebu Süfyan, İslâmiyet’in kuruluşunda, başlangıcında İslâm dininin kurucusu Hz. Muhammed’e karşı savaşmıştı. Babası Muaviye, İslâm dininin ayakta kalması için her türlü fedakârlığı yapan Hz. Ali’ye karşı savaşmıştı. Muaviye aynı zamanda; Hz. Hasan’ı da, zehirleterek şehit ettirmiştir. Yezidi’n kendisi de, Hz. Peygamber’in sevgili torunu ve Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hüseyin’e düşmandı.

Bu düşmanlığın temelinde ise; ezeli bir hasetlik ve çekememezlik vardı. Hâşimlerden olan Hz. Muhammed’in sülâlesinde ve “Ehl-i Beyt”inde; Din, hak, adâlet, doğruluk, sadâkat, iyilik, mazlumluk ve bütün güzellikler vardı. Emevilerden olan Ebû Süfyan’ın sülâlesinde ve Yezit kavminde ise; Dinsizlik, haksızlık, adaletsizlik, eğrilik, sadâkatsizlik, kötülük, zalimlik ve bütün çirkinlikler vardı. Emevilerin bütün gayesi; İslâmiyet dininin kurulmasını önlemek, İslâmiyet’i ortadan kaldırmaktı.

Çünkü getirilen yeni din, onların menfaat ve çıkarlarına uymuyordu. Emeviler bu nedenle eski putperestliklerini aynen devam ettirmek istiyorlardı. Emevilerin bütün ticari gelirleri bu düzen üzerine kurulmuş idi. Kerbela’da: Kuran-i İslam’ın, Güzel ahlakın, Hakk’ın, adaletin, insan onurunu ve insan haklarının, özgürlüğün, bağımsızlığın temsilcisi Haşim’i sülalesi ile Saltanatlarının devamı adına her türlü zulüm ve haksızlığa başvuran, Emevi saltanat dincileri karşı karşıya gelmişlerdi.

Yezidi’n ordusu tarafından muhasaraya altına alınan Hz. Hüseyin ve beraberindekiler, 30.000 kişilik orduya karşı emsali görülmemiş bir kahramanlık ve mücadele örneği verdiler. Fırat Nehri’nin yolları kapatıldığı için susuz kalmış olmalarına rağmen Yezidi’n ordusu karşısında birer birer meydana çıkarak savaştılar ve şehit oldular.

Peygamber sülalesine karşı kin ve nefret duyguları o kadar gözlerini bürümüş, kalplerini mühürlemişti ki, ne savaş kuralı, ne insanlık onuru ne çocuk onların umurunda değildi.

Hz. Hüseyin’in 6 aylık oğlu Ali Asker’i bile oklayarak şehit ettiler. Aşura günü (10 Muharrem) Hz. Hüseyin’in mübarek başını bedeninden ayırarak şehit ettiler. Böylece 30.000 kişilik ordusu ile 72 kişiye karşı savaşı kazanıp İslam dinini ve Peygamber sülalesini ortadan kaldırdığını (!) düşünen Yezit zafer naraları atarak kutlamalar yapmaya başladı. Kerbela’dan sonra: Aşura gününden sonra esir edilen kadın ve çocuklar( ki bunlar, Peygamber sülalesi) Yezidi’n sarayına götürüldüler.

Peygamber torunu, Hz. Hüseyin’in kız kardeşi Hz. Zeynep, büyük bir sabır ve fedakârlık örneği gösterdi. Oğullarının kardeşlerinin, yeğenlerinin ve en önemlisi Hz.Hüseyn’in gözlerinin önünde hunharca katledilmesine rağmen metanetini, sabrını kaybetmeyip, o kıyamın anlaşılmasını ve yüzyıllar sonrasında bile anlaşılmasını sağlayacak olan belagat dolu hutbeler verdi. Yezidi’n sarayında ki hutbelerin bir bölümün de Yezide hitaben şöyle sesleniyor Hz. Zeynep: Yezit! “Bu vahşi azgınlığın günahı üstüne, bu katliam üstüne cümbüş yapma. Canlarım hak yolda sebil edenlerin, Allah'ın şanı uğrunda kurban olanların öldüğünü sanmayasın sakın. Hayır, onlar diridirler. Allah'tan gıdalarını almaktadırlar.

Onlar, yaratıcıları tarafından kendilerine bağışlanan yüce şehadetin kutsallığıyla mest olmuşlardır. Senin defterini dürmek için yalnızca Allah yeterlidir; Davacınsa Resülullah olacaktır; Ve sana karşı bizim yardımcımız, koruyucumuz da Cebrail olacaktır.”

Kerbela hadisesinin Mazlum’u Hz. Hüseyin, Muzaffer’i İslam, mağlubu ise Emevi saltanat dinciliğidir. Kerbela’da: Ölüm pahasına 30.000 kişiye karşı 72 kişi ile kıyam eden Kahramanlık kazanmıştır.

Kerbela’’da: Din adına şehit olmanın, Batıla karşı Hakk’ın karşısında ölümün bile yaşamak olduğunun yüceliği, kutsallığı kazanmıştır. Kerbela’da: Allah’ın dinini saltanat ve siyasetlerine araç edenlerin karşısında, imanlı, inançlı azınlığın mücadele ruhu kazanmıştır. Kerbela: bir özgürlük, direniş ve başkaldırma harekâtıdır. Allah’ın kullarına bahşettiği aklın ve özgür iradenin kullanılması sonucunda, her türlü baskıya, zulme, diktatörlüğe karşı yapılan mücadelenin başarıya ulaşacağının öğretisidir Kerbela. Kul’a kul olmak yerine Allah’a kul olmanın mesajı vardır Kerbela’da.

Kerbela'daki tarafları keskin bir çizgi ile ayıran ve günümüze ışık tutan en önemli özelliklerden biri de budur. Bir taraf da Maddi ve manevi her şeyini sadece İslam dininin ayakta kalması ve Allah rızası için veren, şehit olan Hz. Hüseyin ve yarenleri Allah’a kul olmayı, diğer tarafta, 30.000 kişi ile Peygamber hanedanına saldıran, İmanını, Dinini, Allah’ını vererek Yezidi’n kulluğunu kazanan Yezit ordusu ile Allah yerine, Saltanata, makama, dünya nimetlerine kul olan Yezit… Kerbela, ahirete kadar devam edecek iki seçenek bırakmıştır: Ya Kerbela felsefesini anlayarak, günümüzde zulüm altında ki Kerbela’lar da Hüseyin olmak, batıla, haksızlığa, zulme, din istismarcılarına, saltanat dincilerine, Emevi zihniyetine karşı Hüseyin’ce direnmek, Ya da dünya nimetlerini kazanmak için Yezid’ce yaşamak…

Yaptığı zulmü ve adaletsizliği unutturmak için, Kerbela hadisesinin vuku bulduğu Muharrem ayını ve Aşura gününü bir bayram olarak kutlama âdetini topluma kabullendirmeye çalışan Yezit ve Emevi zihniyeti başarılı olamamıştır.

Bu gün artık bütün Müslümanlar Muharrem ayının bir matem ayı, ondan da öte bir uyanış, diriliş ayı olduğunun ve saltanat dinciliğine karşı, Kuran, Peygamber ve Ehli beyt müştereklerinde birleşmek için birlik olma zamanı olduğunun bilincine varmışlardır.

Selam olsun Hz. Hüseyin ve bütün Kerbela Şehitlerine…

 


Mürteza Öztürk

Siyasetcafe.com

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri