Türkiye, bütün dünya ile birlikte olağanüstü günler yaşıyor.
Sağlık Bakanı, koronavirüs ile ilgili son açıklamasında 1 kişinin öldüğünü, vaka sayısının da 98 olduğunu duyurdu.
Hemen arkasından sosyal medyada karşı tezler paylaşılmaya başlandı.
Efendim, ölü sayısı fazlaymış, açıklanmıyormuş gibi kaynağı belli olmayan kirli bilgiler servis edildi.
Bir sayfa ise işi daha da abartarak iki kişinin daha öldüğünü ve onların hastane ve kimlik bilgilerinin kendilerine ulaştığını yazdı.
Muhaliflik yapacağız ya, mutlaka itiraz etmemiz gerekiyor.
Verdiğiniz yalan yanlış bilgilerin, haklı ne kadar etkilediği, paniğe sevk ettiği ve psikolojik çöküntü yarattığını sizin için hiç önemli değil.
Virüs bütün toplumu, yaş, cinsiyet, siyasi, dini görüş ayırt etmeden etkiliyor. Bari bu konuda biraz insaflı olun. Muhalefet etmek adına mutlaka karşı çıkacak bir şeyler söylemek “müzmin muhalif” olmaktan başka bir şey değildir.
Bir doktor var. Bol bol video paylaşıyor, ekranlarda da sağlık otoritesi gibi koltuk işgal ederek fikir beyan ediyor!
Uzmanlık alanı onkoloji, yani enfeksiyon hastalıkları uzmanı değil. Ama mübarek sanki bütün uzmanlık alanlarından haberdar.
Diyor ki, “Türkiye’nin %60’ı enfekte olmuş durumda”
Yani 82 milyonun 50 milyonuna virüs bulaşmış. Ve bu bilgi de yalnız bu zatta mevcut.
Ya hu, bu sayısı nasıl tespit ettin? Oturduğun yerden 50 milyon enfekte olmuş hasta bilgisine nasıl ulaştın?
Tabi bunlar önemli değil. Nasıl olsa toplumun şu anda en hassas olduğu konu. Ne söylesem satarım tarzından çirkin bir propaganda.
Koronavirüs için oluşturulan “Bilim Kurulu” belki de Türkiye tarihinde ilk defa hiçbir siyasi ayrım göstermeksizin oluşturulan bir örgüt oldu.
Siyasi görüşü, partisi falan sorgulanmadan bu konudaki uzmanlar kurula alındı.
Ama bu sırıtarak 50 milyonun virüs kaptığını söyleyen kişi kurulda yok.
Çünkü uzman değil. Medyatik olmaya çalışan, sağlık konusunu karikatürize ederek, alaycı ve karalayıcı bir üslupla buradan rant devşirmeye çalışan bir sağlıkçı maalesef.
Efendim, dünya bankası yardım yapacağını açıklayınca, bizim Sağlık Bakanı da Türkiye’de koronavirüs vakası olduğunu açıklamış…
İşte bir sağlıkçının sağlık konusunda nasıl siyasallaşabileceğinin en bariz örneği.
Hükümete muhalif olmak, eleştirmek ile bunu izah edemezsiniz.
Bu düpe düz “müzmin muhaliflik”
Bunları her zaman ve her olayda görebilirsiniz.
Bazen şehit haberlerinde ortaya çıkar, PKK ve Batı kaynaklı propagandaya yönelik haberleri alır kullanırlar.
Bir gecede bir tabur askerin yok olduğunu da söylerler. Bir taburda kaç bölük ve her bölükte kaç asker olduğunun da önemi yok. Bunu bilmezler bile.Büyük yalanı at zaten bir alıcısı her zaman vardır.
Karantina meselesi
Yurt dışından gelen bazı kişilerin karantinaya karşı ısrarlı direnişleri ise tam bir kara mizah.
Karantina merkezinden kaçarken polis tarafından yakalananlar, kızını kaçıranlar, kızını polis eşliğinde otobüsten indirip götürenler…
14 günlük karantina süresi sıkıcı olabilir, sen kendi sağlığını da düşünmeyebilirsin.
Ancak virüs kapmış bir kişinin serbest dolaşması onlarca hatta yüzlerce insanın sağlığını tehlikeye atıyor.
Hani nerede kaldı o çok konuştuğunuz kul hakkı!
Yazımın başında da belirttiğim gibi ülke olarak çok zor bir zamandan geçiyor ve ciddi bir savaş veriyoruz.
Bu savaştan ancak kurallara uyarak galip çıkabiliriz.
Hem kişisel sorumluluklarımızı, hem de toplumsal sorumluluklarımızı yerine getirirsek bu beladan çok fazla yara almadan kurtuluruz.