Dün akşam kendisini izleyen gazetecilerle iftar yemeğinde buluşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, gündeme ilişkin sorulara şu yanıtları verdi:
Neyin hodri meydanı? (CHP ile dokunulmazlık tartışması)
YSK kararına saygı duymaktan öte yapılacak bir şey yoktur. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu Bey, çok hırçın bir üslupla, gergin bir bakışla tartışma zemini açmış ve YSK’nin yedi üyesi üzerinde isimlendirme yaparak, onları çete olarak suçlamıştır. YSK’yi kurum olarak esas alıp, içinden herhangi birisini ayırt etmeksizin, güzel bir dille eleştiri yapmak varken böyle bir tartışmaya girmesi çok doğru olmamıştır.
Bu tartışmalar konusunda biz gerekli uyarıları kendisine yapmak istedik. Bu kadar aşırı, kırıcı, karıştırıcı konuşmayı yapan kişi dokunulmazlık zırhına bürünmemelidir, önünü açmalıdır. Savcılar belli suç unsurları taşıdığı kanaatiyle bir soruşturma başlatırsa o zaman bu Adalet Bakanlığı’na intikal edecektir. Oradan dokunulmazlığın kaldırılması noktasında bir fezleke talebinde bulunabilirler. O zaman yine bizim kanaatimizde bir değişiklik olmaz. Fezleke ile bir genel başkanı TBMM’ye taşımak yerine kendisinin iradesiyle TBMM’ye gelmesini demokratik açıdan daha ahlaki bulduğumu ifade etmek için o teklifte bulundum.
Ama CHP’nin bazı sözcüleri “Hodri meydan” diyor. Neyin hodri meydanını yapacağız? Getireceksen bu dokunulmazlığı sen getirecektin. Getirmeyeceksen fezleke yoluyla geldiği taktirde yine TBMM’de kanaatlerimizi açıkça ifade eder ve kullanacağımız oyu belirleriz. Şimdi bunları böyle düşünmek yerine bizi suçlayarak, hodri meydan demenin… Demirden korksa trene binmez gibi geçmişte kullanılan bir söz vardır. Üst bir bürokrattır, Türk siyasetinde yeri vardır. Kemal Derviş’in çok yakını ve çömezidir. Böyle bir şahsın artık uçak ve özel araba kullandığı inancındayım. Kendisine üste para versem altı saat Adana’ya demiryolu ile gidemez diye düşünüyorum.
‘Hemşeri’ harekatı...:
(İstanbul stratejisi) İstanbul’da yaşayan bu ülkenin 16 milyon insanının hemşerileri hep Anadolu’dadır. Ve bu hemşeriler İstanbul’a gitmiş, yerleşmişlerdir. Orada doğup büyümüşlerdir. İstanbul’da doğup büyümelerine rağmen ‘Nerelisiniz’ diye sorduğunuzda ise size “Sivaslıyım, Trabzonluyum, Kastamonuluyum” diyebiliyor. Yani doğduğu yerden ziyade atasının yaşadığı yerleşim yerini esas alarak bir tanımlama yapıyor. Bunu İstanbul’da Anadolu ile ilişkilendirdiğiniz zaman bir hemşerilik bağı ortaya çıkartıyor.
Anadolu’da siyaseten netice aldığımız illerimiz vardır. İstanbul ile sosyal, ekonomik, kültürel bağları olarak hayatlarını devam ettirmektedirler. O zaman bu hemşerilik ruhunun hareket geçirme suretiyle bu katkıyı sağlayabileceğimiz inancını düşünerek, ortaya koyarak 15 ilimizi yani 250 binden fazla İstanbul’da hemşerisi bulunan illerimizi esas alarak bir çalışma başlatmayı uygun bulduk. 250 bin üzerinde İstanbul’da hemşerilerinin oyu olduğuna inandığımız illerimizin başkanlarını davet ettik. Gerekli görevlendirmeleri yaptık. İstanbul’un birinci bölgesinde başkanlık divanından bir arkadaşım sorumluluk üstlenecek.
İkinci bölgesinde başkanlık divanından bir arkadaşımız ve aynı şekilde üçüncü bölgede de Divandan bir arkadaşımız sorumluluk üstlenecek. Bütün bu sorumlulukların üzerinde Semih Yalçın beyefendiyi de genel koordinatör olarak ortaya koyacağız. Ve Anadolu’da bu illerimizden kimi kim ne kadar tanıyorsa, eşi, dostu, akrabası kimi varsa, hangi köy, mahalle, ilçeden ise İstanbul’a gitmek suretiyle Türkiye’nin içinde bulunduğu şartları seçimin önemini ve bu seçimde sayın Binali Yıldırım beyin kazanması noktasındaki düşüncesini paylaşacak. Taktir hemşerilerinin olacak. Biz buna hemşeri harekatı olarak nitelendirdik.
Önümüzdeki günlerde ikinci bir 15 ilimizi topluyoruz. Bu 100 bin ile 250 bin arasındaki bir rakam sanıyorum. En az 130 bin civarında bir oy potansiyeline sahip olan ama büyük çoğunluğu Doğu ve Güneydoğu’yu temsil eden illerimiz orada olacak. İl başkanlarımızı davet edeceğiz onları bu konuyu tekrar müzakere edeceğiz. Bitlisli Bitlislinin yanına gidecek, Bingöllü Bingöllünün yanına gidecek.
Onlara da yüz yüze Türkiye’deki mahalli idareler seçimi, neden iptal edildiğini, bu iptalin öncesi ve sonrasında nelerin yaşandığını anlatarak onları aydınlatma görevini üstlenmiş olacak. İstanbul’da en az hemşerisi olan il Burdur’dur. Alayını toplasanız 9 bin kişi ediyor. Onu dahi göndereceğim oraya. 9 bin üyesi vardır diye. Bu ne demektir: bir kişi bir kişidir. Madem ki bu şekliyle millet iradesiyle çözümü öngörülmüştür. O zaman millet bunu çözsün. Yoksa YSK’ya, sağa sola, hepimize hakaretle bu iş olmasın diyoruz.
Gönül gönüle gelmek lazım:
(Cumhurbaşkanı ile ortak miting) Programın içinde miting bir unsurdur. Ama programın nasıl olacağına arkadaşlarımız görüşerek karar verecekler. Onlar bir araya gelirler, nasıl bir program olur düşünürler, miting mi, kapalı toplantı mı olur... Yoksa, kapı çalmak suretiyle gönül çalmayı birbiriyle kaynaştırarak bir yol bulmalıyız. Onun için mitingde göz göze geliyorsunuz da gönül gönüle gelemiyorsunuz. Bizim gönül gönüle gelmemiz lazım.
Hırsızın üstünü örtemenin manası yok: (CHP’nin İstanbul’daki diğer seçimlerin de iptali itirazı)
Tartışma tamamen büyükşehir belediye başkanlığı üzerinde yapılmıştır. Şimdi bu gerçeklerin ışığında İstanbul’da 39 ilçe belediyesinin 25’ini Cumhur İttifakı kazanmışken buraya bir itiraz yapmıyorsunuz, mazbatayı alıp almama noktasında değerlendirmelerde bulunuyorsunuz, mazbatanın verilmesi için YSK’ya çok büyük övgüler yağdırıyorsunuz. Sonunda 28 bin oydan 13 bine düşünce bu sefer de şaibeler olduğu ortaya çıkıyor. Şaibeler 25 ilçede veya 39 ilçede sadece 2 yerde kendini gösteriyor.
Oralara da itirazlar yapılıyor. Şimdi kalkıp halkı aldatmanın bir manası yok. Oyların bu kadar aşağı düşmesinin sebebi üzerine konuşacağı yerde kalkıp, ‘orada dört pusula var. Onu iptal ediyorsanız bunları da iptal edin’ diyorlar. Hele bazıları var Türkiye’de neredeyse siyaseti ve demokrasiyi kapatacak, seçimleri tamamen lağvedecek. Efendim filan tarihten itibaren seçimler iptal edilmelidir diyor. Bütün bunların hepsinin altı başka anlam taşır. Bir yerlere Türkiye’yi sürüklemenin gereği yok. Seçimler iptal edildikten sonra ne olacak? 24 Haziran’ı iptal ettiniz, 2015’i iptal ettiniz. Geriye doğru giderseniz 1946’ya kadar var.
Sonra bunun altından Türkiye nasıl kalkacak, bu siyasiler nasıl kalkacak? Onun için milleti aldatmasınlar. 28 bin oydan 13 bin oya düşerken bu kadar çalınan oyun nereden çalındığının üzerinde mutabakat kuracakları yerde hırsızın üstünü örtmenin bir manası yok. Dört pusulayı da dahil etmiş olsa hırsızı kovalamaktan bu millet vazgeçmeyecek. MHP’de vazgeçmeyecek. Devlet Bahçeli bunun arkasını arar.
Emre Uslu’nun sloganı: (‘Her şey çok güzel olacak’ sloganı)
Emre Uslu denen bir kişinin sloganı bu. Şimdi bunu herkes kullanıyor, bazıları da kullandı. Bir de bütünleşenler var. Kimler var mesela? Güroymak’a giderken orada Norşin olarak isim değişikliğini ifade ederken “Her şey çok güzel olacak” diyen bir eski cumhurbaşkanı var. Fetöcüler var, PKK’cılar var. Slogan çok yanlış. Bana ille de bir slogan diyorsanız, “İstanbul’da bu kadar gürleyen havada, yağmur bereket varken yıldırımlar çaksın’ derim.
Kandil ile haberleşiyorlar: (İmralı ile görüşme)
Bu bir talep meselesidir. Avukatıyla uzun yıllar görüşememesinin ısrarlı bir şeklidir. Bir hanımefendi milletvekilinin cezaevinde 160 günden beri ölüm orucu tutmuş olmasındandır. Böyle bir durum karşısında Sayın Cumhurbaşkanının ifade ettiği şekliyle; çözüm sürecini kapsamayan ama avukatının talebine verilen bir cevaptır. Bana sorarsanız avukatıyla görüşsün.
Yani görüşmese dahi bunlar Kandil’den haberleşiyorlar zaten. Bunu büyüterek farklı noktalara getirerek hele hele PKK onun YPG’siyle onun HDP’siyle işbirliği yapıp seçim kazanma sevdasına kapılanlar ağızlarına böyle bir görüşmeyi almamaları lazım. Ağızlarına almaları gereken görüşme yattaki görüşmeler olmalıdır. Valla benim yatla alakam yok mitili soruyorsan onun için de yata gerek yok.
(Valinin belediyeye atanması)
Kayyum da değil vali görevlendiriliyor. Buradan seçimleri tekrar tartışılır bir konuya getirmemek lazım. Orada birisinin oturması lazım devletin rutin işleri var. Bunların devam etmesi için de böyle bir görevlendirme olabilir.
Patlamalarla lider doğmaz: (‘Lider doğuyor, CHP’nin başına geçecek’ söylemleri)
Üç defa kınıyorum tabirini kullanarak lider doğmaz. Liderliği bu kadar ucuza almamak lazım. Emek ister. Halkın kabulünü ister. Sevgi, saygı ister. Onlar daha oluşmadan bir seçim döneminde birden parlatmalarla lider doğmaz. Onun için Kemal Kılıçdaroğlu beyle bu arkadaşı mukayese ettiğiniz vakit Kılıçdaroğlu’nun heyecanı, tecrübesi, sekiz yıllık birikimi, ısrarlı davranışı üste gelir diye düşünüyorum.
(Küskün seçmenler)
Sandığa gitmeyenleri sandığa getirmek gerekir. Böyle bir dönemde sandığa gidemeyecekse nereye gidecek bu insanlar! İşi gücü bırakıp sandığa gitmeli, vatandaşlık görevini yapmalı, gönlünden hangi parti geçiyorsa ona oy versin ama sandığa gitsin.
Galatasaray o şahsı aforoz etsin: (Galatasaraylı Hayri Kozak’ın sözleri ve BJK derbisi)
Galatasaray yönetimi o şahsı aforoz etsin. Yani çok sayıda taraftarı bulunan spor kulübünü bir kişi bu şekilde istismar edemesin bir eksik kalsın bana göre Galatasaray. Beşiktaş’ın önüne tarihi bir fırsat çıkıyor. 2-0 mağlubiyet bizi çok incitti. Fakat sporcuların aldığı yıldızlara bakarken gazetelerde bir gördüm ki Galatasaray’ın 11 futbolcusu Birleşmiş Milletler takımı gibi karşımıza çıkmış. Siyaseten bir laf söylemem gerekirse 5, BM’den büyüktür (Gülüyor). Yani Başakşehir, GS, FB, Trabzonspor ve BJK BM’den büyüktür.
Cem Yılmaz, önce elbiseni değiştir: (Sanatçılardan gelen tepkiler)
Türkiye’de TV’ler olmayan sanatçıları olur hale getiriyorlar. O kadar yükseldikten sonra bir laf etmesi lazım. Onları dikkate almıyorum ben. Herkes Cem Yılmaz Bey’i sever ve çok güler.
Ben ise onu görünce önce bir elbiseni değiştir derim. Kravat tak, hatta takma başka bir şeyler yap. Belediye seçiminde oy vereceksen git ver ama sana yönelmiş sevgiyi siyaseten istismar edip hepimizin alerjisini toplamaya vesile olma. Yüzde 49’u sevebilirsin ama yüzde 51’e de saygı duy. Ben, Cem Yılmaz’ı bundan sonra sevemem.
Yüzde 52’nin üstünü düşünmemiz gerek: (Cumhur ittifakının yüzde 50’nin altına düşme ihtimali)
Allah muhafaza öyle bir sonuç alındığı takdirde çok kişi gece gündüz tekrar edecektir. Biz de böyle bir doğuma müsaade etmemek için 52’nin yukarısını düşünmemiz gerekiyor. Yoksa istismarı çok olur.
O cümleyi tersten okuturlar: (TÜSİAD’ın açıklamaları)
Türkiye’nin önemli siyasi krizler yaşadığı ortamda bekleyip bekleyip siyasi krizi tahrik edici konuşmayı TÜSİAD alışkanlık haline getirmiştir. Başkanları kim olursa olsun bu gelenek devam ediyor. TÜSİAD’ın söylemini doğru bulmuyorum. Kendilerine bir tek soru soruyorum:
Bugüne kadar o yapısal reform tekliflerinden hangisi kabul gördü, hangisinden sonuç aldılar. Siyaseti çok erken yorumlamaya kalkmasın. Şimdi bir başkan çıkmış bir cümle sarf ediyor. Ona o cümleyi tersinden okuturlar. Böyle şey olmaz. Yazık bu memlekete. TÜSİAD’ı halk da kabul etmiyor. Alternatifleri de doğmuştur. TÜSİAD bu özelliğini kaybetmiştir, ciddiye alınır tarafı da kalmamıştır.
Hele hele seçim kararının alındığı gün ekonomiyi öne çıkartıp, döviz kuru üzerinde bir takım oynamalar yapmak yakışık bir şey değildir. Soğan patates... Bunlar da ucuzlama dönemine girdi. Adana’da 1 buçuk lira soğan. İsteyene ben iki kamyon gönderebilirim. Ne yapıyorsa yapsın.
Erbakan’ın kemikleri sızlar: (CHP’nin irili ufaklı partilerle teması)
SP, ‘İttifakın içinde yokum’ demesine rağmen kendi adayına ne kadar oy verildi. Yani rahmetli Necmettin Erbakan’ın kemikleri sızlar. 30-40 sene mücadele edeceksin yüzde 1 oy alacaksın, hem de en kritik dönemde. Şimdi aday çıkartsan ne olur çıkartmasan ne olur? Onun için onlara düşen, cami tartışması yaratmak.
SİYASETCAFE.COM