Cumhuriyet Türkiye’sini “Reklam arasına” benzetene verilen tepkileri hayretle okuyor, izliyorum.
Bir tane Tüccar/Vekil yalakalığın sınırlarını zorlayarak boyundan büyük laf etmiş!
Bakıyor ki, Türk’e, Atatürk’e Cumhuriyet’e hakaret edenler saraylarda ağırlanıyor, bu da, seçimler yaklaşıyor ya, yerini sağlamlaştırmaya uğraşıyor garibim(!)
Bütün muhalefet, basın ve sosyal medya zavallı(!) vekili yaylım ateşine tuttu.
Sanki bu lafı ilk defa duyuyoruz. “Reklam arası” enteresan geldi galiba.
Bu vekilin böyle bir laf etmesinde ki cesarete de şaşırıyoruz.
Vay efendim nasıl Cumhuriyete laf söyler!
Ya hu Allah aşkına siz nerde yaşıyorsunuz?
Belli aralıklarla hafızanıza format mı attırıyorsunuz anlamadım.
Hadi toplumsal hafızamız zayıf, çabuk unutuyoruz.
Peki, siz Muhalefetin temsilcileri, Atatürkçüler, sizin kaydınız arşiviniz yok mu?
Bu Vekil zurnanın son deliğidir. Bunun mensup olduğu partinin Kurucuları, Cumhurbaşkanları, Başbakanları, bakanları yıllardır aynı şeyi söylüyor.
Abdullah Gül “Cumhuriyetin sonu geldi” dediğinden bu yana tam 20 yıl geçti.
Siz Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanlığını desteklediniz, şimdi bu vekili hedef yaptınız.
Siz Tayyip Erdoğan’a milletvekili seçilme yolunu açtınız.
Bunu söyleyenin kendi sözü değil ki, siz sivrisineklerle uğraşırken bataklığı besliyorsunuz.
Sizin sözde Atatürkçülük ve Milliyetçilik politikanız AKP’yi iktidara taşıdı.
Sizin istismar ettiğiniz ve cömertçe harcadığınız bu değerlerin yerine Mezhepçi Siyasal İslam oturdu.
Ve 13 yıldır da bu zihniyeti destekliyorsunuz.
“Yeni Türkiye” den ne anlıyorsunuz?
Yeni Türkiye, yeniden Halifelik, Sultanlık (Başkanlık), Eyalet sistemi ve tabi anti laik, anti demokratik, mezhep esasına dayalı bir Osmanlı modelidir.
Buda ancak Osmanlı mezhep İmparatorluğunun bakiyeleri tarafından gerçekleştirilir.
Azınlıkların ve mezhepçilerin erki ele geçirdiği bir model lazım ki, Türklük şuuru yerine siyasal ümmetçilik fikri hâkim olsun.
Bu gün yaşadığımız budur. İktidarı elinde bulunduranların zihniyetinde inanç ve vicdan hürriyetini yoktur.
Bu zihniyete göre Türk olmak suç ve tehlikelidir. Bu birinci şartlarıdır. Türk olsanız bile Türklük şuurundan arınmış, mezhep taassubunu benimsemiş ve Emevi İslam’ını kabul etmiş olacaksınız.
Bakanlar kurulunda ki Türk ve azınlıkların sayısı bunun en bariz ispatıdır.
Atatürk’ün kurup teslim ettiği Milli Devlet’i koruyamadığımız için Mezhep İmparatorluğunun bakiyeleri tarafından yönetiliyoruz.
İnönü’nün tahribatı ile başlayan süreç, Türk Milliyetçiliği yerine sahte Atatürkçülük söylemlerini getirdi. Türk Milliyetçiliği kendi mecrasını bulayım derken de siyasal İslam ile sulandırılarak sentezlendi.
Netice de Osmanlının mezhepçi zihniyeti ve Türk düşmanlığı Özal ile başlayan bir yükselme sürecine girdi.
Bu süreç ile birlikte Türk’e karşı duyulan öfke ve düşmanlık en vahşi ve barbar boyutlara ulaştı.
Öyle bir Türk düşmanlığı ve mezhep taassubu var ki Türk olmanız başka mezhepten olmanız ölmeniz için yeterli sebeptir.
İşte Bakü katliamı bunun en canlı ve yakın şahididir.
Bakü Katliamının bölgesel ve siyasi sebepleri, Rusya’nın işgalci ve emperyalist politikasının etkileri dışında başka bir önemi daha vardır ki o da:
Özal’ın bu katliama bizzat destek verdiği hatta teşvik ettiği gerçeğidir.
Özal’ın Türk düşmanlığı, Rusları, Ermenileri bile geride bırakacak kadar zalim ve nefret doluydu.
19 Ocak 1990 gecesi Rus tankları Bakü yakınlarında mevzilenmiş ve saldırıya hazırlanırken, gerek Azerbaycan’ın gerekse dünya kamuoyunun dikkati Türkiye’nin vereceği tepkiye odaklanmıştı.
Aynı soydan, aynı kandan olduğumuz Müslüman Azerbaycan Türkleri için, Yine Müslüman(!) Özal tarafından yapılan açıklama kan donduracak şekildeydi:
“Mezheplerimiz farklıdır. Onlar Şii biz Sünni’yiz”
Özal’ın fikrine göre insan olmak, Müslüman olmak, Türk olmak önemli değildi.
Eğer kendi tarikatından değilse ölmeliler.
Bu zihniyet, Osmanlı mezhep İmparatorluğunun bir bakiyesi olan Özal ve onun zihniyetidir.
20 Ocak’ta Azerbaycan çok şehit verdi, kan döktü ama istiklalini kazandı.
Şehitlerimizin ruhu şad olsun…