Mevlana Celaleddin-i Belhi Rumi, 30 Eylül 1207 tarihinde Horasan’ın Belh yöresinde, bugün Tacikistan sınırları içinde kalan Vahş kasabasında doğmuştur. Annesi, Belh Emiri Rükneddin’in kızı Mümine Hatun; babaannesi Harezmşahlar hanedanından Türk prensesi, Melike-i Cihan Emetullah Sultan’dır.
Babası, alimler sultanı unvanı ile tanınmış Muhammed Bahaeddin Veled; dedesi, Ahmed Hatibi oğlu Hüseyin Hatibi’dir.
Babası, Harezmşahlar hükümdarı Alaaddin Muhammed Tökiş ( Tekiş) ile anlaşamamış ve bu yüzden ailece memleketi terketmişlerdir.
Önce Nişapur’a, oradan Bağdat’a geçtiler. Hac görevini yapmak için Arabistan’a gittiler, sonra Şam üzerinden Anadolu’ya geçtiler. Erzincan, Akşehir ve Karaman’da kaldılar. Bu sırada on sekiz yaşına gelen Celaleddin, Semerkandlı Lala Şerafeddin’in kızı Gevher Hatun ile evlendi. Gevher Hatun’dan iki oğlu dünyaya geldi.
Selçuklu Sultanı Keykubat’ın daveti üzerine ailece Konya’ya yerleştiler. Kısa bir süre sonra, 1231’de Bahaeddin Veled, Konya’da Hakk’ın rahmetine kavuştu ve “gül bahçesi” denilen yere defnedildi.
Yoğun istek üzerine Celaleddin babasının yerine geçti. Bundan sonra Şems-i Tebrizi ile tanışmış, Şems-i Tebrizi’nin kayboluşundan sonra Selahaddin Zerkub ile tanıştı.
Selahaddin Zerkub’un ölümünden sonra yerini Hüsameddin Çelebi aldı. Bu süreçte iyice pişti ve yüzlerce insanı yetiştirdi. Sonsuz hoşgörüyü ve insan sevgisini temsil eden Mevlana Celaleddin-i Rumi, ünlü mesnevisini de bu dönemde yazmaya başladı.
İyice yaşlanmış olan Celaleddin, Mesnevisini tamamladıktan sonra, 17 Aralık 1273’te vefat etti. Türkçe olarak yazdığı birkaç şiiri hariç, bütün eserlerinde Farsçayı ve Arapçayı kullanmıştır.
“Düğün gecesi” anlamına gelen ve sevgilisi olan Rabb’ine kavuşmayı temsil ettiği için bu geceye Şeb-i Arus veya Leyletü’l-Arus denildi.
Bu tarihten itibaren Mevlana’nın ölüm gününün hatırasına yapılan dini merasim için de Şeb-i Arus ifadesi kullanılmaya başlanmıştır.
Şeb-i Arus fedakarlıkla başlar, hayat boyu devam eder ve öbür aleme, sonsuzluğa ulaşmakla tamamlanır. Mevlana kendi ölümü için “Burada ölüm olarak tezahür ediyorsa da orada doğumdur.” der.
Böylece ölümü, bu fani hayattan kurtulup sonsuzluğa doğma, Allah’a kavuşma olarak tanımlamış, yüreğindeki büyük aşkına, Allah’a kavuşmayı, düğün gecesi (Şeb-i Arus) olarak görmüştür.
Ölümü, “ Cismin ortadan kalkması değil, Allah’a doğru uçmasıdır.” şeklinde tanımlayan Mevlana’yı her 17 Aralık’ta Şeb-i Arus törenleriyle anmakta, yüreklerimizi Allah sevgisi ile doldurmaktayız.
Mekanın cennet olsun, hayır duaların üzerimizden eksik olmasın, yüce insan Hazret-i Mevlana-yı Celaleddin-i Rumi...