Medeniyet coğrafyamız 1800 yılında başlayan misyoner faaliyetlerle, eğitim sistemiyle, mezhep çatışmaları kışkırtmalarıyla ve savaşlarla değerlerimiz yok edildi, sınırlarımız değiştirildi, ülkelerimiz parçalandı, inanç sistemimiz yozlaştırıldı, iç çatışmalar ve terör örgütleri başımıza bela edildi.
Sözde aydınlarımızı istedikleri gibi kullandılar, bizim değerlerimize düşman emperyal değerlere dost olarak yetiştirdiler. Aydınlarımız millete yabancılaşmış müstemleke aydın psikolojisiyle millete en büyük kötülüğü yaptılar. Bizim değerlerimizi çağdışı, batı değerlerini çağdaş değerler olarak taktim ettiler. Bizim dilimizle bilim yapılamayacağını, dinimizin de bilimi engelleyen dogmatik değerler olduğunu anlattılar. Tevrat ve İncil öğretisinin bilime açık olduğunu vurguladılar. Bizim medeniyet kodlarımıza karşı içeride bir hücum başladı, bunu içimizdeki sözde aydınlar yaptı. Bunlar bizim kadim değerlerimizi geri kalmışlığımızın sebebi olarak taktim ettiler.
Bilimde endüstri ve sanayide ileri gitmek için aklın yolunu seçmek yerine nefsin ve şehevi arzuların tatminini önerdiler. Sanat ve sanatçı adı altında yapılan faaliyetler Türk milletinin kadim kültürüne, inanç değerlerine, aile yapısına ve sosyal hayatına bir moment uygulayarak Türk milletini kültür emperyalizminin istediği yöne evirdiler. Bizi biz yapan ve dünyaya adalet, temizlik, doğruluk, dürüstlük ve insana hizmet anlayışımızı içeride sürekli erozyona uğrattılar. Emperyal devletler ekonomiyi kontrol ettiler ve eğitimi zehirlediler. Osmanlı döneminde topraklarımız üzerinde açtıkları kolejlerle yaptıkları Osmanlıyı içten yıkma faaliyetlerine Türkiye Cumhuriyeti içinde de devam ettiler ve bunu daha programlı olarak açıktan hayata geçirdiler.
Şimdi bu noktada şunları söyleyeceğim;
Birincisi, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti Türk milletinin devletidir. Türkiye Cumhuriyeti Devlet-î Aliyye Osman-î'nin devamıdır. Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kavgalı hale sokmak önce içimizdeki düşmanların işidir ancak bizim ahmakları kullanırlar.
İkincisi ise, iç kavgaları körükleyenler bu millete, bu devlete bilerek veya bilmeden düşmanlık yapanlardır.
Üçüncüsü ise aşırı söylem ve eylemlerin arkasında kötü niyetli odaklar vardır ve bu odaklar ahmakları kullanırlar.
Son olarak, kavga üzerinden geçinen, lüks hayat yaşayan ve hiç üzülmeden bu yola gidenler planlı ve programlı insanlardır. Bunların hayırlı bir noktada bulunduklarını görmedim!
Son söz olarak tarihe, ilmi ahlaka, bilime saygı duyan, liyakate önem veren, kavga dilini kullanmayan, feraset sahibi ve insan sevgisi yüksek olan, adaletli ve ideolojilerin çıkmaz sokaklarından uzak duran insanlara ihtiyacımız var.