'LAİKLİK' Yılmaz Özdil ve İsmail Kahraman!

Selçuk DÜZGÜN

“LAİKLİK” Yılmaz Özdil ve İsmail Kahraman!


TBMM Başkanının “laiklik” ile ilgili çıkışını kendi camiasından olan herkes `bireysel bir tavır` olarak değerlendirdi.

 

Evet, hükümet, cumhurbaşkanı bu konuda onun gibi düşünmediğini açık açık söyledi.

 

Gelen açıklamalar üzerine başkan İsmail Kahraman`da “bunlar benim bireysel görüşlerimdir”  dedi.

 

Peki, bir bireyi bu şekilde düşünmeye iten nedir?

 

Sayın başkan nasıl bir eğitim sürecinden geçmiştir ki, o cümleleri kurma ihtiyacı duymuştur?

 

Bu konu uzun ve çok sosyolojik terimleri içeren bir anlatım gerektiriyor.

 

Buna belki başka bir yazımda değinirim ama bu vesile ile ben olaya başka bir pencereden bakmak istiyorum.

 

Hükümet tarafında bunlar olurken, muhalefet Kahraman`ı istifaya çağırdı.

 

Ve en ağır tepki solun popüler yazarı Yılmaz Özdil`den geldi.

Özdil, açık açık “g…n yiyorsa dene “ dedi.

 

Zaten iktidar sahipleri hata yapınca, muhalifler bu şekilde devreye girmese şaşarım.

 

Yahu Kahraman`ın dediği yanlışta, Özdil`in kurduğu cümle etik mi?

 

İki yanlış bir doğru eder mi?


Şimdi kendi hatasını telafi etmeye çalışan Kahraman değil de, Özdil`in `g..t`ten muhabbeti konuşulacak, gündem yaratacak.


Gel de şimdi çık bu kavganın içinden!

 

Zaten yıllarca ilmi tartışılması gereken hakikatler bu saçma kavgalara kurban edilmedi mi?


Maalesef bizdeki laiklik meselesi yılarca bu iki cephe arasında siyasi sloganlara kurban gittiği için, insanları bu konuda sert kamplara ayırmış ve meselenin gerçek boyutu ile ilgilenememişlerdir.


Bir taraf  “laiklik dinsizliktir” diyerek işi marjinalleştirmiş.

 

Diğer taraf “laikliği savunmayanlar yobazdır” diyerek işin marjinalleşmesine hizmet etmişlerdir.

 

Laikliği dinsizlik kabul edenlere mücadele ediyoruz diye diğer taraf, laikliğe bir din ağırlığı yüklemişlerdir

 

Ancak bu iki tarafta ne savunduklarında samimidirler, ne de savunduklarında ilmi bir yan vardır.

 

Bu didişmede ise kavramın gerçek manası ve o mana üzerinden oluşturulmaya sağlanan toplumsal düzen zarar görmüştür.


Dolayısı ile Laiklik cümlesinin köken itibariyle çıkışını ve siyasi, sosyal temellerinin tarifini sağlam temeller üzerine yapmak lazımdır.


Laiklik bir ortaçağ karanlığı ürünüdür.

 

Ondan önce çeşitli sebeplerle din-devlet ilişkisi hep tartışılmıştır ama kelime kökeni olarak Laiklik ortaçağ kilise rejimin baskıları ile halkın aydınlanma sürecinin bir ürünüdür.

 

Ortaçağ Avrupa’sında halk ruhban ve laikler ikiye ayrılıyordu.

 

Laikos, din dışı, yani ruhban sınıfından olmayan demektir.

 

Ortaçağ’da ruhban sınıfının halk ve idareciler üzerinde büyük nüfuzu vardı.

 

İşte laisizm cereyanı buna karşı gelişti. .

 

Bu açıdan Laiklik; kökleri Avrupa tarihinde bulunan, felsefî, sosyal ve politik bir kavramdır.

 

Bu kavram Avrupa`da din ve vicdan hürriyetinin bir mücadelesidir.

 

Gururla söylenilirim ki, özellikle merkezi Türk felsefesi ile yönetilen devletlerimizde bu tür tartışmalar hiç olmamıştır.

 

Zira Türk –İslam anlayışında bir RUHBAN sınıfı yoktu.


İşin garip yanı Avrupa`nın o yıllarda yaptığı tartışmaları bu yıllarda bizim yapmamamızdır.

 

İşin acı tarafı işte bu karanlık dönemlere itilmemizde yatmaktadır.


Ne dersiniz bu karanlık dönemlerimizde “g..t” den edebiyatları bırakıp da  Türk Aydınları olarak  bir Goethe çıkarabilir miyiz?

 

Zira bıktık artık bu sahte laik ve siyasal İslamcılardan.


Evet bizim bu anlamsız karanlıktan kurtulmamız için, siyasi hırsları ile “g..t” edebiyatı yapanlara değil Goethe`lere ihtiyacımız var…


Haa bu arada ülkemizde ki mesele laiklik meselesi değil, hukuk meselesidir.

 

Dolayısı ile din ve vicdan hürriyeti güçlü hukuk sistemi içerisinde değerlendirilmesi gereken bir olgudur.

 

Laiklik kavram ve içerik olarak hukuku destekleyen bir araçtır ve anayasada mutlaka olmalıdır.

 

Dolayısı ile bize lazım olan çok güçlü bir anayasadır.

 

O anayasa olmasa laiklik taraflar arasında bir siyasi liman ve sadece bir slogan olarak kalacaktır.


Saygılarımla …

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.