Küresel çapta meydana gelen gelişmeler, bu gelişmelerin bölgesel ve ülkesel/yerel çapta etkilerini gözlemliyoruz hatta bu gelişmelerin içinde yaşıyoruz bazılarının önümüzdeki yüzyılı yönlendirecek bir ortam oluşturduğu üzerinde pek fazla durmuyoruz. Bu gelişmelerin ABD –Türkiye, Rusya –Türkiye vb. ilişkileri gibi ikili olanları ve tarafların birbirinden beklentileri var. Dünya’yı ve bölgeleri şekillendirme, 21nci yüzyıl için ortamı hazırlama boyutu var.
Önce küresel olanlardan başlayalım. Küresel mücadelenin ana aktörlerinin ABD ve Çin olduğunu artık herkes biliyor. ABD’nin bu mücadelede silahlı güçlerini, siyasi etkisini ve uluslararası teşkilatları kullanarak Çin’in ekonomik gücünü kısıtlamak için tedbir aldığını görüyoruz. Tabii Çin’in etkisini kısıtlama konusunda ABD’nin denizleri, deniz yollarını, boğaz ve geçitleri kontrol etmek için donanmasını ve müttefiklerini nasıl kullandığını açık ve net olarak izliyoruz. Çin’in de buna karşılık bir kuşak bir yol projesiyle ABD kuşatmasını, deniz kontrolünü aşmak için yaptıklarını, yatırımlarını, teşkil ettiği üs bölgelerini, uzun vadeli olarak kiraladığı limanları yeni müttefiklerini takip ediyoruz.
ABD ile Çin arasında küresel güç mücadelesi sürerken ABD’nin bir şekilde Rusya’nın hem kendi bölgesindeki kontrolünü hem Orta Asya, Karadeniz, Hazar Havzası hem de Doğu Avrupa ve Baltıklar üzerindeki kontrolünü ortadan kaldırarak Rusya’yı etkisiz hale getirme ve Çin ile hesaplaşmada önündeki engelleri kaldırmaya çalışmaktadır. Zira Rusya’nın Çin ile müttefik olması ve/veya Avrupa birliği veya Avrupa ülkelerin ile ittifak yapması ABD’yi bu mücadelede endişelendirmektedir.
İngiltere’nin AB’den ayrılmasının son seçimlerle kesinleşmesi AB’nin sonunu getirecek bir karar olarak görülmektedir. İngiltere’nin ayrıldığı AB’nin birlik varlığını sürdürüp sürdürmeyeceği, bir Avrupa ordusunun kurulup, kurulmayacağı konusunda önemli soru işaretleri oluşmuştur. Avrupa tam da ABD’nin istediği gibi çok parçalı ve onu kontrol etmeye imkân veren NATO’ya bağımlı olacaktır. Avrupa’da Almanya –Fransa rekabeti ABD’nin kontrolü için alan açacaktır.
Rusya konusunda önemli bir adım da ABD’nin Rusya’yı Baltıklar, Doğu Avrupa, Karadeniz, Türkiye, Kafkaslar, Hazar Havzası, Orta Asya olmak üzere kuşatması ya da çevrelemesini yanında Rusya’nın petrol ve doğalgaz sevkiyatını kısıtlamaktır. Bu konuda Kuzey 1ve 2 hattı, Türkiye üzerinden geçen hatlar ABD’nin hedefindedir. Bu amacı gerçekleştirmek için Avrupa ülkelerin üzerinde baskıyı devam ettirmekte ve önümüzdeki günlerde yaptırımları da devreye sokacağı değerlendirilmektedir.
Aynı şekilde Çin’in Yakın Doğu Asya’ da ve Uzak Doğu Asya’da uzun vadeli kiraladığı limanlar ve bu limanların bağlandığı kara, demir yolu, boru hatları ve deniz yolları ABD için endişe kaynağıdır. Bu iki bölgede çıkan çatışmaların, iç savaşların nedeni bu bölgelerin kontrolünün kimde olacağından kaynaklanmaktadır. Körfezi, Srilanka, Pakistan’daki Gvadar Limanı, , Cibuti’deki üs, İran’a asker gönderme vb. kritik bölgelerin kontrolünü sağlayan bölgelere yerleşmiş ve yerleşmeye devam etmektedir.
Aynı husus Avrupa için de geçerlidir. İngiltere’nin Çin ile anlaşması, Rusya üzerinden Avrupa’ya ulaşan demir yolu, Akdeniz’de Çin’in kiraladığı ve modernize ettiği Yunanistan’daki Pire Limanı, İsrail’in Hayfa Limanı ve Söz konusu ülkenin İtalya’da başta Tiyeste Limanı olmak üzere dört ayrı liman ile ilgilenmesi Akdeniz’in kontrolü açısından önemlidir.
Bizim bulunduğumuz bölgeye geldiğimizde küresel güç mücadelesi hem Körfezde, hem Akdeniz’de hem de Hazar Havzası ve Kafkaslarda devam etmektedir. Irak, Suriye, Suudi Arabistan, Körfez ülkelerin, İran, Kuzey Afrika ABD’nin radarındadır. Bu ülkelere Türkiye’yi de dâhil edebilirsiniz. BOP ve GKP(Genişletilmiş Karadeniz Projesi) gerçekleştirmek ABD’nin stratejik hedefidir. Yani bu gün PKK/YPG ve Ermeniler konusundaki çalışma ve stratejileri taktiksel değil stratejiktir.
İran’da rejim değişikliği ve bu şekilde İran’ın kontrolü dolayısıyla Rusya ve Çin’in Hazar ve Orta Asya’dan tecridi planı yürürlüktedir. Bu sağlanamazsa İran’ın bir şekilde parçalanması planı gündeme gelecektir. Aynı şekilde Afganistan’ın ve Pakistan’ın kontrolü için bu ülkelerdeki kaosun devamı ve gerekirse parçalanması planlanmaktadır.
Türkiye’ye gelince en önemli konulardan birisi ülkemizin Iran, Körfez ülkeleri, Suriye, Irak, Kafkaslar, Balkan Ülkeleri, Doğu Avrupa ve Orta Asya ile irtibatının kesilmesi ABD stratejik planının bir parçasıdır. Bu konuda ABD iki hareket tarzı üzerinde ya da iki plan üzerinde durmaktadır. A planı Türkiye'yi güneyden Rusya’yı kuşatacak şekilde kullanmak ve bu maksatla çeşitli yaptırımlar ve kararlarla ülkemizi kontrol altına almak hedefi yürürlüktedir. Yani Türkiye’yi ABD’nin uydusu ve taşeronu yapmak istemektedirler. Bunun için de Türkiye’yi kontrol edebilecekleri bir yönetim sistemi ya da bunları sağlayacak partileri ve kişileri iş başına getirilmesi için desteklemek, ekonomik manipülasyonlar dâhil her türlü manipülasyonu devreye sokmakta bunlara dâhildir.
Bu plan ile Türkiye’yi kontrol edemezlerse o zaman devreye B planları girecektir. Söz konusu plan Türkiye’nin paralanmasıdır. Bu parçalanma sonucunda Türkiye’den koparılacak parça ile Birleştirilmiş Kürdistan tesisi, Doğu Anadolu’da Batı Ermenistan tesisi, İstanbul, Batı Anadolu, Karadeniz ve Akdeniz Bölgelerinde şehir devletlerinin tesis edilmesini içermektedir. Türkler ve diğer Müslümanlar da kaos halinde bırakılan İç Anadolu’da iskân edilecektir.
Türkiye’ye yapılan baskıların amacı budur. Türkiye’de milli bir yönetim, iktidar, muhalefet ve bürokrat yaratılmasını önlemektir. Amaç ülkemizin bir şekilde kontrol edilmesi ve bu çemberden çıkacak tedbirleri aldıkça karşı taraf endişeye kapılmakta ve çemberi biraz daha sıkıştırmaktadır.
Karşı karşıya kaldığımız tehdit basite alınacak bir tehdit değildir ve ilmek ilmek örülerek işlemektedir. Türkiye bu günden yarına değil belki ama uzun vadede bekasına yönelik bir tehditle karşı karşıyadır. Biz de aynı şekilde ilmek ilmek örerek ve fikri takip ile söz konusu tehdide karşı koyabilir ve bu çemberden çıkabiliriz.