Kumandan Chávez Türk müydü?

Özgür UYANIK

 

Geçtiğimiz gün, eğer yaşasaydı Venezuela Devlet Başkanı, namı diğer Kumandan Chávez 63.doğumgününü kutlayacaktı. Fakat o 5 Mart 2013’te aramızdan ayrılmıştı.

 

Başkan Chávez’in naaşı 8 Mart Cuma günü içinden çıktığı asker ocağı Silahlı Kuvvetler Akademisi’ne getirildi. Klasik bir politikacı cenazesi gibi değildi. Chávez, dobra bir lider olduğundan dostunu ve düşmanını açıkça gösterirdi. Bu yüzde cenazesine de sadece sevenleri geldi.

 

Orada en dikkatimi çeken İran Devlet Başkanı Mahmut Ahmedinejat oldu. Ahmedinejat üç gün boyunca Kumandan Chávez’in naaşı başında gözyaşları içinde nöbet tuttu. Sanki ailesinin bir ferdi, öz kardeşi vefat etmiş gibi üzgündü.

 

Kumandan Chávez’e yalnızca Ahmedinejat değil sağlığında İran devleti ve halkı da büyük kıymet verirdi. Hatta öyle ki Hristiyan bir Katolik olan Chávez, İran’da bir Müslüman gibi ağırlanırdı. Yalnızca Müslümanların girebildiği kutsal mekanlara girebiliyordu. Samimiyeti, inancı, mücadele azmi, emperyalizme meydan okumasıyla Kumandan Chávez, İran’da “mübarek” bir kişi olarak görülürdü.

 

Başkan Chávez, 2005’ten vefatına kadar İran’a 15 resmi ziyarette bulundu. Bu süre içinde Venezuela- İran ticaret hacmi sıfırdan 10 milyar dolara çıktı. Chávez’in asıl başarısı ise atıl durumda olan Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü- OPEC’i harekete geçirmesiydi. Bu sayede İran, Irak, Libya, Angola gibi ülkeler dünya petrol piyasasına müdahale eden aktörler olarak ortaya çıktılar. Kumandan Chávez’in dünyanın mazlum milletlerine yaptığı iyiliklerin haddi hesabı yoktur. Bu nedenle dünyanın her yerindeki emekçiler onu hayırla yad ederler. Vefatında milletimizin her kesiminden yüzbinlerce mesaj almıştık. Doğrusu ilginin büyüklüğü karşısında şaşırmıştım. Zira Venezuela’yla Türkiye arasında ne ekonomik ne siyasi ne de kültürel bir alış veriş vardı. Halkımız tüm bu uzaklığa rağmen sanki bizden birini kaybetmişiz gibi üzülmüştü.

 

Chávez uzun söylevleriyle tanınmıştı. “Alo Başkan” diye kendi icadı olan bir TV programı vardı. Bakanlar kurulu toplantıları bile televizyondan canlı gösterilirdi. Halkla bağ kurmadığı tek anı yoktu. Gizli kapaklı bir işi, hesabı yoktu. Öyle büyük teorik laflar etmez, halkın onu anlayabileceği bir dille konuşurdu. İnsana gönül gözüyle bakmayı bilirdi. Fikirlerinde samimi olduğundan, yerine ve sınıfına bakmadan herkesi ikna etmeye çalışırdı. Bir defasında Brezilya’nın en zengin adamlarından Norberto Odabrecht’i malını mülkünü halka bağışlayıp devrime katılmaya ikna etmeye bile çalışmıştı. Kavgacı görünümüne karşın, düşmanlarını bile güldürebilen bir mizah anlayışına sahipti. Birleşmiş Milletler’de Bush’tan sonra konuşmacı olarak kürsüye çıktığında söylediği “Biraz önce şeytan buradaydı” sözü ABD’li diplomatlar dahil salondaki herkesi gülmekten kırıp geçirmişti.

 

Venezuela’da bulunduğum sürede Başkan Chávez’i üç kez yakından görme şansına eriştim. Kendisi fiziksel olarak tam bir Venezuelalıydı. Bırakın Türk’e benzemeyi kendi kıtasından bir Latin Amerikalıya bile benzetilemezdi. Fakat milletine aşık, vatanının bağımsızlığı için canını ortaya koymuş bu komutan bize hiç yabancı değildi. Kumandan Chávez dünyada nerede bir mazlum millet varsa onun kardeşi ve evladıydı. Filistin’e her zaman destek oldu. Libya’ya saldırıldığında bir tek o Kaddafi’yi savundu. Türk milletinin kalbi nerede kimle attıysa Kumandan Chávez’inki de orada attı.

 

Başkan Chávez nasıl ki İran’da Müslüman sayılmaktaysa bizim milletimizin kalbinde de Türk’tür. Buna hiç kuşku yok. Vefatı yeri doldurulmaz bir boşluk doğurdu. Fakat hatırası ve yaptıklarıyla mazlum milletlere halen cesaret ve ilham kaynağı olmayı sürdürüyor.

Dikkatli bakın, bugün kim ABD’ye kafa tutsa Chávez’le karşılaştırılıyor. Sizce bu karşılaştırma biraz da tehdit kokmuyor mu? Başkan Chávez aniden ve saldırgan bir kanser sebebiyle hayata gözlerini yummuştu. Küba’da Rus ve Çin bilim adamlarından kurulu bir ekip son teknolojiye rağmen hastalığı durdurmayı başaramamıştı. Vefatından sonra yakın koruması Leamsy Salazar ABD’ye sığınmıştı. Salazar’ın, Chávez’in ölümündeki rolü halen çözülemedi.

 

Latin Amerika’da ne kadar ABD karşıtı başkan varsa hepsi kanser oldu: Arjantin devlet başkanı Cristina Kirchner, Brezilya devlet başkanı Dilma Rousseff, Paraguay devlet başkanı Fernando Lugo. Üçü de bir şekilde başkanlıktan indirildiler. Belki de bu sayede sağlıklarına kavuştular.

 

Kumandan Chávez, son nefesine kadar mücadele etti. Atatürk gibi çok erken yaşta vefat etti. Eğer yaşasaydı sadece Venezuela değil dünyanın mazlum milletleri de daha güçlü bir cepheye sahip olurdu.

 

 


Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (15)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.