Karantinan bitti mi?
Evet bitti.
Bitti de karantina günlerinde neler yaşadığımızı ve neler hissettiğimizi gel birde bize sor. Hastalıkla mücadele ettiğimiz günler de öldük öldük dirildik. Açıkçası bu hastalığı yaşamayanın yaşayanın halinden anlayabileceğini pek düşünmüyorum. İnşallah kısa zamanda tedavisi ve aşısı bulunur da insanlar eski haline döner.
On beş gün önce bir pazar gecesi kırk dereceye ulaşan yüksek bir ateşle hastaneye gittim. Muayene sıramı beklerken aklımdan “Acaba nerede üşüttüm!” gibi deli sorular vardı. Deli sorularla birlikte muayene odasına girdim.
Doktor bey sordu.
Neyiniz var?
Yüksek ateş efendim…
Düşüremiyoruz. Soğuk suyla duşa da girdim.
Eklem ağrın var mı?
Eklem ağrım yok.
Aradan beş dakika geçmedi ki bir baktım acil serviste kolum da serum yatıyorum. Yatarken bir yandan da eşim devamlı mesaj çekiyor.
“Korona testi muhakkak yaptır.”
İçine doğdu herhalde bilmiyorum ama gece birle üç arası eşimden en az otuz tane “Nasıl oldun?” mesajının devamın da korona testi olmayı unutma mesajı geldi. Zihnime kazındı korona testi olmam gerektiği anlayacağınız.
Doktor bey serumu kontrole gelir gelmez durumu anlattım ve test olmam gerektiğini söyledim. Sağ olsun, doktor bey beni kırmadı ve korona testini yaptı. Bu arada ateşim de serumun etkisiyle düştü. Sabah dört gibi hastaneden ayrılırken haftanın planlarını da yaparak eve geçtim ve dinlenmeye çekildim.
Sabah olduğunda bir sorun vardı. Ateşim tekrar çıktı ve kafamı bir türlü yastıktan kaldıramadım. Şimdi geçer birazdan geçer derken ateşim öğlen ikiye kadar düşmedi. Saat iki gibi ateşim düştü ve uykuya daldım. Uyandığımda saat de dört olmuştu.
“Ne zaman ayağa kalkarım?” diye düşünürken eşimin telefonu çalmaya başladı.
Telefonu eline aldı ve efendim dedi.
Telefonda ki ses “Ufuk Dilekçi’nin eşi misiniz?” diye sordu.
“Evet”dedi.
Öncelikle geçmiş olsun dilekleriyle cümleye giriş yaptı ve bombayı patlattı. “Eşiniz korona hemen izolasyon için bir odaya geçmesi ve kimseyle temas etmemesi gerekiyor.”
Aklımın ucundan dahi geçmiyordu korona olup da karantinaya alınacağım. Zihnim birden sıfırlandı. Psikolojim daha o an bozuldu. On dakika konuşmayı bırakın düşünemedim bile…
On dakika sonra aklıma ilk gelen de yakın bir tarihte koronadan kaybettiğimiz değerli bir arkadaşımızın cenazesi oldu. Gözümü kapattığım an sanki her yer mezarlık oluyor, çevremde ağıtlar yakılıyor gibi kendimi bir tabutun içinde hissetmeye başladım. Çaresizliğim ruhumun her bir zerresini ele geçirdi.
Biri on sekiz aylık erkek biri de otuz beş aylık kız olmak üzere iki evladımı düşünürken hüngür hüngür ağladım. Bensizlermiş gibi gelecekte yaşayabilecekleri her anı zihnimde kurguladım. Çocuklarımın mezarımda beni rahatça ziyaret etmeleri için nereye gömülebileceğime kadar her şeyi düşündüm. Bu arada düşünceler arasında ki hüzün batağından kendimi kurtarmaya çalışırken telefon tekrar çalmaya başladı.
Eşim de korona testi yaptırmıştı. Onun sonucunu da telefonda hemen söyleyiverdiler.
Pozitif.
O dakikadan sonra korona değil de belki de düşüncelerim beni öldürecekti. Her saat başı zihnimde kendime canlı cenaze törenleri düzenleyip bensiz hatta bizsiz geleceği düşündüm. Ve on beş gün bunları düşünmemek için kendimle bir savaş verdim. Ama nafile…
Hastalığımız süresince en büyük desteği kendi de hasta olmasına rağmen dimdik ayakta kalan ve sanki hiçbir şey olmamış gibi günlük hayatına devam eden eşimden gördüm.
Allah razı olsun ondan.
İyi ki var.
O olmasaydı belki de çoktan aranızdan ayrılmıştım.
Allaha şükür dostlar, ailecek koronaya karşı verdiğimiz savaşı kazandık. Bu süreçte yanımızda olan arayıp soran herkesten Allah razı olsun. Ayrıca hemen ilaçlarımızı getirerek tedavimize başlayan sağlık çalışanlarımıza da çok teşekkür ederiz.
Maske mesafe ve temizliği sakın unutmayın.
Bana bir şey olmaz demeyin sakın, çok şey oluyor.
Bizi bu virüsten koruyacak olan aldığımız ve alacağımız tedbirler.
Saygılarımla.
LÜTFEN BU LİNKİMİZİ TIKLAYARAK YOUTUBE KANALIMIZA ABONE OLMAYI UNUTMAYIN
siyasetcafe.com