Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, 7 Ocak 2018’de erken genel seçime gitti.
Bir iki yeni vekil dışında klasik sonuç yine değişmedi.
Seçmen sayısı yaklaşık 180 bin olan ada da parlementoya 50 milletvekili sokuluyor.
Ada da siyasi parti olukça fazla olmasına rağmen bu yıl 8 parti seçimlere girerek yarıştı.
Her partinin 50 aday göstermesinden yola çıkarak 8 partiye bunu çarparsak toplamda 450 millet vekili bu seçimde yarışma imkanı buluyordu.
Bazı partiler tam liste çıkaramadığı için bu sayı 430’larda falan kaldı.
Bir adayın seçilebilmesi için önce partisinin barajı aşması lazım.
Parti barajından sonra ortalam 4-5 bin oy alan şahıs vekil seçilebilir.
Yani bir aday 5 bin insanı ikna ederse vekillik cepte.
Bu oy oranının karşılığı Türkiye’de bir muhtar seçer.
Yani KKTC ‘de bir vekil adayı biz deki muhtar gibi çalışsa bire bir seçmen markajı yapsa seçilme şansi %100.
Ama KKTC’de bir tuhaf durum var!
O tuhaf durum parti ve aile gücünün belirli şahıslar tarafından ülkede lale devri gibi kullanılmasıdır.
Örneğin; parlemento kurulduğundan beri bazı vekiller hiç değişmez, parti başkanları hep seçilir, vekiller değişse de onun yerine evlatları aday olur, onlar seçimlere girerler.
Mesala bu seçimler de Başbakan Yardımcılığı ve Maliye Bakanlığı yapmış olan Salih Coşar’ın kızı, CTP eski genel sekreteri Naci Talat Usar’ın kızı, KKTC’nin Kurucu Başbakanı Mustafa Çağatay’ın oğlu, Eski Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun kızı, CTP’nin eski genel başkanı Özker Özgür’ün oğlu, CTP’li eski milletvekili Vasfi Candan’ın oğlu ve Çalışma ve eski Sosyal Güvenlik eski Bakanı Dr.Şerife Ünverdi’nin oğlu bunlar arasında sayabiliriz
Bunun dışında her ne olursa olsun mecliste hiç değişmeye vekiller vardır; Hüseyin Aglolemli, Serdar Denktaş, Hasan Tacoy, Ersin Tatar gibi isimlerini çokça sayacağımız yıllardır değişmeyen vekiller.
Mustafa Arabacıoğlu’nun bu dönem girememesine ise şaşırdım gerçekten.
Sanki vekillik onların memurluk görevleri.
Emekliye ayrılmayı hiç düşünmezler.
Emekliye ayrılanlar ise, ya Cumhurbaşkanlığı yapmış geri dönmeyi küçümseyenler, ya da bakanlık başbakanlık yapmış olanlar.
En iyisi hastalık sebepleri olanlardır. Hastalık olamasa yol devam demekten asla kedilerini alamayacaklar.
Hele hele bu duruma alet olan adadaki sol düşünceli gurubu hiç anlamam.
2003-2004’lü yıllarda 20 – 25 yaşlarında “yes be annem “ diyen ve o dönem Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş gibi bir efsaneye ‘BARRA’ diyecek kadar ileri giden o militan kadrosundan kaç vekilleri var mecliste.
Yani KKTC’de örtülü bir parlemento statükoso oluşmuştur ve onu kimse değiştirmeyi düşünmez.
Bu durum basında, ticarette ve brokraside de aynen böyledir.
Bir çok meslek, görevler vekillik gibi babadan oğula geçmektedir.
İşte KKTC böyle bir ortamda seçime gitti ve bence seçimin iki siyasi galibi var.
1-Yeniden Doğuş Partisi (YDP): Erhan Arıklı başkanlığındaki YDP’nin seçim sloganlarını “Şimdi yenilik zamanı” “Vatanım Kıbrıs” diyerek büyük bir heyacanla çalıştı ve bence başarılı oldular.
Özelllikle; “VATANIM SENSİN” cümlesi çok manidardır.
YDP nin siyasi mücadlesini oluşturanların büyük bir çoğunluğu 74 sonrası göçmenlerdir.
1571’de adaya gelen atalarının torunları tarafından ikinci plana atılmalarına kızdıkları için böyle bir harekete geçmiş değillerdir.
İnsanca yaşam haklarının uluslarası haklarda temsil edilmediğini AB ve yandaşlarına anlatmak için bu harekete geçtiklerini düşünüyorum.
Hatırlatın!
Uluslararası arenadaki kararlar
Strasbourg merkezli uluslararası kuruluş Avrupa Konseyi bünyesinde faaliyet gösteren Parlamenterler Asamblesi’ne bağlı Göç, Mülteciler ve Demografi Komitesi tarafından 2 Mayıs 2003 tarihinde yayımlanan bir raporda, Kıbrıs Türk tarafının izlediği politikalar sonucu yıllardır ‘sistematik’ olarak adaya Türkiye vatandaşlarının taşındığı belirtildi.
Kıbrıslı Türklerin de hızla ada dışına göç ettiğine dikkat çeken rapor, 1974 yılında 118.000 olan Kıbrıslı Türk sayısının 2003 itibarıyla 87.600’e düştüğüne dikkat çekti. Komite, ‘güvenilir kaynaklara göre’ adanın kuzeyindeki Türkiyeli yerleşik sayısının 115.000 olduğunu kaydetti. Rapor bu çerçevede, Kıbrıs’ın kuzeyinde Türkiyeli Türklerin, Kıbrıslı Türklere göre çoğunluk pozisyonuna geçtiğini ifade etti
BM’ye bağlı Ayrımcılığı Önleme ve Azınlıkları Koruma Komitesi tarafından alınan 1987/19 sayılı ve 1987 tarihli Karar’da da, “Komite, Kıbrıs’ın işgal altındaki bölgelerinde, sömürgeciliğin bir şekline tekabül eden yerleşik politikası ve pratiğinin hayata geçirilmesinden kaygı duymaktadır” ifadesine yer verildi
İşte “AB adadaki ğöç durumuna bu açıdan bakarken olası bir anlaşmada 3 kuşatır orada yaşayan sayısı 40 bini aşmış bu insanların durumu ne olacak?” diye düşüne hareketin adıdır YDP
İşte o YDP mecliste kanının son damlasına kadar başta Kıbrıs’ta kalıcı ve adil bir çözüm ve kendilerinin hakları için mücadele edecekler.
En azından meclise çöreklelen zihniyetlerin karşısına yeni birer vekil olarak renklilik getirdiler.
Onlara tavsiyem eğer yoksa parti tüzüklerine Genel Başkan iki dönem seçilebilir, milletvekilliği seçimini iki kez kazanan adayın bir daha aday olmaması üzerinedir.
Yenilik ve değişim süregenlik kazanmasa YDP de bir süre sonra şahısların elinde tekelleşir.
2-Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP): Genç idaalist ve Türk Milliyetçiliğini aslasaklamayan Buray Büsküvütçü başkanlığında seçime hazırlanan parti, “Gelecek Sözümüz, Sözümüz Ülkümüz” “Milli Devlet Güçlü İktidar”, “Kıbrıs’ın Milli Gücü” gibi sloganlarla ve kimsenin asla başayamayacakarını düşündükleri aday listeleri seçime katılmaları bile bence başlı başına bir başarıydı.
Eğer KKTC halkı meclise çöreklene fosilleşmiş siyasetçilerden kurtulup bu gençlere yol verirse ve bunların karşısı olan “yes be annem” cilere yol verirse KKTC için gelecek daha iyi olacaktır.
Yahuu UBP’nin DP’nin CTP’nin hiç mi gençlik kolları yok?
Varsa bu gençler neden 40 yıldır aynı yüzleri mecliste görürler?
Hiç mi kendilerinin devlet yönetme talebi olmaz?
Örneğin; Benim bildiğim kanattan Gökhan Güler, Göktürk Ötüken gibi zeki, çalışkan gençler neden parlementoda değildirler?
Yeni yüzler, yeni heyacanlara ihtiyacımız var.
Babadan oğula değil, halktan içinden devlet görevine geçen gençlere ihtiyacımız var.
İşe genç MDP hareketi göreve talip olması fosilleşen siyaseti yenilemeleri için o gençlere de bir uyarıdır.
MDP’ nin aldığı oya bakmayın o adanın milli gücü olarak görevini yapmaya devam edecektir.
Daha çok genç ve hayacanlılar, göreceksiniz başadacakalar.
Zira tohum ekilmiştir, meyve vermeyen ağaç utansın.
Son olarak bir siyasetçinin hakkını vermek isterim!
O da ; HÜSEYİN ÖZGÜRGÜN
Yanı UBP Genel Başkanı.
Derviş Eroğlu’dan sonra bence en başarılı lider o.
Bir çok olayla kamuoyunda en tartışılan siyasetçi olmasına rağmen, UBP’yi değilde başata sol kesim olmak üzere bütün siyasi rakiplerinin onu hedef göstermesine rağmen çok başarılı sonuç almıştır.
Liderliğini ve geleceğini tartışılmaz kılmıştır.
Sayın Özgürgün’ü kendisini sol diye nitelendiren o kesime vurduğu tokattan dolayı tebrik ederken; bundan sonraki evliliklerinde siyasette olduğu gibi başarılar dilerim.