AFRİN`e giden kahraman bir askerimizin iki cümlesinde, çok izlenen bir dizinin birkaç sahnesinde kullanıldı diye herkes merak etti KIZIL ELMA nedir? diye.
Oysa o merak ettikleri iki kelimelik mesaj kendilerinin tarihin çağlarından süzülerek bu coğrafyaya gelen varlık sebebiydi.
Çok merak edilip özelikle millileşen İslami çevrelerde kullanılmaya başlayınca da kendini İslam adına konuşmada ehil kabul eden bir soytarı işi dinle karıştırdı ve “KIZIL Elma’yı savunmak Allah`a şirktir” dedi.
Birkaç gazete ve haber sitesi de Türkçülerin kullandığı terim diyerek, başladılar mitolojik açıklamalar yapmaya.
Neydi peki Kızıl Elma mefkûresi?
En kısa tarifiyle; Türk cihan hâkimiyeti idealini sembolik olarak ifade eden bir kavram.
En belirgin olarak Orta Asya'da Türkler arasında doğan bu ülkü, Ergenekon destanında Ergenekon'dan dışarı çıkma ve kaybedilmiş olan eski yurdu tekrar ele geçirme ideali şeklinde görülür.
Kavram zamanla, gerçekleştirilmesi düşünülen idealleri ve zapt edilmesi gereken yerleri belirleyen bir sembol haline dönüşür.
Orta Asya'da Oğuz Türkleri için Kızılelma, hangi yöne giderlerse gitsinler hedefleri ve kazandıkları zaferin adı haline gelir.
Bu kavram Selçuklu komutanı Alparslan`da Anadolu`nun yurt edinmesi,
Osmanlı’nı cihan padişahı Fatih`de Bizans’ın yıkılması,
Kanuni ile 3 kıtaya adaletin götürülmesi şeklinde vücut bulmuştur.
Sefer ve zaferler her zaman başarılı olamaz.
Gün gelir Cihan Mefkûresi denen şey, varlığını koruma şeklini alır.
İşte Osmanlı`dan arda kalan o Anadolu coğrafyasından arada kalanlar ile varlık koruma kavgasına gidilmiş, o varlığın tecellisi ise Türkiye Cumhuriyet’i olarak milletimiz de vücut bulmuştur.
Tüm bunların kısaca özetine ise bir milletin ülküsü denir.
Yani “ülkü” bir milletin yürütücü kuvveti demektir.
Atatürk bu durumu şu cümleleri ile özetlemektedir;
“Elbet bu milletin bir ülküsü olacaktır ama bu ülküler devletler tarafından açıklanmaz; Millet tarafından yaşanır! Nasıl, bakarken gözlerimizi görmüyor, onunla her şeyi görüyorsak, Ülkü de onun gibi, farkında olmadan vicdanlarımızda yaşar ve her şeyi ona göre yaparız…”
Ayakta kalmaya çalışırken de, dünyayı yönetmeye çalışıyorken de bir ülküye mutlak ihtiyacı vardır.
Ülkü millet için bir araç, Kızıl Elma ise hayallerine ulaşması için bir motivasyondur.
Atsız, Kızıl Elma`yı şöyle tanımlamaktadır; “Türk destanlarından çıkan anlama göre, Türklerin ülküsü, fetihler sonunda büyük ve üstün bir devlet kurarak bu devletin içinde bolluğa ve mutluluğa kavuşmaktır. Türkler, kendi ülkülerine niçin “kızıl elma” demiştir, bunun sebebini bilmiyoruz. Yalnız bu addaki saflık ve tabiilik, Türk ülküsünün çok eski olduğunu göstermek bakımından manalıdır. Kızılelma adı, ülkünün aydınlardan önce halk arasında doğduğunu gösterse gerektir.”
Milletlere milli inanç ve güvenç veren ülkünün ne büyük bir kuvvet olduğunu anlamamak için ya aptal, ya da kansız olmak gerekir.
Bugün,
-Hayatları boyunca dağınık olmalarına rağmen Araplar, milli ülküleri olan Arap Birliği düşüncesini gerçekleştirmiş durumdadırlar.
-Avrupa yüz yıllarca kendi arasında kavga yapmasına, ortaçağ karanlığı yaşamasına rağmen bugün AB`yi belirli Hristiyan devletlerle kurmuş, bu yetmemiş gibi diğer bütün devletlerin cazibe merkezi haline gelmiştir.
-Yunanistan AB üyesi olmasına rağmen Megali-İdeal ülküsünden vaz geçmemiş ve halen adalarımızı işgale devam etmektedir,
-Rusya sıcak denizlere inme, eski SSCB`yi sağlamak için yoluna hızla devam etmektedir…
-Almanya German imparatorluğu için sanayileşme devrimine hızla devam etmektedir,
Biz de Kızılelma ülküsünün ne olduğunu keşfedenler veya bu ülkünün ne olduğunu bilip, içerilerindeki cehaletle “tehlikeli maceracılık” diyenler şunu bilmelidirler ki, bugün dünya da başarılı olan bütün ülkelerin yürütücü kuvvetleri kendi milletlerinin ülküleridir, idealleridir.
Tarihte milletimiz Kızıl Elma ülküsünü unuttuğu her vakit esir olmuş, Mankurtlaşmıştır.
-Kızıl Elma ülküsünden uzaklaşan milletimiz de her daim, kendi çıkarını ve zevkini düşünen, fedakârlıktan bi haber, saygısız bencil, rüşvetçi ve namussuz bir nesil türemiştir
-Kızıl Elma ülküsü olmayan bir insan vatan için ölür mü?
-Kızıl Elma ülküsü olmayan bir insan adil olabilir mi?
-Kızıl Elma ülküsü olmayan bir insan yabancı ile işbirliği yapmaz mı?
-Kızıl Elma ülküsü olmayan bir insan çalıp çırpmaz mı?
-Kızılelma ülküsü, Türk milletinin ahlaki besinidir.
O ahlak o milletin yaradanız rızasını alması dışında hiçbir amele itmez.
Yaratanın rızasını alma ülküsü ise, ona şirk koşma değil, ona yeryüzün de kılıç olmaktır.
Bunu anlamayan Eliaçık gibi canlılar ise yaratanı kendi tekelinden bırakmayan zehirli sarmaşıklarıdır.
Kısaca Kızıl Elma ; Türk Milletinin ruhunda hiç sönmeyen “Cihan Hâkimiyeti “ fikrinin göstergesidir.
Ve bu ruh öyle kuru kuruya bir cihangirlik iddiası değildir.
Bu ruh; İnsanlığın tümüne hak, hukuk adalet götürme gayesidir.
Adına Zeytin Dalı denilen savaşın barış ve huzur mesajlıda işte budur.
Türk milleti de “Kızılelma” kendisine yasak edildiği dönemlerde nasıl bir huzursuzluk içerisinde “Çözüm Planları, Paralel yapılar, yolsuzluklar, arsızlıklar” yaşadığına açıkça şahit olduk.
Fakat artık bu devir kapanmıştır.
Afrin`ne giderken bir askerimizin dilinden düğen iki cümlelik bu milli mefkûre hakikati artık harekete geçmiştir.
Bu mefkûre ile yeni Kızıl Elmamız ise çağın teknolojisine ulaşmak ve yeni nesillerin kendi çağlarının medeniyetini yaratmalarına zemin hazırlamaktır.
Ömrümüz, gücümüz yeter mi?
Elbette yetmez ama artık milletimiz de yeniden uyanan milli şuur karşısında gafiller ve hainler, Türk milletinin önünün alınamayacağını göreceklerdir.
Öyle ise sözlerimizi Atsız`ın şu dörtlüğü ile bitirelim:
'Yüz paralık kurşunla gider hayat dediğin;
Tanrı yolu uzaktır; erken kalk sıkı giyin.
Yazık, bütün ömrünce o kadar özlediğin
Güzel Kızılelma'na varmadan öleceksin.'