Ülkemiz dünya enerji hatları üzerinde yer almaktadır. Bu aynı zamanda büyük bir risk barındırmaktadır. Sakarya Hendekte havai fişek fabrikasında medyadana gelen patlama ile birlikte birçok soru sorulmaya başlandı. Türkiye nükleer enerjiye geçmeye hazırlanıyor. Dünyada nükleer silahlar ilk defa ikinci dünya savaşında kullanıldı. Sonrasında, 1986'da, o dönem Sovyetler Birliği'ne bağlı olan Ukrayna'nın başkenti Kiev'in kuzeyindeki Çernobil kenti, insanlık tarihinin en korkunç çevre felaketlerinden birine sahne oldu.
Pripyat şehri yakınlarındaki Çernobil Nükleer Santrali'nin dördüncü reaktöründe yaşanan patlama sonucu çevreye, 1945'te Hiroşima'ya atılan atom bombasının 50 katına eşit miktarda radyasyon yayıldı. Patlamanın ardından radyoaktif madde yüklü bulutlar Türkiye dahil birçok ülkeyi etkiledi. Çernobil nükleer faciası bazı bağımsız araştırmalara göre yaklaşık 200 bin kişinin doğrudan ya da dolaylı olarak ölümüne sebep oldu. Çernobil'de 4 Nisan 2020'de başlayan ve yaklaşık iki hafta sonra ancak kontrol altına alınabilen orman yangını, nükleer facianın izlerinin günümüzde ne derece risk oluşturduğu konusunu da bir kez daha gündeme getirdi ve nihayetinde kontrol altına alınması rahat bir nefes aldırdı.
Küreselleşen Dünya'da ülkemizde nükleer enerji alanında son 10 yılda somut adımlar atılmış ve bu alanda bizde varız demiştir. Ülkemizde şuan planlanan 3 nükleer tesis ve yapımına başlanılan bunlardan ikisi Mersin ve Sinop ilinde diğeri ise Trakya tarafına düşünülmekte olan santraller yapılmaktadır. Bu tesisler, ülkemizin enerji ihtiyacını karşılama da büyük katkıları olacaktır. Dışa bağımlılığı azaltacaktır ve büyük katkıları olacaktır. Bunların güvenliğini de sağlamalıyız. Tehlikeli maddeler, yanıcı, yakıcı, parlayıcı ve patlayıcı madde üretimi, satışı, taşınması, depolanması ve denetimi konusunda çok yetersiz durumdayız. Sakarya Hendek'te havai fişek patlaması bunu bir kez daha göstermiştir.
Şimdi gelelim asıl konumuza 'Nükleer Tehlike' olarak adlandırdığımız risklere ve ülkemizin nükleer enerji ile beraberinde getireceği tehlikelere hazırmıyız? AFAD, UMKE, Sivil Savunma ve İtfaiye ekipleri başta olmak üzere diğer acil durum müdahale ekipleri bu konuda ne kadar çalışma yapmış, brifing toplamıştır. Yakın tarihte meydana gelen sözde süper güç devletlerin dahi çaresiz kaldığı bir patlamada biz bu şemanın neresinde yer alırız? Bu konu da ciddi çalışma yapmalıyız.
Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik ve Nükleer (KBRN) eğitimleri var fakat yeterli mi? Her acil afet müdahale birimleri bu konuda toplantı yaptımı? Öncesi ve sonrası oluşabilecek tehlikere yönelik senaryo planları hazır mı? Özellikle AFAD, UMKE ve İtfaiye teşkilatları her olayda aktif olarak çalışmaktayken kaçınılmaz bu tehlike için gerçekten hazır mı? Bir atık katı veya sıvı yakıt fabrika ve tesislerindeki yangınlarında bile günlerce çalışma yapılmaktayken bu gibi durumda neler yapılmalıdır? "Sorumlu kişiler, sorunun çözülmesinden önce sorunlu olursa, bütün sorumluluklarımız her zaman olduğu gibi felaketten sonra olacaktır..."
Devletimiz gereken azami önemi göstermeli, AFAD, UMKE, Sivil Savunma ve İtfaiye çalışanlarını bu konuda daha titiz, üstün bir eğitimle bilgilendirmelidir. Türkiye'nin en güçlü İtfaiye Teşkilatları başta olmak üzere tüm teşkilatlara gereken özen, özellikle bu konuda gösterilmelidir. AFAD, UMKE ve her olayda olduğu gibi bu ve benzeri tehlikelerde de öncü ve aktif bir şekilde mücadele eden İtfaiye Teşkilatları unutulmamalıdır.