Malumunuz CHP’de gerçekleştirilen kurultay sonrası sular durulmak bilmiyor. Bunun başlıca sebebi ise bu satırların yazarı bendenizin Türkiye’de ilk kez konuyu gündeme getirenlerden birisi olduğum şekilde, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu son ana kadar zorlayıp, Meral Akşener’in kabul etmemesi nedeni ile gerçekleşmeyen “Abdullah Gül’ü muhalefetin çatı adayı olarak gösterme projesinin” 2023 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de devam ettiğini, hatta YAPILAN Kurultay’da PM’nin de bu “Gül adaylığına” karşı çıkmayacak isimlerden oluşturularak “Dizayn” edilmesi ve Kılıçdaroğlu’nun hiçbir şekilde YALANLAMADIĞI bu “Büyük hayalinin” gerek parti içerisinde gerekse parti tabanında almış olduğu büyük tepki.
Hatırlayacağınız gibi Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de partinin en önemli isimlerinin dahi haberdar olmadığı,tabanın büyük tepki gösterdiği biçimde hem de parti tabanının bu tepkisine “Tıpış tıpış oy verecekler” diyerek Ekmeleddin İhsanoğlu’nu MHP ile birlikte “ÇATI ADAY” olarak ortak aday göstermişti.
Şimdi gelelim Ankara ve İstanbul’da CHP kulislerine düşen ve CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na çok yakın “DAR BİR KADRO” haricinde henüz CHP’nin yeni seçilmiş PM üyelerinin de pek çoğunun haberi dahi olmayan önemli gelişmeye…
Bu arada bu son derece önemli gelişmeden Kılıçdaroğlu’na çok yakın “Özel bir dar kadro” dışında partinin en üst düzey yönetim mercisi olan PM üyelerinin dahi bu gelişmeden haberdar olmayışı ,Kılıçdaroğlu’nun başta Ekmeleddin İhsanoğlu’nu parti yönetiminin haberi dahi olmadan aday göstermesi ve dönemin ABD Büyükelçisi Ricciardone ile 5 yıldızlı bir otel odasında baş başa gerçekleştirdiği 2,5 saatlik görüşmeden –Ki bu görüşmenin içeriği halen bilinmiyor- partinin Genel Başkan Yardımcıları dahil hiçbir üst düzey yöneticinin haberinin olmayışı gibi Kılıçdaroğlu’nın CHP gibi köklü “Kurumsal” gelenekleri olan bir partiyi kimseye sorma,haber verme,bilgilendirme gereksinimi duymadan “Keyfi” biçimde yönetme noktasında nasıl bir alışkanlık kazandığının da en önemli göstergelerinden birisi.
***
CHP’de gerçekleştirilen Kurultay’da “Dostları ile” kol kola iktidara yürüyeceğini ifade eden Kemal Kılıçdaroğlu Kurultay’dan kısa bir süre önce verdiği demeç ile gerek Ali Babacan gerekse Ahmet Davutoğlu’nun memlekete ne kadar öneli hizmetler yaptığını anlatmayı ihmal etmeyerek adeta bu 2 ismi “Temize” çekmiş,yeni “Dostlarını” tabana alıştırma çalışması yapmıştı.
Abdullah Gül’ü gelecek Cumhurbaşkanlığı seçiminde ortak aday yapma sevdasından vaz geçmeyen,kurmayları vasıtası ile Gül ile temasını hiç kesmeyen, bu temasların sürdüğünü,çalışmaların yapıldığını kaleme alan bu satırların yazarı bendeniz, Sebahattin Önkibar,Can Ataklı,Ahmet Takan gibi gazetecilerin haber ve yazılarına hiçbir şekilde yalanlama getirmeyen Kılıçdaroğlu, PM seçimleri esnasında ise muhalif PM adaylarının “Biz Abdullah Gül projesini onaylamak için değil,bu projeye karşı çıkmak için adayız ve sizlerden oy istiyoruz” şeklinde delegelere seslenmesine de kesinlikle bir çıkış yapmamıştı.
Zira Kemal Kılıçdaroğlu “Nabız ölçmekteydi”…Abdullah Gül’ün adaylığı için bir yandan temaslarını Gül ve ekibi ile devam ettirirken, diğer yandan Gül isminin “CHP adayı olarak” kamuoyu ve sosyal medyada tartıştırıyordu.
Ancak Abdullah Gül ismi gerek kamuoyunda gerekse parti içerisinde Kılıçdaroğlu’nun beklediğinin çok çok üzerinde bir tepki ile karşılaştı. Hatta şu kadarını söylemek mümkün ki Kılıçdaroğlu’nun bazı çok güvendiği isimler dahi “GÜL PROJESİNE” karşı çıktılar.
İşte CHP’ye yakın kulislere düşen bilgilere göre Kılıçdaroğlu ile yakın çevresini oluşturan “KURMAY KADROSU” bir türlü kıramadıkları Abdullah Gül karşıtı tepki dalgası sonrasında bir değerlendirme toplantısı gerçekleştirdiler.
Bu toplantı sonucunda ise Kılıçdaroğlu ve ekibi zorunlu bir “Rota değişikliği” kararı aldılar…
***
Yapılan değerlendirmede Gül ismi noktasında 2 noktanın ön plana çıktığı belirtiliyor.Bunlardan ilki Gül’ün isminin bir türlü kabul ettirilemiyor oluşu, ikincisi ise yapılan tüm değerlendirmelerde Gül isminin ciddi oranda parti seçmeninin CHP’den koparak, başka partiye gitmese dahi sandığı boykot etmesi sonucunu ortaya çıkartacağı şeklinde.
Tüm bu değerlendirmeler ışığında ise Kılıçdaroğlu ve “yakın çevresi” Gül ismi yerine Cumhurbaşkanlığı için muhalefetin ortak adayı olması konusunda Ali Babacan ismi üzerine yoğunlaşmış durumdalar.
Bu isme odaklanmalarının ise belirli sebepleri var…
***
Kılıçdaroğlu ve “YAKIN EKİBİ” Babacan isminin parti tabanından Abdullah Gül gibi sert bir tepki görmeyeceğini,ilk etapta gelecek bazı tepkilerin ise “İKNA EDİLEBİLİR” seviyede olacağı değerlendirmesini yapıyorlar.
Değerlendirmede Babacan ismi üzerine odaklanılmasının en önemli sebeplerinden bir tanesi ise Babacan’ın küresel finans piyasaları ile olan yakın ilişkileri. Kılıçdaroğlu ve ekibi yapılacak seçimde seçim stratejilerinin ana hattını “EKONOMİK ENKAZ” üzerine kurmayı planlarken şu anda Türkiye’nin uluslararası piyasalara güven veren ismi ve ekonomik enkazın kısa sürede giderilebilmesi açısından ülkeye sıcak para akışını sağlayabilecek isim olarak görünen ve kendi partisi DEVA PARTİSİ’ni kurduğu günden bu yana ekonomi söylemleri ile ön plana çıkan Ali Babacan’ın adaylığının “Ekonomi temelli seçim stratejisinin” Cumhurbaşkanı adayı “Kurtarıcı” etkisi/algısı yaratabileceği hesaplanıyor.
Babacan ismine yönelinmesinin bir diğer sebebi ise Abdullah Gül ile Ahmet Davutoğlu arasındaki “KATI UZLAŞMAZLIK”… Oysa ki Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu ile Babacan arasında “İletişim kanalları” her zaman açık oldu, hatta Babacan Davutoğlu ile birlikte hareket etmeye Gül kadar sert biçimde karşı çıkmıyordu ancak Gül’ün “Kesin vetosu” bu iş birliğini engelledi.
Bu bağlamda Kılıçdaroğlu ve “Yakın Ekibi” Ali Babacan isminin ortak Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilmesi halinde Davutoğlu’nun da bu ittifaka kolaylıkla dahil edilebileceği kanaatine varmış durumda.
Tabii Babacan ismine yönelişin bir önemli sebebi ise İYİ PARTİ lideri Meral Akşener… Özellikle Kılıçdaroğlu, 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Abdullah Gül’ün çatı aday olmasını kabul etmeyip “ABDULLAH GÜL PROJESİNİN” rafa kalkmasını sağlayan Akşener’in Babacan ismine aynı şekilde karşı koymayacağını ve Akşener’in belirli müzakereler sonrasında Babacan isminin ortak adaylığına ikna edilebileceğini düşünüyor.
Kılıçdaroğlu böylece Babacan adaylığını kabul ettireceği Akşener’in Millet İttifakı’ndan ayrılarak 3. Bir ittifak arayışına girmesinin de önünü kesmeyi planlıyor.
Yani Akşener ve İYİ PARTİ için Türkiye’de ilk kez 26 Eylül 2019’da bu satırların yazarı tarafından Twitter mecrasında “BİR TEZ BİR ANTİ TEZ” başlığı ile kaleme alınan floodda yazılan İYİ PARTİ-GELECEK PARTİSİ-DEVA PARTİSİ-SAADET PARTİSİ-DEMOPKRAT PARTİ’den oluşan bir 3. “Milliyetçi-Muhafazakar İttifak” bloğunun Babacan’ın adaylığı ile fiili olarak CHP’nin öncülüğünde hayata geçirilmesi planlanıyor.
***
Kılıçdaroğlu ve “Yakın ekibi” Muharrem İnce’nin son bir haftaya damgasını vuran “Parti kurma” ve “Yeni hareket başlatma” çıkışını ise sessizlik ile ama büyük bir dikkatle izliyor.
Kılıçdaroğlu’nun “Yakın ekibine “ “İnce’nin kendisini partiden ihraç ettirip mağduriyet algısı oluşturmak istediğini” belirttiği bu nedenle İnce’nin disiplin suçu işlese de partiden ihraç edilmeyeceği,İnce’nin kendisinin istifa etmesinin bekleneceği ve İnce parti yönetimi ile pazarlık yapmak isterse bu pazarlığa da oturulmayacağı belirtiliyor.
Burada Muharrem İnce’nin çıkışı ve Kılıçdaroğlu’nun rotasını kırdığı Ali Babacan ismi arasındaki ilişki ise şu: Kılıçdaroğlu Muharrem İnce’nin özellikle son dönemde yeni parti/hareket kurma çıkışının “TEMEL ARGÜMANI” haline getirdiği, kendisine temel “SİYASİ MEŞRUİYET ALANI” OLARAK SEÇTİĞİ “CHP’NİN ABDULLAH GÜL’Ü ADAY GÖSTERMESİNİ SİNDİREMİYORUM” şeklindeki argümanını Gül isminden vazgeçip Babacan ismine yönelerek elinden almak ve İnce’nin yola çıkarken bu argüman üzerinden yakalayacağı rüzgarı da minimize etmek istiyor.
***
Ve Babacan ismine doğru rotayı kırışın son sebebine geliyoruz… Kılıçdaroğlu ve ekibi yaptıkları değerlendirmeler ile CHP’nin var olan üye profili ve partinin kamuoyu imajı nedeni ile Z KUŞAĞINA ulaşmasının bu hali ile mümkün olmadığı tespitini yaptıkları,oysa bir sonraki seçimlerde yaklaşık 7 milyona yakın ilk kez oy kullanacak Z kuşağının seçimlerde önemli rol oynayacağı düşüncesinde oldukları belirtiliyor.
İşte bu noktada Ali Babacan isminin Z kuşağını yakalama noktasında başarılı bir tercih olacağı ve ortak Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilen Ali Babacan isminin Z kuşağından da ciddi miktarda oy alabileceği değerlendirmesi yapılıyor.
***
Kılıçdaroğlu ve yakın ekibinin bu “Zorunlu rota değişikliğinden” Abdullah Gül’ün haberinin olup olmadığını sorduğumuz güvenilir kaynaklar bize “Abdullah Gül’ün bilgi ve onayı olmadan Babacan’ın adım atması,Babacan’ın bilgisi olmadan kendi iminin CHP’de masaya yatırılması mümkün değil” değerlendirmesini yaptılar.
Anlaşılan o ki bu yeni “PLANLAMADAN” Gül de Babacan da haberdar ve her şey bir “Koordinasyon” içerisinde yürütülüyor.
Ama yazımızın başında da belirttiğimiz üzere Kemal Kılıçdaroğlu yine kapalı kapılar ardında,yine partinin yönetim kurullarını devre dışı bırakarak, yine “Kendi başına” bir süreç yönetiyor.
***
“Gül ismine gösterilen tepki ve direnç siyasal olarak arkasındaki tüm ilişkiler ağını Abdullah Gül’ün kurduğu Babacan’a gösterilmez mi taban tarafından?” diye sorduğumuz önemli isimler ise CHP tabanının Gül’e tepki gösteren geniş taban kesimlerinden “Bir kısmının” Babacan ismi için ikna edilebilir olsa da genel olarak diğer partilerden çok daha bilinçli bir seçmene ve tabana sahip CHP’nin iç kamuoyuna zaten birlikte yola çıkan ve birlikte hareket eden Gül ve Babacan isminin birinden vaz geçip diğerine yönelmenin anlatılamayacağı ve bunun boş bir çaba olacağını ifade ettiler.
***
.
Ancak burada küçük bir paragraf açmakta fayda var:
Kılıçdaroğlu’nun geçmiş siyasi siciline ve icraatlarına bakıldığı zaman ise CHP ve DEVA PARTİSİ tarafından yapılabilecek bir yalanlamanın “gerçekçiliğini” ve “güvenilirliğini” siz değerli okurlarımızın takdirine bırakıyoruz
Kaynaklarımızın bu bağlamda 2018’de Kılıçdaroğlu’nun Akşener tarafından engellenen ABDULLAH GÜL PROJESİ sonrasında aday olarak yine Merkez Sağ siyasetten gelen önemli bir isim olan İlhan Kesici’yi aday olarak belirlediğini, hatta adaylığın “Hayırlı olsun” denilerek Kesici’ye tebliğ edildiğini ama son dakikada yaşanan gelişmeler ve tabiri yerindeyse “Zorla” Muharrem İnce’nin aday gösterilmek “Zorunda kalındığını” hatırlatması da önemli.
Yani Kılıçdaroğlu’nun bu “Ilımlı İslamcı/Muhafazakarı yahut Merkez Sağ“aday sevdası yeni değil,”Kılıçdaroğlu 2014’ten bu yana bunu hep yapıyor”
***
Evet sevgili okurlar, Kemal Kılıçdaroğlu ve parti üst yönetiminin “Merkez Sağ/Ilımlı İslam” sevdası bitmek bilmiyor…
Öte yandan bu “BİLGİLER” ışığında şahsi kanaatimiz; Kılıçdaroğlu ve yakın ekibinin parti içerisinde Gül’den vazgeçip Babacan ismine yönelmesi işe yaramayacak hatta Kılıçdaroğlu’na “Israrla merkez sağ/ılımlı İslamcı isimleri aday yapmaya çalışıyor” şeklinde yeni ve daha sert bir eleştiri ve direniş barikatının kurulmasını sağlayacaktır.
Yanlış hesabın Bağdat’tan döndüğüne de ,2 kere 2’nin siyasette 4 etmediğini de siyaset tarihi pek çok kez göstermiştir.
Ve anlaşılan Kılıçdaroğlu’nın bu “Ilımlı İslamcı/Muhafazakar Aday” sevdası kendisine seçim kazandırmak şöyle dursun siyasi sonunu hazırlayacaktır…
Yazın bir kenara…