Kıbrıs`a SU aslında 1974`de Geldi!
Israrla söylüyorum KKTC deki müzakere heyeti gizli gizli görüşmeler ve anlaşmalar yapmaktadır.
Hatta o kadar hızlı yapmaktadırlar ki, müzakere heyetinin içinde bile sonuca giderken ayrılıklar göze çarpmaktadır.
Bu ayrılıklar neden olmaktadır?
“Ben başardım, adaya çözümü ben getirdim” demek için.
Bu kavga özellikle Cumhurbaşkanı Akıncı ile müzakereci Özdil Nami arasında açıkça göze çarpmaktadır.
Bu konu ile ilgili Rum-Yunan ikilinsin gazetecisi Yorgos Kakuris (POLİTİS) bir makalesinde şu cümleleri kuruyor;
“Akıncı ve Nami arasında görüş ayrılıkları hakim… Akıncı'nın sarih nüfus ve mülkiyet çoğunluğuyla, aynı zamanda daimi derogasyonlarla ilgili ifadeleri konusunda Nami müzakere masasında, bu tezin Kıbrıs Türk toplumunun tezi olmadığını söyledi.”
Bu anlaşmazlık Cumhurbaşkanı Akıncı ile CTP kökenli Nami`nin iç siyasete oynama refleksidir.
Düşünsenize bir toplumun kaderi masaya yatırılıyor ama müzakereciler arasında ortak bir görüş yok.
Peki, Türk tarafı bunlarla uğraşırken Rum lideri ne istediğini biliyor mu?
Elbette biliyor hem de Rum-Yunan ortaklığının doruk noktasını yaşayarak biliyor.
Bakın Nikos Anastasiadis ısrarla müzakerelerde neler istiyor;
-Adada tekbir Türk askeri kalmayacak.
-Dönüşümlü başkanlık sistemi asla kabul edilemez.
-Mülkte ilk söz Rumlarındır. Tüm göçmenler dönebilir.
-Türklerin kuzeyde SARİH bir mülk ve nüfus çoğunluğu olamaz.
-TC `li tüm yerleşiklerin mülkiyetleri alınarak geri gönderilecektir.
-Kıbrıs Cumhuriyeti evrimleşerek iki eyaletli bir devlete dönüşecektir.
-Türk eyaleti %25 olacaktır. Maraş, Güzelyurt, Karpaz ve Değirmenlik dahil 52 köy ve kent Rumlara verilecektir.
-Tüm sahiller, limanlar, örenler, kaynaklar hava ve deniz kara suları ve kıta sahanlığı merkezden yönetilecektir.
Haa ülkede tüm bunlar olurken Türkiye asrın projesi olan suyu adaya getirdi.
Bu proje ve önemi anlatılması gerekirken birden gündeme Türkiye’den gelen suya karşı çıkan 15-20 kişilik gurubun protestosu oturdu.
Hayatları boyunca kendilerine Türk Kimliğini yakıştıramayanlar Rum kardeşleriyle birlikte Türkiye ve KKTC'ye bu denli karşı olmalarının nedeni ise tek kelime ile `hainlik` olarak tariflene bilir.
Türkiye sadece bu hainlerle karşı karşıya kalmıyor, PKK denen hain örgütün saldırıları ile de zor günler geçiriyor.
Hatırlayalım!
Girit Türk topraklarından koparılıp masa oyunları ile alınırken bizler ülkedeki azınlıkların terör eylemleri ile kendimizi oyalıyorduk.
Yani bizim üzerimizde oynana terör belasının iç tehditten ziyade bir de dış operasyonlar ayağı vardır.
KKTC`de Cumhurbaşkanlığını yürüten malum zat ve ahalisi çoktan gizli anlaşmalara imza atmış ve ülkede bir oldubitti ile Kıbrıs`ın Girit yapmaya hazırlanmaktadırlar.
İnanın bana altına imza atacakları anlaşmalar karşı çıktığımız ANNAN PLANIN`dan bile daha kötüdür.
Bunun tek sebebi de Türkiye`deki istikrasızlıktır.
Bu durum devam ederse adaya su getirmenin adayı kaybetmeyi önleyemeyeceğini maalesef acı acı öğreneceğiz.
Bu arada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde son 28 ayda, 4 hükümet değişikliği yaşandı, 4 başbakan görev yaptı, 46 kişi bakan koltuğuna oturdu, onlarca müşavir ve müdür atandı.
Yani, 28 ayda 4 başbakan 46 bakan.
Ne yani tanınamayan ülkede parlamentonun bu denli israf ekonomisi ile çalışmasına şimdi demokrasi mi diyeceğiz?
Tüm bunların külfeti kime yıkılıyor?
Türkiye Cumhuriyetine.
Aslında Kıbrıs`a su 1974`de geldi.
Bu su adanın Türk tarafına ekonomik, askeri, siyasi güç halinde aktı.
Ne acıdır ki Türkiye`nin özelikle ekonomik nimetlerinden akan suyu testisine dolduranlarla, Türkiye`ye karşı zehir kusanlar hep aynı zümre oldu.