Dünya nüfusunun yarıdan çok hissesinin bulunduğu Ortadoğu bölgesinin merkezi ülkeleri Türkiye ve Azerbaycan'dır. Orta Doğu siyasi ve demografik coğrafyası yüzyılın başlarında Batı sömürgecileri önderliğinde Fars, Ermeni, şimdi ise Kürt kartı kullanılarak değiştirilmektedir.
Fars, Ermeni kartı, İngiltere-Fransa-Rusya devletleri tarafından Kaçar ve Osmanlı Türk imparatorluklarının çöküşü için kullanılırken (bu amaca ulaştılar zaten), Kürt kartı da yine Türkiye ve Azerbaycan devletlerini, topraklarını bölmek, zayıflatmak, Türkleri bu bölgeden silmek amacıyla kullanılmaktadır. Kürt siyasi kimliğinin şekillenmesi ve dinamik tutulması amacıyla ABD, İngiltere ikilisi tarafından onlara milli misyon, hedef verilmiştir.
"Doğunu Türk zulmünden kurtarmak". Bu, kürt ozanlarının, şairlerinin, siyasi kadrolarının kürt milleti karşısında hep söyledikleri slogandır.
Kürt siyasi kimliği, kürt millet yapılanması bu misyonla oluşturulmaktadır. İran diller grubuna ait kürt halkı Ara ırkçılığının yeni yapıda, yeni kalitede şişmesidir. Hint Avrupa dil ailesine ait akraba halklar, Farslar, Kürtler, Ermeniler orta Doğuda Türk coğrafyasında İran, Ermenistan, Kürdistan kurmakla Türkleri bu coğrafyadan silmeyi hedef alıyor ve bu halklar siyasetin derin katmanlarında stratejik ortaktırlar.
Amaç birliği ve etnik akrabalık ilkeleri onları Stratejik müttefiklere çevirmektedir. Kürt örgütleri olan PDK ve PJAK-a mahsus "grilaypjak.blogfa.com" ve "Pyam.nu" internet sitelerinde yazılır: Bilin ki, Irak'taki Türkmanlara mahsus Musul, Erbil, Süleymaniye ve Kerkük şehirlerini nasıl Irak Kürdistanı özerk bölgesine dâhil etmişsizse, Güney Azerbaycan topraklarının da yarısı "İran Kürdüstanı" projesinin bir parçası haline getireceğiz.
Oradaki Türkler bu şehirleri "bizim mekanlar" adlandırsalar da, hepsini geri alacağız. Güney Azerbaycan denilen coğrafi bölgede işgal altında olan şehirlerimizin tahliye edilmesinde bizim önümüzü siz Türkler alamazsınız. Buna gücünü yetmez. Azerbaycan adlanan bu topraklar aslında Kürdistan’dır. Sizler ise Selçuk Türkleri ile birlikte Orta Asya'dan gelerk bu topraklarda yerleşmiş göçebelerin torunlarısınız ".
ABD-İngiltere-İsrail’in desteğiyle kurulmuş "Kuzey Irak Kürdistan özerk " hükümetinin başkanı, Kürdistan Yurtseverler Partisi lideri Mustafa Barzani (Yahudi Kurdu) KürdTV kanalındaki konuşmasında diyor: "Bizim stratejik hedefimizin önünde set çekerek durmuş Türkmeneli (Irak Türkman vilayeti), Doğu Azerbaycan ve Batı Azerbaycan adlanan bölgeler göçebelerin işgalinde. Yüzyıllardan beri inleyen toprakların asıl sahibi olan Kürtlere kavuşmasına çok az kaldı. Kerkük, Urmiye, Marağa, Tebriz Kürt halkının kalbidir. Onları kimseye vermeyeceğiz ". Kürtlerin "Puk-Media" haber Ajansı'nın açıklamasında deniyor:
"Büyük Kürdistan'ın gerçekleşmesini ve onu hızlandırmaya can atan Kürtlerin Rezen, Bahar, Kövreng, Hemedan, Esatabad ve Melayir şehirlerine büyük göç dalgaları başlamıştır" .Bu şehirlerin hepsi Güney Azerbaycan’ın şehirleridir. "Kürdistan'a Dönüş Hareketi" Kürtlere hitaben diyor: "Güney Azerbaycan, Kerkük, Erbil, Musul, Kifri, Hanegin, Telafer ve Adana'dan tutmuş, Nahçivan da dahil her yer Kürdistan". Kürt örgütlerinin stratejik planı şöyledir. "Karabağ Ermeni kardeşlerimizin topraklarından, Ardahandan (Türkiye) tutmuş Kazvine (Güney Azerbaycan), Mosuldan (Irak Türkmanları arazisi), Nahçıvan ve Kelbecere dek (Kuzey Azerbaycan) bizim topraklardır". “Sazemane Defa ez huguge Beşer Der Kordestan” (Kürdistan’da insan hakları savunması örgütü) örgütünün beyanatında denir: "Sulduz bölgesi Alevi kızılbaşlarının eski topraklarıdır ve onlar etnik köken açısından Kürt olmuşlar. Sulduz, Urmu, Maku, Hoy, Selmas, Sayınkale, Goşaçay, Bicar, Gorve ve diğer bölgeler en eski Kürt topraklarıdır" . Kuzey Iraktaki Mustafa Barzani hükümeti stratejik siyasetini şöyle açıklıyor. "Türkiye ve Güney Azerbaycan arasında Kürtler yerleşerek tampon rolü oynamalıdırlar". İran Parlamentosunda Milletvekili Bahattin Edeb, Urmiye şehir şurasının üyesi Hatice Mensuri, Türkiye'de Sırrı Süreyya Urmiye şehrinin Kürtlere mahsus olduğunu açıklamışlardır. Kuzey Irak Kürt hükümetinin bıraktığı "dırav" denilen kağıt eskinastda ise "Kürdistan" haritası çizilmiştir. Haritada Güney Azerbaycan ve Türkiye'nin birçok toprakları ve Nahçivan yer almıştır. Böylece Kürt Sorunu oluşturulmuş ve Geleceğimiz tehlike altındadır.
Kürt kartını aktif kullanan devletler ise ABD ve İsrail'dir.
"Türkiye Kürdistanı", "Irak Kürdistanı", "İran Kürdistanı", "Azerbaycan Kürdistanı", .. "Büyük Kürdistan" İsrail'in devlet olarak yaşamasının ve güvenliğinin garantisidir.
Kerkük bölgesinde yaşanan siyaseti anlamak için son 300 yıldır bu coğrafyada gerçekleştirilen Batı'nın sömürgecilik politikasını analiz etmek gerekir. Biz şunu söyleyebiliriz ki, şu anda Yakın ve Orta Doğu coğrafyalarında yerleşerek, imparatorluklar, beylikler, ulus devletleri kuran Türklerin hakim oldukları topraklar yeniden bölünmekte, Türk coğrafyasının daralması süreci devam etmektedir. XVIII yüzyıldan itibaren bu süreç üç aşamada yapılmaktadır.
1.İmparatorlukların (Osmanlı, Kaçar, Babür) yıkılması ve topraklarının paylaşılması. Türklerin iktidardan gitmesi ve ikinci grup azınlık haline düşürülmesi. Hint-Avrupa grubuna ait halkların Türk coğrafyalarında devletlerinin kurulması (Fars, Ermeni, Kürt).
2.Türk Ulus Devletlerin yıkılması.
3.Devletlerini kaybederek azınlık durumuna düşürülmüş, asimile, etnik temizlik ve soykırıma uğratılması ile topraklarının benimsenmesi (Ermenistan, Afganistan, Suriye, Irak, İran, Çin, Rusya).
Yüzyılın başlarında ermeni, fars, şimdi ise kürt faktörü ile Türklerin Yakın ve Orta Dogu coğrafyasından silinmesi süreci yüzyılda Avrupa'da oluşmuş "Hind-Avrupa ırkına ait halkların dünya liderliği -ariya ırkçılığı", Pyotr'un "Vasiyetnamesi," Yekatrinanın "Doğu Projesi," Rusya ve ingiltere'nin "Büyük Oyun" politikası doktrinleri ile gerçekleştirilirken, şimdi ABD-Avrupa Birliği yönetimi ile "Büyük Ortadoğu" projesi adı altında hayata geçiriliyor . (Afganistan, Suriye, Ermenistan, İran, Irak).
Yakın ve Orta Doğu coğrafyalarının bölünmesinde yirminci yüzyılın başlarında İngiltere-Fransa-Rusya başrol oynayarak, bin yıllardır bu coğrafyada hakim olan Türklerin buradan silinip atılması için Ermeni, aysor (Süryani), Sırp, Arap, Fars halklarını Türkler aleyhine kullandılar. Bu coğrafyadaki siyasi haritalar İngilltere-Rusya arasında yaşanan "Büyük Oyun" adlı siyasi rekabet temelinde İngiliz Rus nüfuz dairelerine uygun çizilmişti. XXI yüzyılda ise bu coğrafya ABD -İsrail ve Avrupa birliğinin çıkarları temelinde yeniden bölünerek paylaşılmaktadır. Yeni siyasi oyunların temel aktörleri ise Kürtler. Bu kez Ermenilerle beraber Kürtlerden kullanılmaktadır. Irak, Suriye, Lübnan, Türkiye, İran, Azerbaycan devletlerini tehdit altında tutan Kürt faktörü bizi, Türkiye ve Azerbaycan'ı yeni siyasi doktrin ve paradigmalar oluşturmak gerekliliği karşısında koyuyor. Kürtlerin Kerkük bölgesinde Devlet kurma girişimleri Azerbaycan'ın çıkarlarına zıttır. Çünkü bu bölge eski Azerbaycan tarih ve kültürünün oluştuğu bir bölgedir.
İklim ve coğrafya itibari ile Anadolu'nun, dil ve Kültür yapısı itibariyle Azerbaycan'ın uzantısı olan bu günkü Irak'ın Bağdat, Samarra, Musul, Sincar, Kerkük, Erbil, Telafar, Köysancak, Altınkörpü, Tuzhurmatu gibi bölgeleri 1055 yılından günümüze kadar Türk kültür ve gelenekleri ile yoğrulmuş bir Türk merkezidir. Türk mimarlık ve sanat abideleri ile süslenmiş bu bölgeler Türk -İslam uygarlığının bilim, kültür merkezleri olmuştur.
Şimdiki Irak'ın Bağdat, Kerkük, Musul, Süleymaniye, Erbil, Sincar, Telafar, Altunkörpü, Köysancak, Tuzhurmatu bölgeleri eskiden beri Azerbaycan'ın siyasi coğrafyasının bir parçası olmuş, tarih boyunca Azerbaycan kültür alanına dahil olmuştur. Kerkük türkmenlerinin vatanı Bağdat, Kerkük, Erbil, Süleymaniye, Musul eskiden beri Azerbaycan türklerinin vatanıdır. Burada Urmiye bölgesi de dahil olmakla Tunç çağından itibaren Subartu, Sümer, Mitanii, Aratta, Kutium devletleri kurulmuştur. Tarihçi, dilbilimci, Etnograf, Edebiyat alimleri arkeolojik ve dilbilimsel kanıtlarla çoktan kanıtlamışlardır ki, Irak'ta Mezopotamya kültürünün ilk kurucuları olan Subartular ve Sümerler Türk'tür ve Azerbaycan'dan bu coğrafyaya taşınarak Dünya kültürünün esaslarını yaratmışlar. Meseleyi geniş yorumlamak istersek şunu diyebiliriz ki, birçok araştırmacıya göre Azerbaycan siyasi coğrafyası M.Ö IV yüzyıldan itibaren oluşmuştur. Bundan önceki tarihlerde ise Mezopotamya (Irak), Şimdiki İran coğrafyası (Elam, Med), Kafkasya ve Anadolu bölgeleri M.Ö IV-II binyıllarda farklı dilli halkların meskeni olmuş, burada tek sosyo-kültürel ve etno-linguistik özelliklere sahip uygarlık mevcut olmuştur. Bu uygarlığın temsilcileri Subartu, Sümer, Aratta, Mitanii, Kuti, Elam, Hetit, Urartu, Manna, Med, Etrüsk, Truva vb. devletler olmuştur. Bu devletleri kuran halklar sosyo-kültürel özelliklerine ve dillerine göre Turanlı isimlendirilmişlerdir. MÖ III binyılın ikinci yarısından itibaren II binyıl boyunca Sami kökenli halklar Arabistan yarımadasından taşınarak Şimdiki Irak (Mezopotamya) ve Akdeniz kıyılarında yerleşerek Akkad, Babil, Asur, Fenike-Uqarit (Suriye ve Lübnan) devletlerini ve medeniyetlerini kurmuşlardır. Böylece eski Ön Asya bölgesinin etno-demoqrafik yapısı değişmiş, Turanlı eklemeli dilli halklarla sami kökenli halklar birlikte yaşamaya başlamışlar. M.Ö I binyılın başlarında (IX asr) Hint Avrupa dil grubuna ait Hint-İran dilli halklar (Farslar) bu bölgeye taşınarak Elam devleti'nin Anşan bölgesinde yerleşmiş, sonradan Elamı işgal eden Med devletine bağlı yaşayarak eyalet beyliği kurmuşlar ve Med'de darbe ederek Pers Ahameniş devletlerini kurmuşlardır. Böylece Yakın Doğu ve Orta Doğu bölgesinde etno-demografik şekillenme Turanlı (Türk), Sami, Hind-Avropalı-fars halklarının katılımıyla olmuştur. Tüm bu değişiklikler Azerbaycan Kültür alanına giren Bağdat, Kerkük, Musul, Erbil, Süleymaniye, Diyala bölgelerinin kültür yapısına etki etmiş ama eski Turanlı (Subartu-Şumer-aratta) köklerini değiştire bilmemiş ve bu süreç İskender’in işgallerinden sonra bu bölgede kurulmuş Selevki, Parfiya, Sasani dönemini de kapsayarak , Arap İslam hilafeti dönemine kadar devam etmiştir. Şimdiki Irak coğrafyasında eski Azerbaycan - Turan kültürünü İslam Hilafeti döneminde Irak topraklarında bulunan Türkmenler devr almışlardır.
Türkmanların Irak topraklarında yerleşmeleri hicri 54 üncü yılında Emevi hükümdarlarından Ubeydullah bin Ziyad'ın Basra'ya 2000 Türk getirmesiyle gerçekleşmiştir.
1055 yılında büyük Selçuklu Hakanı Sultan Toğrulun Irak'a girmesi ve 15.12.1055 yılında Bağdat İslam halifesinin Sultan Toğrul adına hutbe okuması ile ülke Türk hakimiyeti altına geçmiş, bu süreç 1918 yılına kadar devam etmiştir.
Böylece Irak 900 yıl Türk hakimiyeti altında olmuştur. Irak Türklerine "Türkmen" denmesi de Selçuklular zamanından başlamıştır. "Türkmen" deyimi Türkten ayrı bir soyu göstermez, İslam'ın Türkler arasında ilk yayıldığı dönemlerde oluşmuş, Hele islamın tüm Türkler arasında yayılmadığı dönemlerde Türkler arasında Oğuzların İslam'ı kabul etmiş bölümüne Türkmen denilmiştir. Selçuklu İmparatorluğunun yıkılmasından sonra Erbil'de Zeyneddin Kiçikoğullar (1144-1233), Musul'da Atabeyler, Kerkük'te Kıpçakoğulları denilen Türk beylikleri kurulmuştur. Erbil burda hüküm süren Muzafferüddin Gökbörü zamanında 1190 yılından 1233 yılına kadar 43 yıl Türk -İslam kültürünün altın çağını yaşamıştır. Irak Turkmanlari bölgesinde 1514 yılına kadar çeşitli Türk hanedanları hüküm etmiştir. Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim 16.9.1514 yılı Tebriz seferinden sonra 1515 yılında Kuzey Irak'ı fethederek Osmanlı İmparatorluğuna katmıştır. Yaklaşık 19 yıl sonra 1534 yılında Kanuni Sultan Süleyman Bağdat kentine girerek Safevi hakimiyetine son vermiştir.
Böylece tüm Irak toprakları Osmanlı İmparatorluğu'nun bir eyaleti haline gelmiştir. 1732, 1734 üncü yıllarda Nadir Şah Avşar Kerkük'ü Osmanlılardan alarak yeniden Avşar hanedanlığının başkanlığındaki Safevi İmparatorluğu'na katmıştır.
Fakat Kerkük bölgesi 1746'te Osmanlı-Nadir şah arasında bağlanan anlaşma gereği tekrar Osman'ı İmparatorluğu'na iade ve 1914 yılında başlayan Ibirinci dünya savaşına kadar Osmanlı hakimiyeti altında kalmıştır. İster Safevi, gerekse Osmanlı imparatorluklarının hakimiyeti döneminde Irak Türkmenlerinin tutumu etnik-demografik-kültürel açıdan daha da güçlenmiştir. 1917 yılı 12 Mart Bağdat İngilizler tarafından işgal edilmiş, İngilizlerin desteği ile Mekke Şerifi Hüseyin Osmanlılara isyan etmiş ve bu isyan sonucu Irak'ın orta ve güney bölümü İngiltere, Irak'ın Musul bölgesi ve Suriye toprakları da Fransa müstemlekesine dönüşmüştür.
30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros sözleşmesi 3 gün sonra İngiliz Generali Osmanlı'nın 6'ncı ordu komutanı Ali İhsan paşadan bölgenin İngilizlere teslim edilmesini talep etmiş, 8 Kasım'da Mosuldan İngiliz bayrağı asılmıştır.
10 0ktyabr 1922 yılında İngiliz-Irak antlaşması ile Iraq bu eski Türk toprağı İngiltetrenin himayesi altına girerek aslında İngiltere sömürgesine dönüşmüş, bu sömürge eylemi 1923 yılında Lozan Antlaşması ile bir kez daha teyit edilmiş, 1926 yılında Ankara'da, İngiltere, Irak , Türkiye arasında "Sınır ve iyi komşuluk ilişkileri Sözleşmesi" imzalanmıştır. Her iki anlaşmada Irak Türklerinin kaderi dikkate alınmamış, Irak Türklerinin hukuki durumu belirlenmemiştir. 14.12.1927 yılında Kral Faysal'ın önderliği ile Irak istiklalini ilan etmiş, İngiltere bu istiklali tanımıştır. Kral Faysal'ın önderliği ile kraliyet dönemi 1958 yılına kadar devam etmiş, general Abdulkerim Ali'nin isyanı ile krallık devrilmiş Irak'ta cumhuriyet kurulmuştur. 1963 yılında Ebdülselam Muhammed Arif ile kardeşi Abdurrahman M.Arifin beş yıl süren iktidarları sonra, 1968 yılında Sosyalist Arap Baas Partisi general Ahmed Hasan El Bekir yönetimi ile iktidarı ele geçirmiş, 1979 yılında Saddam Hüseyin iktidarı ele alarak El Bekir'in yerine geçmiştir.
1980-88 yıllarında İran Irak savaşı sırasında Saddam Hüseyin Irak türkmanlarını savaşın ön cephesine ileri vermekle Türkmen katliamlarının temelini atmıştır.
Hatırlatıyoruz ki, aynı siyaseti İran islam Cumhuriyetinin başkumandan Ayetullah Humeyni de hayata geçirmiş Azerbaycan Türklerinden oluşan "Aşura tümeni" düzenleyerek onları savaşın ön saflarına ölüme göndermiştir. İran- Irak savaşında şehit olan 6 milyon İran vatandaşının yarıdan çoğu ve Irak vatandaşının yarıdan çoğu Türkler olmuş, böylece Azerbaycan Türklüğü onların tarihine, kültürüne, vatanına ait olmayan süreçlerin kurbanına çevrilmişler.
Irak-İran Savaşı 1988 yılında sona erdiğinde Saddam Hüseyin 1990 yılında Kuveyt'i işgal etmekle Körfez krizinin ortaya çıkmasına neden olmuş, 1991 yılında ABD ve müttefikleri Irak'a savaş ilan ederek, Kuveyt'i Irak'ın elinden almıştır. Bütün bu siyasi olaylar ırak türkmanlarının siyasi, ekonomik ve demografik hayatına olumsuz etki göstermiş, bölgenin gelişmesine engel olmuştur. Nitekim, İran'da Türklerin istatistiksel sayı Pehlevi ve İslam rejimi terefinen saxtalaşdırılaraq azınlık olarak gösterilir, ayrıca Irak'ta türkmanların sayı hükümetler tarafından saxtalaşdırılmışdır.Bu bugüne kadar Irak'ta beş kez nüfusun listeye alınması keçirilmişdir.1947 yılı listeye alınmasında 286.005 (nüfusun 5.9%), 1957 yılında 388.939 (əhaalinin 6%), 1965 yılında 473.626 (nüfusun 5.8%), 1977 yılında 495.425 (Nüfusun% 4), 1981 yılında 567.057 (Nüfusun 4.15%), gösterilmiştir. 1981 -ci il liste alınmasına esasen Mosul- 1.227.215, Selahaddin-402.067, Kerkük-567.957, Diyala-637.778, Erbil-632.252 gibi Türkmen kentlerinde nüfusun toplam sayısı 3.467.269 kişi olmuşdur..İraqın toplam nüfusu ise 13.669.689 kişi olmuştur . 1987'de ise esas nüfusun 16 milyon olduğu gösterilmiş Irakta Türklerin sayısı toplam nüfusun% 2 gibi gösterilmiştir. Irak iktidarları Türk nüfusun sahteleştirse bile Kerkük, Erbil, Musul vilayetleri, Selahattin ve Diyalanın bölge ve köyleri ile Bağdat'ta yaşayan 300.000 Türkmen nüfusun toplam sayısı, Irak Türklerinin 2 milyondan cox oldugu kanaatini doguruyor. Bu iddiayı istatistiksel skorla doğrulamak mümkündür. 1957 yılında Irak'ta 500.000 Türkmen'in yaşadığı bildirilmiş, 1959 yılında 567.000 olduğu gösterilmiştir.
Irak'ta yıllık nüfus artışının hızı 3.296% gösterilir. 1959 hesaplamayı esas alırsak 1994 yılında Irak Türklerinin sayısı 1.764.029 olur. Bununla beraber şunu da belirtmek lazım, Irak'ta Türkler yaşayan bölgelerde Arapların ve Kürtlerin lehine demografik disbalans oluşturulmuş, bu bölgeye aktarılan Kürt Arap göçmenler aracılığıyla bölgenin etnik yapısı değiştirilmiş, Türkler kendi topraklarında azınlık durumuna düşmüştür. Örneğin, 1960 yılında Kerkük nüfusunun% 95 Türk olmuştur. Araplaştırma siyaseti ile buraya on binlerce Arap ve Kürt aileleri aktarılmış, 1980 yılında% 95 lik Türk nüfusu% 75 düşmüştür. Tarih boyunca Irak'ın kuzey ve orta bölgeleri Türk bölgeleri olmuştur. Türkler burada Azerbaycan ve Anadolu'ya bağlı büyük medeniyetin temellerini atmışlardır. Ancak, Irak Türklerinin yerleştiği bölgelerde resmi Irak Hükümetleri tarafından yapılan arazi siyaseti Türk topraklarının ellerinden alınmasına, Türklerin demografik dengesinin bozulmasına ve asimile edilmesine zemin hazırlamıştır. Örneğin Kerkük'ün arazisi 1977 yılında 19.543 km sonradan9.426 km düşürülmüş. 1957 yılından itibaren Türklerin yerleştiği vilayetler-Musul (Musul vilyetine 9 ilçe, 26 bölge, 2153 köy dahil idi), Erbil (Erbil vilayetine 6 ilçe, 15 bölge, 1151 köy dahil idi), Kerkük (Kerkük vilayetine 4 ilçe, 14 bölge , 1274 köy dahil idi), Diyala (Diyala vilayetine 5 ilçe, 13 ilçe ve 718 köy dahil idi) vilayetleri sistemli şekilde Türklerden temizlenmeye başlamış, Arap, Kürt mültecileri bu bölgelerde yerleşmeye başlamışlardır. Bölgede kürtləştirme öyle hızla gerçekleştirilmiştir ki, sonuçta Kürt silahlı guruplaşmaları şimdi türk toprakları üzerinde Kürt devleti kurmaya çalışıyor. Soru şudur, Bu bölge Türklerle yerleştiği takdirde, Türk toprağı olduğu halde neden burada Türk devleti değil de, Kürt devleti kuruluyor. Mesele açıktır, çünkü ABD ve Batı böyle istiyor. Çünkü son yüz yıldır türk azınlıklarını ve bölgelerini koruyabilecek Türk devleti ve Türk ordusu, Türk siyaseti, Türk çıkarları yoktur. Çünkü Türk devletleri Batı'nın ve Rusya'nın periferiyalarına çevrilmişler ve Türk milletinin geleceği ile ilgili bağımsız siyasi irade koyabilecek konumda değil. Ve böylelikle son yüzyılda Türkler Afganistan'da, Irak'ta, Batı Azerbaycan'da (Ermenistan), Suriye'de, Çin'de, İran'da, Rusya'da asimilasyon, etnik temizlik ve soykırıma maruz kalmışlardır. Irak Türk bölgeleri nasıl kürtleşip Kürt devletine dönüştüyse, aynı şekilde aynı senaryo yirminci yüzyılın başlarında Erivan hanlığında, Batı Azerbaycan'da gerçekleştirildi. Batı ve Rusya devletinin desteği ile bölgede Türk etnik temizleme ve soykırım politikası hayata geçirildi, bölge ermenileştirildi ve sonuçta Ermenistan devleti kuruldu.
Bilindiği gibi Irak, özellikle de Kerkük-Musul bölgesi büyük petrol yataklarına sahip. Irak'ın petrol rezervinin en fazla olduğu bölge kuzeyde Kerkük, güneyde Basra ve merkezde Bağdat civarında Türk bölgesi olan Diyalanın Hanegan bölgesidir.
Irak ekonomisinin durduğu en önemli kaynaklardan biri petroldür. Irak'ın petrolden sağlanan gelirleri toplam gelirlerinin% 87'ini teşkil etmektedir.
Irak'ın petrol rezervinin bazı kaynaklarda 100 milyar, bazılarında ise 200 milyar varil olduğu hakkında bilgiler vardır. "The Middle East and North Afrika-1992" adlı yıllık rapor bülteninde Irak'ın 90 yılından beri petrol üreten 36 dünya ülkesi arasında 7ci yeri tuttuğu açıklanmıştır. Bu rapora göre Irak dünyada üretilen ham petrolün% 3.09'sini üretmektedir. Irak petrolünün% 75.50 Kerkükten,% 22.74 Basra'dan,% 1.76 Musul'dan üretilmektedir bu da Irak'ın toplam üretiminin% 77.26 demektir. Bu Türk bölgelerinde doğal gaz yataklarının olduğu, Kerkük'te büyük miktarda kükürdün olduğu hakkında da bilgiler vardır. Irak'ın birkaç parçaya bölünmesi, Türk bölgesinde Kürt Özerkliğinin kurulması, İŞİD örgütünün askeri savaşlarının asıl nedenleri bu petrol yataklarına sahiplenmek uğruna savaşların tezahürüdür.
Türkiye Kürt faktörü ile zayıflatılarak bu petrol bölgesi uğrunda giden gergin küresel mücadelelerden izole edilmiş, bölgenin kürdləşdirilməsinə ve Kürt devletinin kurulmasına denetlemek imkanlarından mahrum edilmiş, Kerkük Türklerini bile savunmaktan aciz kalmıştır. Kerkük Türklerinin bölgede yaşaması, Türk muxtarlığının kurulması bu petrol rezervlerine sahip bölgenin Türkiye veya Türk kontrolüne geçmesi Türkiye'nin güçlenmesi demek olurdu ve bu Batı ülkeleri tarafından kabul edilmezdir.
Ne yapmalı.
1. Fakat bütün bunlara rağmen Türkiye ve Azerbaycan Kerkük türkleri ile ilgili ortak stratejik politikaya sahip olmalı, tek siyasi tutum sergilemeliler.
2. Türkiye ve Azerbaycan birleşik ordusu ırak Türkmen bölgesine girerek Türklerin güvenliğini, Topraklarının bölünmezliğini sağlamalıdır.
3. Aynı zamanda bu ülkelerin medyası Türkmen bölgesini savunmaya kalkmalıdır. Türk çıkarlarının korunmasını düzenleyen bilişim politikası kurulmalıdır. Ne yazık ki, medya şirketleri Türkiye ve Azerbaycan'da milli çıkarların savunucusu değil, daha çok Batı ve ABD çıkarlarının savunucuları olduğundan, daha çok Batı merkezlerine bağlı olduklarından Kerkük Türklerinin kaderine kayıtsızlık sergilemektedirler. "ABD-Batı-İsrail ne yapıyorsa demek ki bu doğrudur" tefekkürü Batı kölesi medyanı bu coğrafyalarda yaşanan felaket ve katliamlara göz yummaya mecbur etmiştir .
4. Türkmen gençleri Üniversitelerde parasız eğitim almalıdır.
5. Türkmen partileri, Siyasi örgütleri, kadın örgütleri, STK-leri, İnsan Haklarını Savunma kurumları, Milletvekilleri, Aydınları, bilimsel ve Kültür merkezleri ile sıkı iş birliği kurulmalı, Türkmenlerle Türkiye ve Azerbaycan yoğun entegre olmalılar.
6. Irak'ın bölünmesine, Türkmen bölgesinde Kürt devletinin kurulmasına izin verilmemelidir.
7. Türkmenlerin Irak toprak bütünlüğü içerisinde Özerklik isteği desteklenmelidir.
8. Tüm bunların karşılığında eğer Irak siyasi istiklalini ve bütünlüğünü koruyamadığı durumlarda Irak Türkmenlerinin toprakları Irak Türkmenlerinin kendi isteği ile Azerbaycan'ın vasiliğine geçmesi ve Azerbaycan bu yönde çalışmaların alt yapısını hazırlamalı, propaganda çalışmaları yapılmalıdır.
9. Türkiye ve Azerbaycan Ortadoğu’da, Irak'ta gelecek güvenliği, stratejik çıkarları yönünde aktif bir siyasi tutum sergilemelidir. Kerkük bölgesi Türkiye ve Azerbaycan'ın devlet güvenliğinin anahtarıdır. Eğer Irak Türkleri etnik temizlik ve soykırıma uğratılarak bölgeden silinecekse bu Kürtlerin Irak'ta güçlenmesine, Güney Azerbaycan'ın Urmiye bölgesini de denetime alınmasına ve genel olarak Batı Azerbaycan'ın kürtleştirilmesine neden olacaktır. Böylece Türkiye'yi Güney Azerbaycan'la bağlayan Urmu bölgesinde tampon kürt bölgesi oluşacak ve Güney Azerbaycan'la Türkiye birbirinden tecrit edilecek. Bu Anadolu ve Azerbaycan arasında bağların ebediyen kopmasına, Türk dünyasının geleceğine çok büyük darbe olacaktır. Belirtmeliyim ki, Kürtler sadece Kerkük topraklarına değil, Güney Azerbaycan'ın Batı Azerbaycan ostanlığı(İli) arazilerine de iddia etmektedirler.
Şunu da belirtmeliyim ki, 1943 yılında Pişeveri'nin yönetimi ile Azerbaycan'da başlayan Milli Azerbaycan hareketinden yararlanan kürtler tarihi Azerbaycan topraklarında- Sınıkkale (Sanandaj) Soğukbulak (Mahabad) Hana (Piranşehir), ve diğer Azerbaycan topraklarında bağımsız Mahabat kürt devleti kurdular.
Devrimin yıkılmasından sonra bu bölgede Kürt ostanlığı oluşturuldu ki, şu anda burası İran Kürdistanı adlandırılmaktadır. Bu Azerbaycan Türklüğünün XX yüzyıldaki en büyük mağlubiyetidir. Erivan Hanlığı, Karabağ, Ermeniler tarafından, Güney Azerbaycan'ın Sınıkkale, , Sınıkkale (Sanandaj) Soğukbulak (Mahabad) bölgeleri Kürtler tarafından benimsenmiştir. Bununla beraber Kürtler Batı Azerbaycan'ın Urmiye, Sulduz, Maku, Hoy, Tikantepe bölgelerini de Kürdistan nitelemektedir ve tarihi topraklarımızı ele geçirmek için mücadele yapmaktadır. Türkiye ve Azerbaycan ise bu süreçlere müdahale etmek, kendini savunmak imkanından mahrum edilmiştir. Kerkük bölgesinde Kürdistan devletinin kurulması, Urmu bölgesinin ve Nahçivan'ın da Kürtleştirilmesi projesi bağımsızlık uğrunda savaşan Güney Azerbaycan'ın gelecekte Kürdistan -Ermenistan arasında sıkıştırılmasına ve Kuzey Azerbaycan’dan, Türkiye'den tecrit edilmesine yol açacaktır. Böylelikle de Komple Azerbaycan fikri fiyaskoya uğrayacak, yani Kuzey Azerbaycan'la Güney Azerbaycan arasında arazi, toprak birliğinin varlığından darbe vurulacak her iki Azerbaycan "Kürdistan", "Ermenistan" tehdidi altında kalacaktır.
Belirteyim ki, İran rejiminin Urmu gölünün kurutulması ve Azerbaycan Türklerinin bu bölgelerden aktarılması planı da Anadolu ve Azerbaycan arasında coğrafi, etnik, Kültür bağlarının koparılması politikasına hizmet etmektedir.
YASƏMƏN KARAKOYUNLU