1982’nin Ağustos ayında, Devlet Başkanı ve MGK Başkanı Kenan Evren, güvenlik ve istihbarat bürokrasisinin kilit isimlerini Çankaya Köşkü’nde acil toplantıya çağırdı. Sinirliydi, elindeki kehribar tespihi gelişi güzel çekiyordu. Yüz ifadesinden ve hareketlerinden önemli kararın ipuçları anlaşılıyordu.
8 Ağustos 1982 Pazar günü, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti Ankara’da hem de Esenboğa’da kan donduran beklenmedik terör olayı yaşanmıştı. ASALA militanı 2 terörist - Levon Ekmekçiyan ve Zohrap Sarkisyan! - havaalanının bekleme salonuna girmiş, bombaları fırlatıp, ellerindeki silahlarla ateş açmışlardı. 9 kişi ölmüş, 82 kişi de yaralanmıştı. Ermeni terör örgütü ASALA cüretinin zirvesindeydi. Örgütün kaynaklarına göre eylemin adı: ‘Karin Operasyonu’ydu.
Zohrap Sarkisyan
19 gün sonra, - 27 Ağustos 1982’de! - kıdemli bir Türk subayına da suikast düzenlendi. Kanada’nın Ottawa şehrindeki Türkiye Büyükelçiliği’nin Askeri Ateşesi Kurmay Albay Atilla Altıkat şehit edildi. Hain örgüt ilk kez bir Türk askerini listesine almıştı.
- ASALA, Türk Diplomatlarını Hedef Aldı… -
ASALA’nın ilk eylem yılı 1973’dü. ABD’nin Santa Barbara şehrinde, Baltimore Oteli’nin lobisinde, Gurgun Yanikiyan adlı Ermeni militan, Türkiye’nin Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ve Konsolos Bahadır Demir’i şehit etti. Eylemi, ASALA, (Armenian Secret Army for the Liberation of Armenia) - Ermenistan’ın Kurtuluşu İçin Ermeni Gizli Ordusu! - adı şimdiye kadar duyulmamış örgüt üstlendi.
ASALA, dünyanın değişik ülkelerinde görev yapan Türk diplomatlarını hedefine aldı. 1982’ye kadar 19 diplomatımız şehit edildi. 150’ye yakın bombalama eylemini gerçekleştirdiği ileri sürüldü.
Kayıtlara göre kanlı örgütün ilk lideri Agop Agopyan’dı. Eylemlerin planlayıcısı ise 1981’de ölen Agop Tarakçıyan isimli militandı. Örgüt özünde ‘Sosyalist eğilimli ihtilâlcı unsurları barındıran şemsiye’ydi. Hedefi: ‘birleşik/büyük’ (!) Ermenistan’dı. Taşnak ideolojisine sahip çıkanlar ile ‘tarihi düşman’ diye nitelediği Türkleri ilk sıraya koymuştu. Amaca ulaşmanın tek yolu: Şiddet kullanmak ve imha etmekti.
- Demirel Döneminde Eylem Kararı Alınamadı… -
ASALA içinde - 1983’de! - 2 ana grup oluştu. Agop Agopyan yanlıları, Yunanistan ve Ortadoğu’ya - özellikle de Lübnan’a! - geçti; eğitimlerini ve eylemlerini bölgede sürdürdü. En önemli eylemi, 15 Temmuz 1983’de, THY’nin Paris Bürosu’na yapılan ve 8 kişinin ölümüyle sonuçlanandı.
2. ana grup ‘ASALA - Devrimci Hareketi’ adını kullandı. Monte Melkoyan ve Ara Toranyan’ın yönlendirmesiyle Türklere ve Türk kuruşlarına yönelik politika izledi.
Devlet yönetimi, ASALA’ya karşı ilk tedbiri Süleyman Demirel’in başbakanlık yaptığı - dışarıdan desteklenen! - azınlık hükümeti döneminde ele almaya çalıştı. Ne(ler) yapılacağı belirlenecekti fakat düşünce kuvveden fiile geçirilemedi. Şahitlerin beyanına göre, MİT Müsteşarı Korgeneral Hamza Gürgüç’ün muhalefetiyle karşılaşıldı. Gürgüç, bazı siyasi ve bürokratların, ‘Biz de silahla karşılık verelim!’ şeklindeki önerilerini geri çevirdi/benimsemedi. Aktarılan bilgilere göre Gürgüç, MİT’den silahlı operasyon beklenmemesini istedi/söyledi.
Kurum personeli yurt dışında silahlı eyleme girişemezdi. Kanunlar ve mevzuat izin vermezdi. Eleştiriler, Başbakan Süleyman Demirel’in huzurunda yapıldı. Müsteşarın savunmasına göre, ‘Benzer tavır devlete yakışmazdı. Diplomatlarımıza yapılan saldırılar artabilirdi. Karşı operasyon emri veren kişi(ler) ve makam(lar)ın kimlikleri gün geldiğinde açıklanabilirdi/suçlanabilirdi.’
- Levon Ekmekçiyan, ASALA Hakkında Çok Önemli Bilgiler Verdi… -
Devlet Başkanı Kenan Evren kararlıydı. ASALA kendi metoduyla vurulmalıydı ve etkin - kökü kazınacak şekilde! - mücadeleye girişilmeliydi. Görev MİT’e verildi. Planın adı da: ARAT idi. Ankara’daki tecavüzü gerçekleştiren bir ASALA militanı Levon Ekmekçiyan sağ yakalanmıştı ve Mamak Askeri Cezaevi’nde tutukluydu. Konuşturulursa, örgüt hakkında çok önemli/hayati, en yeni bilgiler edinilebilirdi. Doğru malumat verir ve bildiklerini açıklarsa, kendisine ceza almayacağı vaadi yapılabilirdi.
Levon Ekmekçiyan
Türk istihbarat yetkililerinin elindeki bilgi sınırlıydı. 1973’den beri ülkemize ve vatandaşlarımıza karşı eylem yapan örgüt hakkında ilk elden sağlam, taze istihbarat sağlanabilirdi. Ekmekçiyan ikna edildi. Örgütün Paris ve Beyrut’taki merkezlerini, eğitim kamplarını, militan ve silah gücünü bir bir anlattı.
ARAT Planı’nı uygulayacak birimin başına Devlet Başkanı Kenan Evren’in en küçük kızı Şenay Gürvit Hanım getirildi. Bayan Gürvit, MİT Müsteşarlığı’nda dış operasyonlara bakıyordu. Eşi Erkan Gürvit de, - kayınpederi! - Devlet Başkanı Evren’in yanındaydı. Çankaya Köşkü’nde MİT’in Cumhurbaşkanlığı Temsilcisi’ydi. Dönemin en tecrübeli MİT görevlileri kadroya dâhil edildi. MİT Müsteşar Yardımcısı Süleyman Yenilmez ekibe giren ilk üyeydi. Gürvit, yakın arkadaşı Hiram Abas’ı önerdi. Abas gerek Paris ve gerekse Beyrut’ta çalışmıştı. Çevreyi iyi tanırdı, bağlantıları sağlam ve canlıydı/devredeydi. MİT İstanbul Bölge Başkanı Nuri Gündeş son derece tecrübeli ve kılı kırk yaran idareciydi. Operasyonun senaryo ve uygulamasında önemli kilometre taşlarındandı. Masa yöneticisiydi.
Kenan Evren
Harekâtın alan sorumluluğuna da Metin Günyol üslendi. Günyol, İstanbul doğumluydu. Haydarpaşa Lisesi’nden mezundu. İstanbul Üniversitesi’ne 2 yıl devam edebilmişti. Almanya’da çalıştı. 1965’de MİT’e intisap etti. Rivayete göre, 1974-1978 arasında Almanya’da görevliydi. Ülkedeki milliyetçi kuruluşlarla ilgilendi. Dönüşünde Abdi İpekçi Cinayeti’ni MİT adına soruşturdu. Mehmet Ali Ağca’yı sorgulayan ekibin içindeydi. 1981’de resmi görevinden ayrıldığı/istifa ettiği bilgisi vardı.
- Hiram Abas, Gönüllü Olup Ekiplerin Başına Geçti… -
Hiram Abas görevi öğrenince gönüllü oldu. Paris’i ve Beyrut’u gayet iyi bilirdi. ASALA’nın en önemli 2 merkezi de aynı şehirlerdeydi. Beyrut’taki Türk Büyükelçiliği’nden gerekli her türlü yardımı alabilmeleri gerekliydi. Fakat Paris’teki misyonumuz geri duruyordu ve beklenen aktiviteden uzak görüntü veriyordu. Gözü pek/atak destek elemanı eksikliği belliydi. Hiram Abas ağırlığını koydu, yakından tanıdığı arkadaşının tayinini yaptırdı. MİT görevlisinin adı: Metin Olcay’dı. Hiram Abas’ın Galatasaray Kulübü’nün Boks Şubesi’nden arkadaşıydı. Beraber ringe çıkmış, beraber takılmışlardı. Fransa’da eğitimi sırasında parasız kaldığında profesyonel boks müsabakalarına katılırdı. Ailesine yük olmazdı, aynı zamanda da bileğinin gücünü denerdi. Yurda dönüşünde, 1967’de, Hiram Abas’ın referansıyla MİT’e girdi. İddiaya/şahitlerin beyanına/yazdığına göre, teşkilat içinde ‘Mete Bey’ adıyla tanınırdı.
Hiram Abas
Hiram Abas’ın kod adı ‘Mehmet Ali Bey’di. Beyrut’a 2 defa gitti. İkincisinde omzundan yaralandı. Sol kolunun omuza yakın bölgesinden kurşunlanmıştı. Sava göre, tedavisi Türk Büyükelçiliği’nde yapıldı.
Bir rivayete/iddiaya göre, Mehmet Ali Bey’in ekibi 6 kişiydi. Yakup kod adlı kişi sivildi. Diğer 4 şahıs ‘Özel Harp’ mensubu askerdi. Aralarından birisi yıllar sonra general rütbesine kadar yükselecekti.
- Beyrut’ta Ekmekçiyan’ın Ailesine Kadar Ulaşıldı… -
Beyrut’taki Apart Otel’de kalırlardı. İkişer kişilik gruplar halinde dolaşırlardı/çalışırlardı. İstihbarat dünyasının jargonuna göre, ‘kompartıman usulü’ faaliyet gösterirlerdi. Gece boyu mesaideydiler. Gündüz saatlerinde dinlenirlerdi/uyurlardı.
Mehmet Ali Bey’in Arapçası mükemmeldi. Cesaretine de kimse söz söyleyemezdi. Ankara’da eylem koyan Levon Ekmekçiyan’ın ailesinin köyüne kadar gitti. Annesi ile görüştü.
Hiram Abas’ın Beyrut faaliyetleri ile ilgili rivayetler muhtelifti. Dönemin etkin bir dergisinin iddiasına göre Abas, bölgeye 14 kişiyle gitti. ASALA’ya misillemelerde bulundu. Eylem(ler) çok sonra duyuldu.
Diğer bir rivayet/iddia çok tanınmış/deneyimli gazetecinindi. Beyrut’a ulaşan Türk ekibi 2 kişiydi. Abas ve - ordudan binbaşı rütbesiyle emekli olmuş! - Özel Harp eğitimi almış subaydı. Hiram Bey, Beyrut’taki eski ilişkilerini devreye soktu. Eyleme uygun 9 kişi buldu ve eylemi gerçekleştirdi. Ama operasyonda yaralandı.
- Kampta Ele Geçirilen ASALA Arşivi Yurda Getirilemedi… -
Grup, Zahle şehri yakınlarındaki ASALA kampını bastı. Çatışmada beklenen sonuç elde edildi. Ekip sürprizle de karşılaştı: - yine rivayete göre! - Örgütün arşivine ulaşıldı. Üyeleri, tetikçileri, para kaynakları ve yardım edenlerin listesi ele geçirildi. Ama kıymetli kaynak Türkiye’ye getirilemedi. Eyleme destek veren ülkenin güvenlik örgütü çıkarılmasına engelledi.
Yapılan planlamaya göre, harekâtın bütün masraflarını Çankaya Köşkü karşılayacaktı. Hiram Abas’ın giderleri ne örtülü ödenekte ne de başka harcama kalemlerinde gösterilmeyecekti.
Bütün dış temsilciliklerimiz lojistik destek vermekle görevlendirilmişti.
Avrupa’da özellikle de Paris’teki eylemler için bölgeyi iyi tanıyan, vatansever, yüksek millî şuur sahibi, memleketi için gözünü kırpmadan ateşe atılabilecek, maddi karşılık beklemeyecek kişilere ihtiyaç duyuldu. Türkiye’de karıştıkları çeşitli suçlardan ötürü Avrupa’da barınmak zorunda kalanlardan da yararlanılabilirdi. Mülteci durumdaki Ülkücü eylemciler mercek altına alındı. ‘Milliyetçiler vatan meselelerinde karşılık beklemezdi. Durumdan vazife çıkarırlardı.’ Devlet Başkanı Evren bir beyanında, ‘Devlet zamanı geldiğinde her tür insanına vazife verebilir, kullanabilir,’ şeklinde konuşacaktı. En uygun isimse, Fransa’da ailesi ile kalan Abdullah Çatlı idi. Çatlı, Ülkücü Hareket içinde bilinen ve sevilen isimdi. Türkiye’den çeşitli suçlamalar yüzünden firar etmek zorunda kalmıştı. Üzerine atılı en büyük itham: Ankara’nın Bahçelievler semtinde TİP’li 7 öğrencinin öldürülmesindeki rolüydü. Rivayete göre, Çatlı ile yapılacak görüşme öncesinde gerekli mercilere bilgi verildi ve onay alındı. Çatlı ve oluşturacağı ekip beklenen sonucu alabilirdi.
Abdullah Çatlı
- Çatlı’nın Şartları Kabul Görmedi… -
İlk bağlantı Çatlı’nın gurbetteki evinde bulunan telefonla gerçekleşti. Arayan Ahmet adını kullanan MİT görevlisiydi. Buluşma önerisi götür(ül)dü. MİT, Çatlı ile ilk defa Viyana’da pastanede bağlantı kurdu. Anlatılara göre, kurumu Mete Bey temsil ediyordu. Öneri açıktı: ‘Vatan senden hizmet bekliyor! ASALA’yı ortadan kaldırmamıza yardım edeceksin!’
Yine yazılanlara göre Çatlı hemen cevap vermedi. İstişare edecek ve kararını verecekti. Avrupa’daki ve Türkiye’deki dostlarıyla bağlantı sağlamaya çalıştı. Kendisine getirilen öneriyi aktarıp fikirlerini almaya gayret etti. Arkadaşları yardıma gönülsüzdü. ‘Bazı istekler ileri sürmeli ve yerine getirilmesi beklenmeliydi. Sonra da operasyonda rol alınmalıydı.’
Çatlı beklentilerini sıraladı: ‘MHP Lideri Alparslan Türkeş hemen serbest kalmalıydı. Ülkücü kişi ve kuruluşlara açılan bütün soruşturmalar durdurulmalıydı. Daha önce görülmüş davalarda verilen kararlar geçersiz sayılmalıydı. Türkiye dışında yaşamak zorunda bırakılmış, ‘mülteci’ duruma düşmüş, ASALA’ya karşı eylemde görev alacak Ülkücüler yurda dönebilmeli ve haklarındaki adli işlemler bütün sonuçlarıyla rafa kaldırılmalıydı.’
MİT yetkilisi hiçbir öneriyi kabul etmedi. Rivayete göre Çatlı’ya dedi ki: ‘Madem ülkende devletin ve milletin için silah kullandığını ileri sürüyorsun… Şimdi seni yeni vatan görevi bekliyor. Yardımını istiyoruz ve bekliyoruz… Biz de ne(ler) yapabileceğimize bakacağız…’ Bağlantı elemanı bir de şart ileri sürdü: Abdi İpekçi cinayetine adı karıştığı ileri sürülen ve hakkında arama/tutuklama kararı çıkarılan Oral Çelik, ASALA’ya karşı düzenlenecek eylemlerde yer almayacaktı.
- Çatlı Karşılık Beklemeden Görev Almayı Benimsedi… -
İlk görüşmeden sonuç alınamadı. Çatlı beklediği hiçbir tavizi alamamıştı. Yine süre istedi ve sonucu telefonla iletecekti.
Çatlı, - çok geçmeden! - Metin Günyol ile yeniden temasa geçti. Eylem için hazırdılar. Oral Çelik de aktif şekilde harekâta iştirak edecekti.
‘Mete Bey’ kod ismini kullanan Metin Günyol, Ercan Çitlioğlu’nun yazdığı ‘Ölümcül Tahteravalli Ermeni-Kürt Sorunu’ adlı kitapta Çatlı’yla ilgili bilgiler verdi. ‘Vatansever, ülkesine bağlı, saygılı birisiydi. Bazı küçük operasyonlarda görev aldı, başarılı da oldu,’ dedi. ‘Kontrolümüzde olduğu süre içinde hiçbir yanlışını görmedim.’
Günyol’un açıklamalarına göre, ilk buluşma Paris’te değil Viyana’daydı. Görüşme mekânı kahvehaneydi. ‘Çevreyi bilen, devletle resmi ilişkisi olmayan, rahat hareket edebilecek ama her şeyden önce ülkesine bağlı, çıkarlarını düşünmeyen, ketum insanlar gerekliydi.’ Çatlı’nın geçmişini ve dosyasını biliyordu. Teklif edilen görev: İstihbari ve lojistikti. Kabul etti. Operasyonun hiçbir maddi karşılığı yoktu. İkili arasında gündeme dahi getirilmemişti. ‘Bizim için ağırlık merkezi Fransa idi. Oraya yerleşmesini sağladık. Kontrolümüzdeyken hiçbir yanlışını görmedim.’
Çatlı, Günyol’a hep ‘Albayım!’ diye hitap ediyordu. ‘Askerlikten ayrılıp MİT’e katıldığını sanıyordu.’
- Fransa’ya Gönderilen Sabah Ketene Liderliğindeki İkinci Ekip… -
Mehmet Eymür de, Metin Günyol’un MİT içinde ‘Boksör’, ‘Şahin’ ve ‘Albay’ isimleriyle tanındığını yazmıştı.
Bir başka iddiaya göre, Türkiye’den Fransa’ya ikinci ekip yollandı. Yönetimine de - Nuri Gündeş’in tavassutuyla! - Sabah Ketene getirildi. Ketene, Türkmen asıllıydı, Kuzey Irak’ta ikamet ederdi. Ekibini oluşturma yetkisine sahipti. Yakından tanıyıp güvendiği 2 Türkmen genci yanına aldı.
Nuri Gündeş
Farklı bir bilgiye göre, Abas’ın oluşturduğu ekipte asker kökenliler de yer aldı. Hepsi en az 2 Avrupa dilini iyi konuşurdu, silah kullanmakta ve yakın dövüş sporlarında ustaydı. Kısa süreli yoğun eğitim ve bilgilendirme dönemi sonucunda kendilerine bir taahhütname imzalattırıldı. Yakalandıkları takdirde bilgi vermeyeceklerdi. Birbirlerini tanıdıklarını kesinlikle beyan etmeyeceklerdi. Devlet ile bağlantılarını reddedeceklerdi. İşkence altında dahi konuşmayacaklardı. Her birinin sol kol altına operasyonla küçük kese açılıp 3 siyanür hapı konuldu. Yakalanmamak için keseler açılacak ve haplar yutulacaktı.
- ASALA’ya Paris’te de Ağır Darbe Vuruldu… -
Hiram Abas da Avrupa’ya geçti. Bir rivayete göre, St Jeanne de Chantal Ermeni kilisesinin avlusuna bombalar bıraktı. Sonra da patlayıcıları telefonla ihbar etti. Amacı göz korkutmak ve hedef şaşırtmaktı. Dikkatler belirtilen hedefe döndüğünde ilk eylem gerçekleşti. ASALA’nın en azılı katillerinden birisi, Paris’teki Pont de L’Alma Köprüsü’nde kıstırıldı. Çapraz ateşe alınıp işi bitirildi. Yine Paris’te daha önceden belirlenen 7 farklı adreste kalan 7 teröristin evleri kurşunlandı.
4 Nisan 1984’de Alfortville’deki Ermeni Anıtı bombalandı. Abide hasar görmeden devrildi. Üzerindeki haç parçalandı.
Yine yazılanlara göre, 25 Kasım 1984’de Salle Player’de boş bir konser salonunun önüne bomba konuldu. Patlamasına 15 dakika kala ihbar edildi. Yapılan eylem hedef şaşırtmacaydı. Dikkatler patlayıcıya yönelmişken, Eyfel Kulesi yakınlarında ASALA’ya çalışan 4 katil arka arkaya infaz edildi.
Aynı ekipten ‘Yakup Cemil’ kod adlı eleman, Pire - Atina arasında sefer yapan banliyö treninde 2 ASALA katilini boğarak öldürdü.
Yazılanlara ve anlatılanlara göre, Paris’teki sonuç alınan bazı eylemlerde Sabah Ketene’nin yönettiği grubun başarısı tartışılmazdı.
- Eymür, İnternet Sitesinde ASALA Operasyonlarını Detaylarıyla Yazdı… -
Bazı operasyonlardan beklenilen sonuç alınamadı. 22 Mart 1983’te yine Paris’te ASALA’nin şefi Ara Toranyan’ın infaz kararı uygulandı. Otomobiline bomba yerleştirildi. Ama beklenilen sonuç gerçekleştirilmedi. Hedef yanlış seçilmişti. Toranyan’ın değil başka şahsın taksisine patlayıcı konulmuştu.
24 Ekim 1984’de beklenmedik bir olay yaşandı. Abdullah Çatlı, Paris’te Fransız polis yetkililerince gözaltına alındı. Suçlamanın ASALA’ya karşı yapılan eylemlerle ilgisi yoktu.
Başka bir iddiaya göre, ASALA’nın Beyrut’taki merkezine yapılan baskında görev alanlar istifalarını vermiş resmi görevlilerdi. 6 kişiden oluşan grubun lideri Hiram Abas’tı.
Mehmet Eymür de, - yıllar sonra! - atin.org adlı internet sitesinde ASALA’ya yönelik eylemleri ayrıntılı şekilde anlattı. ASALA’nın sonunu getirecek etkin operasyonun çalışmalarına 1982’nin Haziran’ında başlanmıştı. ‘Selim Yakar’ kod ismini kullanan - rahmetli! - Albay Süleyman Yenilmez ilk görevlendirilenlerdendi. Karargâh’ta Müşteşar adına yetkiliydi.
Bir avuç vatansever, kanlı terör örgütü ASALA’yı ‘tarihin mezarlığı’na gömdü ve hak ettiği dersi vermeye çalıştı.