Kimimiz PKK terörü diyor, bir kısmımız Kürt sorunu diyor ama neredeyse 40 yıldır enerjimizi tüketen bir sorunu hala çözemedik. Nasıl çözebileceğimiz konusunda bir stratejimiz var mı? Olması lazım çünkü 40 yıldır barış süreci dahil hemen her yöntemi denedik.
Uygulamaya koyduğumuz yeni strateji;
PKK’nın yurt içindeki silahlı teröristlerini etkisiz hale getirmek,
Yurt içindeki siyasi, mali,lojistik ve insan desteğini kesmek, Sınırdan Türkiye’ye terörist geçişlerini önlemek için Irak kuzeyinde Terörist kamplarını kontrol edecek şekilde sınırın ötesinde üsler teşkil etmek ve operasyon yapmak,
Suriye’de sınırlarımızda bir PKK/PYD terör devletçiğinin tesisini önlemek ve bunun için Suriye kuzeyinde TSK’nin müdahale ettiği bölgeleri anlaşma sağlanıncaya kadar elde bulundurmak,
Irak ve Suriye’nin derinliğindeki terörist kamplarına hava kuvvetleriyle operasyonlar düzenlemek,
Terör örgütü liderlerine yönelik istihbarat operasyonları düzenlemek
Bu strateji gerçekten çok etkili olmuş, terör örgütü yurt içinde neredeyse bitme noktasına gelmiş, terör örgütünün Irak ve Suriye’deki unsurları baskı altına alınmış,diplomatik faaliyetler ve istihbarat çalışmaları ile terör örgütüne yardım eden ülkeler üzerinde girişimde bulunulmuştur. Bu tedbirlere bir de Kürt vatandaşlarımız taleplerinin karşılandığını eklerseniz ana dille eğitim dışında ile tutar bir talep kalmadığını görürsünüz. Zaten bunun dışındaki talepler de ülkeyi bölünmeye götürür. Kürt kökenli vatandaşlarımızın ekseriyetinin böyle bir talebi olmadığını biliyorum. O zaman Türkiye’nin bir Kürt sorunu olmaması gerekiyor. PKK terörü sorunu olması gerekiyor. Ama hala birileri bu konuyu kaşıyor. Nedir peki problem?
En büyük problem PKK/YPG’nin uluslararası bir terör örgütü oluşu ve emperyalizmin maşası olarak kullanılmasıdır. Bu örgütün Kürtlerle ve onların haklarıyla bir alakası yoktur.Maalesef bu örgüt taşeron bir örgüttür yabancı istihbarat örgütleri tarafından kullanılmaktadır. Diğer taraftan Suriye’de ABD ve Rusya tarafından desteklenmekte özerk bir bölge veya bir devletçik haline getirilmeye çalışılmaktadır.
Türkiye bu yapıyı yurt içinden tamamen temizlese bile ABD, Rusya, AB ve BAE, Suudi Arabistan, İsrail vb. ülkelerin desteği ve Türkiye’yi sıkıştırma, bazı siyasi tavizlere zorlama gayretleri devam ettiği sürece maalesef bu örgüt hem Sınırlarımız dışında hem de içinde faaliyetlerine devam edebilecektir.
Peki biz mu örgütü nasıl marjinal hale getireceğiz, Türkiye’yi bu bölücü beladan nasıl kurtaracağız.Tek bir yolu var bence. Tabii güvenlik önlemlerini almaya devam edeceğiz. Ancak Kürt kökenli vatandaşlarımızın bu örgütle ilişiğinin kesilmesini sağlayacağız veya minimuma indireceğiz. Bunu yazmak kolay uygulamak ve başarabilmek sabır ve çalışma gerektiriyor. Sosyolojik olarak,siyasi olarak, psikolojik ve ekonomik olarak vb. alacağımız tedbirler uygulayacağımız hareket tarzları çok. Yeter ki yılların ortaya çıkardığı kendini ikinci sınıf hissetmelerini önleyecek, içlerinde birikmiş olan ötekileştirme sorununu ortadan kaldırabilelim. Üzerinde durmamız gereken ana husus bence budur. Eğer bunu başarabilirsek o zaman bu işi bitirmiş oluruz.
Emperyalist ya da bölgede menfaati olan ülkelerin amacının ülkemizdeki fay hatlarını tetikleyerek Türkiye’nin enerjisinin yanlış yere harcanmasını sağlamak ve Türkiye’nin içini tanzim etmek ve onu kendi dış politikaları yönünde kullanmak olduğunu biliyoruz. Bundan kurtulmanın yolu Kürt vatandaşlarımız ile PKK/PYD ve bu örgütün siyasi uzantıları arasında iletişimi, bağı çözmektir. Bağ diyorum yanlış anlaşılmasın kastım Kürt vatandaşlarımızın sahip oldukları güçlü aidiyet duygusu nedeniyle HDP veya başka siyasi uzantılarına oy vermelerini kastediyorum. Bu aidiyeti Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı aidiyetine döndürebilirsek, mevcut siyasi partiler ve siyasi düzen buna imkan verecek duruma getirilirse o zaman bu sorunun üstesinden gelinebileceğini değerlendiriyorum.
Bu konuda üniversitelere,akademisyenlere, düşünce kuruluşlarına , devletin kurumlarına çok iş düşüyor. Gerçekçi araştırmalar, saha araştırmaları, analizler hazırlayarak karar vericilerin kullanışına sunmaları gerekiyor. Büyük bir seferberlik gerekiyor. Bu konuda enstitü bile kurulabilir. Ama söylenecekler açıkça söylenmeli, karnımızdan konuşmamalıyız.
Söz konusu sorunun üstesinden gelemezsek ve karnımızdan konuşmaya devam edersek bu cennet vatanda cehennemi yaşamaya devam ederiz.