KARDEŞİM ŞEHİT HV. PLT. YÜZBAŞI FATİH FAZIL TAŞKIN’IN ARDINDAN...
Bundan tam 12 sene önceydi. Yine böyle soğuk bir 9 ocak günüydü. Sabah saatlerinde, dokuz on gibi yüreğimden ılık bir şeyler akıp gitmişti.
Üzerinden çok vakit geçmedi ki pilot yüzbaşı olan benden bir yaş küçük kardeşim Fatih Fazıl TAŞKIN’ın Malatya’da uçak kazasında(!) şehit olduğu haberi geldi.
Henüz 35 yaşında bile değildi,yani şairin söylediği gibi “yolun yarısı”na bile gelememişti. İki tane küçük kızı vardı. Mesleğini yani göklerde bir kartal gibi süzülmeyi çok seviyordu.
İşte böyle uçarken iki askerî uçak art arda dağlara çakıldı ve dört gencecik pilot Hakk’ın rahmetine kavuştu. İnşallah, “Şehitlik” gibi yüceler yücesi bir makama kanat çırptılar.
Şimdi, şehit olan arkadaşlarından biriyle (Rıza Sadak) İzmir’de, Kadifekale Şehitliği’nde yan yana yatıyor.
O tarihten itibaren yüreğimin bir köşesi daima kanadı, kanıyor. Aldığım her nefesin sonunda o acıyı hissettim.
Her gülüşümün sonunda, kardeşimi kaybetmenin acısı yüreğime, ucu zehirli bir ok gibi saplandı. Kanadı, kanadı...
Her yalnız kaldığımda gözyaşlarım sessizce süzülüp akıp gitti.
Kardeşimi kaybetmenin verdiği hüznü, ruhumun çok derin, garip, sakin bir köşesine misafir ettim. Onunla yaşamayı öğrendim.
Kendimce hayatın önemini biraz daha fazla anladım. Yeğenlerime,emanetlere uzaktan bile olsa büyük bir sevgiyle baktım,onları hayır dualarımdan hiç eksik etmedim.
Bir araya geldiğimiz sayılı günlerde de kardeşim Fatih’le berabermişiz gibi mutlu oldum. Onlara her sarıldığımda Fatih’imin kokusunu aldım.
Bir sevdiğini, yakınını zamansız kaybedenler benim neler hissettiğimi daha iyi anlar.
Kalbiniz, aklınız, gözünüz onu yitirmenin sonsuz elemiyle dolup taşarken yaşamaya çalışırsınız. Çünkü, hayat devam etmektedir.
Yemek, içmek, çalışmak zorundasınızdır. Aslında ruhunuzu donduran, benliğinizi yakan tarifsiz bir acıyla dolusunuzdur.
Ne yapacağınızı tam olarak bilemezsiniz. Her şeyi, bir sis perdesi arkasından görür, duyarsınız. Hatta, kendi sesiniz bile size uzaktan gelir.
Acaba, bu acı denizinin içinde yakalandığınız fırtınaya teslim olup kendinizi hırçın dalgalara teslim mi etmelisiniz ki o anda kolay olan budur.Çünkü, kendini, güçsüz, çaresiz hissedersin.
Yoksa, “Her canlı bir gün ölümü tadacaktır.” diye düşünüp bu imtihan dünyasında mücadeleye, yaşamaya devam mı edersin?
Ben ikinci yolu tercih tercih ettim, dalgalarla savaşıp sahile ulaşmaya karar verdim. İsyan etmeden, her şeyin Allah’tan olduğuna inanıp inşallah, öbür dünyada, onunla Cennet bahçelerinde buluşmayı umarak yaşamaya devam ettim.
Ha, acım azaldı mı?
Hayır ama bu acıyla yaşamam gerektiğini, bu dünyanın zorlu bir imtihan dünyası olduğunu Allah’ın inayetiyle anladım ve tam olarak teslim olup Allah’ın rızasını kazanmak için yaşamaya karar verdim.
Böylece hem bu fani dünyada hem de sonsuz olan öbür dünyada sevdiklerimle Allah’ın sevdiği kularından olabilmeyi ümit edip ölüm acısından huzuru ve tam bir teslimiyeti bulup çıkardım.
Bu yazıyı okuyan arkadaşlarımın, yakınlarımın ve ailemin yaşadıklarımızı hatırlıyacağını biliyor ve başta onlar olmak üzere sizlerden Şehit kardeşim Fatih Fazıl Taşkın’a ve tüm şehitlerimizin aziz, şanlı ruhlarına ulaşmak üzere birer Fatiha okumanızı rica ediyorum.
Mekânları cennet, hayır duaları üzerimize olsun!
Amin...