KARABAĞ İŞGALİNE İSYAN!
Ocak ve şubat ayları, Azerbaycan’ın unutulmaz acılar yaşadığı aylardandır. 1988’de başlayan bu kıyımı yapanlar ise, “Türkler soykırım yaptı.” diye bas bas bağıran, dünyayı ayağa kaldıran Ermenilerdir.
20 Ocak 1990’da, Bakü’de; 25 Şubat 1992’de, Hocalı’da Sovyet Ordusu’nun destek ve katılımıyla Ermeniler, Türkleri katletmişler, resmî kayıtlara göre 785, gerçekte ise, 1.300 sivil Türk, çeşitli işkencelerle öldürülmüştür.
Bu tarihten sonra Ermeniler, saldırılarını yoğunlaştırmış, Dağlık Karabağ başta olmak üzere Azerbaycan’ın %16’sını dünyanın gözünün içine baka baka işgal etmiştir.
Ermeniler, Rusların silahlı desteğini aldıktan sonra asker, sivil ayırımı yapmamış, 30.000 civarında Azerî Türkünü gözlerini kırpmadan öldürmüşlerdir.
Yaşanan bu kıyım üzerine, Karabağ ve çevresinde yaşayan Türkler, bütün varlıklarını bırakıp Azerbaycan’ın iç kısımlarına kaçmak zorunda kalmış, bir milyon Türk kendi vatanında mülteci konumuna düşmüştür.
Ermenistan’ın işgal ettiği bölgelerden çekilmesi konusunda Türkiye’nin sınırlı olsa da desteği olmuş fakat, Rusya Fransa ve Amerika’nın oluşturduğu “Minsk Grubu” nun oyalama taktikleri yüzünden işgal, günümüzde de devam etmektedir.
Bu geçen sürede, Azerbaycan’ın nüfusu 10 milyona yaklaşmış, yeraltı zenginliği sayesinde askerî ve ekonomik yapısı oldukça güçlenmiştir.
Ermenistan ise Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan ve İran arasına sıkışıp kalmıştır. Ekonomik ve askerî güç olarak yerinde saymış, 3 milyonluk bir devletçik olarak varlığını sürdürmektedir.
Yani, dengeler tamamen tersine dönmüştür. Azerbaycan bu yüzden, uluslararası ortamlar başta olmak üzere her yerde, Karabağ’ı işgalden kurtarmaya uğraşmış, BM Güvenlik Konseyi’nden dört kez karar çıkartmış ama bir sonuç alamamıştır.
Azerbaycan başta Türkiye olmak üzere birçok devletle askerî iş birliğine gitmiş ve harp gücünü yükseltmiştir. Buna rağmen, Rusya, Fransa, İngiltere ve Amerika gibi büyük devletler oyalama taktiklerini sürdürmüşler ve Karabağ’ın Ermenistan işgalinde kalmasını sağlamışlardır.
On yılı aşkın süredir başkent Bakü ve civarında yaşama savaşı veren bir milyona aşkın Karabağlı Azeri Türkü, hâlâ mülteci konumunda yaşamaktadır. Kendi vatanında “parya”dır.
Bu arada, Türkiye’nin desteği de türlü nedenlerden dolayı sınırlı kalmıştır. Hatta, Türkiye, dünya çapındaki dev şirketlerin uyguladığı politikalar sonucunda, kimi zaman Azerbaycan’la bile karşı karşıya gelmiştir.
Rusya, Amerika, İngiltere ve Ermenistan, Türkiye Türkleri ile Azerbaycan Türklerinin yakınlaşmasının istememekte, Türkiye ile Azerbaycan’ın beraber hareket etmesinden çok korkmaktadır.
Ermenistan, bu yakınlaşmayı kendi varlığı için önemli bir tehdit olarak algılamakta, siyasî oyunlarla Azerbaycan’ı yalnızlaştırmaya çalışmaktadır. Ama Azerbaycan’ın sahip olduğu yeraltı kaynakları (petrol, doğalgaz…) elini güçlendirmekte, zenginliğini arttırmaktadır.
Yavaş yavaş kendi gücünün farkına varmaya başlayan Azerbaycan, askerî seçeneği de gündemine almakta, Karabağ’ı işgalden kurtarmaya uğraşmaktadır.
Bu süreçte, Ermenistan da boş durmamakta, her fırsatta sınırda olay çıkarmaya uğraşmaktadır. Azerî askerlerini öldürmekte ve dünyaya, “Azeriler bize saldırıyor, askerlerimizi öldürüyor.” diye çığırtkanlık yapmaktadır.
Haylaz, şımarık çocuklar gibi davranan Ermenistan, “ağababalarına “güvenmekte, uyguladığı zulme devam etmektedir. Sonra da utanmadan ağlamakta, Azerbaycan’ı dünyaya şikâyet etmektedir.
Türkiye Türkleri olarak bizler de Karabağ’da uygulanan insanlık dışı eziyeti, işgali tam olarak bilmiyoruz. Bundan dolayı konuyla ilgilenmiyor, bir milyon karındaşımızın çektiği çileyi görmüyoruz.
Bütün dünyaya el uzatan, yardım eden Türkiye, burnumuzun dibindeki karındaşlarımıza yeterince yardım etmemekte, bu işgali gündemine almayı aklına bile getirememektedir.
Bu yazımızla tüm Azerî karındaşlarımızın dertlerini dile getirmiş, seslerini duyurmuş oluruz, inşallah. Sizler de dua, düşünce ve çevrenizle bu işgali lanetleyip kamuoyu oluştura bilirsiniz.
Azerbaycan’ın da ilk plânda askerî seçeneği değil, akıllı davranıp siyasî seçenekleri kullanması, sonuna kadar zorlaması gerekir. Bunu yaparken de askerî gücünü daima hissettirmelidir.
Ben başta olmak üzere tüm Türkiye, maddî ve manevî olarak Azerbaycanlı karındaşlarımızın yanındayız. Ortak geçmişimizi, ortak geleceğimize taşıma azim ve kararlılığındayız.
Bütün dünyaya duyurulur…