Tarih boyunca kültürlerin buluşma yeri olma özelliğine sahip olan Ortadoğu tarihin her döneminde büyük devlet mücadelelerinin sahnesi olmuştur.
Bu gün bütün dünyayı etkisinde bırakan, Suriye deki gelişmelere taraf olan ülkeleri karşı karşıya getiren, içindeki bataklığa çeken Esad ailesinin Suriye’si nasıl bir yapıya sahip, bunu anlamanın yolu Hafız Esad ve kurmuş olduğu sistemi anlamaktan geçiyor.
İdeolojik sistem den nasıl tek adam yarattığını anlamadan Suriye üzerine strateji geliştirmek çok yanlış olur.
HAFIZ ESAD
Altı erkek iki kız çocuklu bir ailenin en büyük oğluydu. Babası Ali çalışkan bir köylüydü ve Fransız idaresine karşı olan muhalefeti ile biliniyordu. Arap milliyetçiliğinin yanı sıra alevi kimliğinden iftihar etme duygusu babasından kalmıştı. On dört yaşına geldiğinde evini ve köyünü terk edip ortaokul için Lazkiye’ye gitti. Soyadı bu sıralar değişmişti. Asıl soyadı Vahşi di ve bu Arapça da Vahşi(Hayvan) anlamına geldiği için bir süre sora bu ismi Esad’a çevirecekti. On altı yaşına geldiğinde Suriye’nin ulusal hedefleri için mücadele eden partilerin birine katılmaya hazırdı artık.
Genç Alevi, Dürzî ve Hıristiyanlar, ekonomik durumlarını iyileştirmek ve dinin Suriye toplumundaki rolünü belirlemek için ilerici devrimci politikalar geliştiren ulusal bağımsızlığı, sosyalizmi, sosyal hayatın laikleştirilmesini öne alan partilere katılma eğilimliydiler.
Genç Hafız kısa bir süre sonra diğer aleviler gibi Ulusal Hareket Cemiyeti’nin belki de en genç üyesi olarak ülkesi için çalışmaya hazırdı. Cemiyetin başında Halep’li bir alevi aydını ve düşünürü olan Zeki Arsuzi bulunuyordu ve genç aleviler onu adeta bir idol olarak görüyorlardı. Zeki Arsuzi 1930’ların başında beklenmedik bir şekilde cemiyetten ayrıldı.1940 yılında başında El-Baas El-Arabî isimli küçük bir hareket başlattı.
Bu yeni grubun merkezi Şam’da idi. Kısa bir süre sonra parti Lazkiye’de de gelişmeye başlamıştı. Partinin taraftarlarının çoğu Alevilerdendi ve genç Esad’da aralarında bulunuyordu. Fakat Arsuzi’nin baas grubu kısa bir süre sonra faaliyetlerini sonlandırdı ve diğer Alevilerle birlikte partinin hem rakibi hemide bir benzeri olan Baas partisine katıldılar. Katılanlar arasında kuşkusuz Esad da bulunuyordu. Genç Esad,1947 yıllarında Lazkiye’de hem ide ortaokul yıllarında Baas’ın öğrenci temsilciliğini kurmuştu.
Baas partisi Zeki Arsuzi’nin Baas grubu gibi1940 yılında Şam’da kurulmuş ve sonradan Halep ve Lazkiye’de şubeler açmıştı.
Her ikisi de Fransa’da eğitim görmüş Şam’lı Aydınlardan olan Suriyeli Rum Ortodoks Michel Eflak ile Suriyeli Selahaddin el-Bitar tarafından kurulan Baas partisi’nin üç önemli ilkesi bulunuyordu. Birlik, Sosyalizim ve özgürlük. Öncelikle Baas’ın Arap milliyetçiliği, ardından Arap sosyalizmi ve toplumun laikleştirimesi, toplumdaki ırk, mezhep ve sınıfsal ayrılıkların giderilmesi için ön şart idi. Baas’ın bu doktrinleri diğer partilerin ilkelerine benzemese de önemli sayıda genç Alevileri, Dürzîleri ve Hıristiyanları partiye çekmede diğer partileri geride bırakıyordu.
1949 yılında Suriye bağımsız bir Cumhuriyet olduktan birkaç yıl sonra Hüsni Zaim, Sami Hinavvi ve Edip Çiçek gibi üst düzey askerlerden oluşan cunta iktidarı ele geçirdi. Askeri darbe ile sivil yönetim İsrail ile yapılan savaşta orduyu savaşa hazırlamamakla suçlanıyor ve mağlubiyettin sorumlusu olmakla suçlanıyordu.
Demokratik parlamenter sistem, pek çok siyasi parti tarafından desteklenen Edip Çiçek’in ordu tarafından düşürülmesini takiben yeniden kuruldu. Suriye’de iktidar mücadeleleri ordu içerisindeki değişik görüşteki gruplar arasında sürmeye devam etti.
Bu gruplar arasındaki iktidar mücadelesi Baas partisine yakınlığı ile bilinen subayların galibiyeti ile sonuçlandı. Partinin subaylarla olan ilişkisi Hama’lı kabiliyetli ve son derece pragmatist olmasıyla bilinen siyasetçi Ekrem Havrai geliştiriliyordu.
Ekrem Havrani kurmuş olduğu bu güçlü bağlantıyla 1949 darbesinde Zaim ve Çiçekli darbesinde ve 1954’teki Çiçekli karşıtı karşı darbede etkili olmuştu.
Genç bir Baas üyesi olan Esad bu sıralarda, Suriye hava kuvvetleri akademisinde, darbeler ve karşı darbeler konusunda deneyimini ve bilgisini arttırıyordu.
Esad hiç boş durmuyordu. On altı yaşından yirmi birine kadar bir baas eylemcisi, Lazkiye’de öğrenci lideriydi. Şahsi başarı ve milliyetçilik duyguları bir türlü tatmin edilemiyordu.
Genç Esad’a orduya katılmanın çekici gelmemesi kaçınılmazdı. Askeri bir karıyer, Alevi köylü halkın bir temsilcisi olmak, sadece sosyal ve ekonomik bir hareketlilik sağlamayacak aynı zamanda Suriye ulusal politikasında etkin olabilme şansını da beraberinde getirecekti. Bu sıralarda genç aleviler ordunun eski geleneği denebilecek bir nesil oluşturmuşlardı.
Fransız mandasında Aleviler, Fransa’nın Sünni-Arap olmayan çoğunluğa karşı dini ve etnik azınlıkların tarafını tutuğu sömürge politikasının bir sonucu olarak “Troupes Speciales”(Özel kuvvetler) adlı bir orduya katılmaları için teşvik ediyorlardı. Sonuçta aleviler kısa bir süre sonra ordunun yüzde 25’ini oluşturur duruma gelmişlerdi.
Dürzîler, İsmaili’ler Çerkezler, Kürtler, Ermeniler ve Suriye Hıristiyanları da ordunun önemli bir bölümünü oluştururken orduda en az temsil edilenler ise Sünni Müslüman Araplardı. Bunun tek sebebi Fransa’nın güttüğü Sünni aleyhtarı politikaları değildi. Sünni Müslüman aileler orduya küçümseyerek bakıyorlardı. Sünni birçok Müslüman aile Humus’taki askeri akademiyi “tembel ve serserilerin” eğitim yeri olarak görüyordu. Suriye’nin bağımsızlığını müteakip Sünni Müslümanlar da yavaş yavaş orduda görev almaya başladılar. Yine de önemli bütün birimler azınlıkların elinde bulunuyordu.
N.Van Dam’in “struggle for pover” adlı kitabında aktardığı gizli bir rapora söyle deniyordu: önemli bütün birimler azınlık kökenli kişilerin elinde bulunuyor.
1949-1954’deki askeri darbelere pek çok Dürzî subay aktif olarak katılmıştı ve yine Suriye hava kuvvetlerine 1950 ve 1951 yıllarında iki alevi subay komuta etmişti.
Bu subaylardan etkilenen Esad 1952 yılında humus’taki hava kuvvetlerine kaydoldu. Humus’taki okulu bitince Halep’teki hava kuvvetleri akademisine yazıldı.1955 yılında mezun olduğunda akademi’nin en iyi pilotu seçildi. İngiliz yapımı meteor jetlerini kullanıyordu ve1956 yılında İngiltere-Fransa, İsrail’in Süveyş harekâtı sırasında, Suriye hava sahasını ihlal eden bir İngiliz Canberra bombardıman uçağını düşürmesi kayıtlara geçmişti.
Esad bundan sonraki eğitimine Mısır’da devam etti ve orada en iyi Suriyeli pilot olarak seçildi. Eğitimi sırasında mısırlı arkadaşlarından biri de Hüsnü Mübarek’ti. 1957 yılında o artık Hava filosunun komutanıydı. Kısa süre sonra eğitimini SSCB’de pekiştirerek ülkesine daha güçlü bir şekilde döndü. Esad mesleki kariyer peşinde koşan birisi sayılmazdı.
17.Mart 1971’de En-Nehar adlı Lübnan gazetesine verdiği mülakatta söyle diyordu. “Kendimi genel anlamıyla bir asker olarak görmüyorum. Orduya katılmakla güttüğüm amaç, orduyu milletime hizmet etmenin bir vasıtası olarak görmemdir”
Esad’a göre ordu, çeşitli partilerle ilişkili ordu içi gruplar aracılığıyla Suriye politikasında çok önemli bir etkiye sahipti ve Esad bunun farkındaydı. Esad bu gruplardan birine katılmakta gecikmemeliydi. Gerek lise yıllarındaki bağlantıları gerekse ordu içindeki ağırlıklı etkisinden ötürü Esad’ın Baas’ın askeri kanadını tercih etmesi kaçınılmazdı. Bu katılım kuşkusuz önemli bir tehlikeyi de kendi içinde barındırıyordu.
Rakip partilerin askeri kanatları ordunun kilit noktalarını ele geçirmeleri durumunda Basçı subayların tasfiyeleri, tutuklanmaları, hatta bir suikastle ortadan kaldırılmaları mümkün olabilirdi. Kuşkularına rağmen Esad her şeyi göze alarak ordudaki siyasi faaliyetlerini yeniden canlandırma yoluna girdi.
Esad’ın bu yaptıkları cuntacılıktaki becerisi ve tecrübesi askeri kariyerini olumlu etkiledi. Ordudaki Baas’cı kanat 1955 yılında kominizim yanlısı askeri grubun da yardımıyla, ortak rakipleri olan PPP-SSNP subay grubunu yıkıp onların Suriye’deki faaliyetlerini sona erdirmeyi başarmıştı. Asıl sorun bundan sonra başlayacaktı. Orduda ki komünist grup komünist bir idarenin yolunu açmak için çoktan harekete geçmişti.
1955’ten sonra Suriye’deki Sovyet etkisi artıyor, komünistler gerek ordudaki gerekse hükümetteki konumlarını güçlendiriyorlardı. Bu grubun en etkin ismi General Afif el Bizri, Genelkurmay başkanı olmuştu. Bu sıralarda uluslar arası faktörlerin etkisiyle basın Suriye’deki etkisi zayıflamaya başlamıştı. Yaklaşık on iki bin Baas’çı subay kısmen görevden alınırken. Bir kısmı da Mısır’a sürgün gönderiliyordu. Sonuçda bütün bu gelişmeler şaşırtıcı bir şekilde Esad’ın lehine oluyordu. Bir taraftan yüzbaşı gibi kıdemsiz rütbede iken ve her an uzaklaştırma noktasında bulunurken Esad alevi yarbaylar Muhammed Ümran ve Salah Cedid, dürzi Albay Hamid Ubeyd ve Binbaşı Salim Hatun gibi kıdemli subaylarla işbirliğine giderek Mısır’da kurulan Baas Askeri Komitesinin liderlerinden biri olacaktı. Bu subaylar daha önceki komutanları gibi Suriye’deki durumu düzeltmek için fırsat bekliyorlardı. Ne var ki 1961 Eylül’ünde faaliyetleri deşifre olan Esad Mısır makamlarınca alıkonarak Ulaştırma bakanlığında pasif bir göreve atandı. Bu arada Esad yılmayarak Baas askeri Komitesinde gizli faaliyetlerine devam etti.
Mart 1963’teki Baas darbesinde önemli bir rol oynadığından tekrar orduya çağırılarak Binbaşılığa yükseltildi ve ardından Suriye Hava Kuvvetleri’nin büyük bir askeri Havaalanına komutan olarak atandı. Kısa bir süre sonra Yarbay oldu.1963 yılının sonlarında ise fiilen Suriye Hava Kuvvetleri’nden sorumlu bir konuma geldi.1964’ün sonunda ise Tuğgeneral rütbesiyle Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na atandı. Esad’ın işi bundan sonra başlıyordu. Güvendiği subayları tek tek önemli konumlara getirerek, Suriye’nin diğer istihbarat teşkilatlarından ayrı bir istihbarat teşkilatı kuruyor, böylelikle, Hava Kuvvetleri’ni tamamen kendi denetimine alıyordu. Sıra artık Suriye’nin politikalarını belirleyen iktidar mücadelelerinde yer almaya gelmişti.
Bir sonraki yazım: Esad ordu içinde cedid’i tasfiyelere başlıyor.
Murat Ünlü
siyasetcafe.com