Kalmak İstiyorum Ama Gitmek Zorundayım…
Biz millet olarak ya çok sabırlıyız ya da çok safız.
Yaşadığımız her olay bunun bir örneğini oluşturmakta. Bir bakıyorsunuz bizi bu tarafa yönlendiriyorlar.” Yönümüz bu, doğru yön bu taraf.” diyorlar.
Bizler de insan olarak, halk olarak başımızdakiler daha iyi bilir diye düşünerek onların söylediği yöne doğru dönüyor, konuşmalarımızı, düşüncelerimizi, işlerimizi kısacası, arabamızın direksiyonunu o tarafa çeviriyoruz.
Sandık başlarına gittiğimiz zamanda milletçe aynı yönde oylarımızı kullanıyor, evlatlarımızın, canım vatanımızın geleceğinin daha iyi olması için üzerimize düşen vicdani görevimizi yapmaya çalışıyoruz.
İyi bir şeyler yaptığımız hissiyatıyla da vicdanen rahat olarak evimize dönüyoruz. Bundan sonrasının büyüklerimize düştüğü inancıyla kendi işimize gücümüze bakıyoruz.
Sonra birden nereden çıktığı belli olmayan bir kayaya tosluyoruz. Arabamız hasarlı bir kaza yapıyor.
İşte ne oluyorsa bundan sonra oluyor. Bir süre sonra nereden estiği belli olmayan bir rüzgârla her şeyin yüz seksen derece değiştiğini, bize doğru diye gösterilen yanlış olduğunu öğreniyoruz.
Haddimiz olmadan “Neler oluyor, bir anda ne değişti?” diye soracak olduğumuzda, olmadık derecede ters, ilgisiz cevaplar alıyoruz ki sorduğumuza soracağımıza bin pişman oluyoruz.
Neredeyse suçlanıyor, ortada var ise bir yanlışlığın sebebinin biz olduğunu düşünecek bir duruma düşüyoruz.
“Yahu daha geçen gün bizi bu yöne yönlendiren siz değil miydiniz? Bizler de size güvenip o doğrultuda hareket etmedik mi? Her şey nasıl oldu da değişti. Doğru diye gösterdiğiniz yön birden bire nasıl yanlış yön haline geldi?” diye sormak istiyorsunuz. Fakat, ağzımızı açamıyoruz.
Ağzımızı açacak olursak “Sen bize nasıl hesap sorarsın? Yoksa sen de onlardan mısın?” diyerek bizi susturuyorlar.
Biz de “Aman, suçlanmayalım, başımız ağrımasın.” diye düşünerek sormaktan vazgeçiyoruz.
Ya sabır çekerek saf yerine konmayı kabul ediyoruz.
Bunu görenler de “Bu millet biz ne dersek onu yapıyor, sesini çıkarmıyor.” diyerek düşündüğü her şeyi yaptırmak istiyor. Hatta sadece istemiyor, yaptırıyor da.
İnsanlarımız da ne yapacağına karar veremiyor, aslında kalmak istiyor ama yaşananlar karşısında gitmek zorunda kaldığını hissediyor.
Yani içinde geldiği gibi değil yönlendirildiği şekilde yaşamak zorunda kalıyor.
Bunun ismi de demokrasi oluyor, bizler de özgür yaşadığımızı sanıp sessizce ömrümüzü tamamlamaya çalışıyoruz.