İşte Kalın'ın açıklamalarından satır başları:
İDLİB'TE TEMEL ÇİZGİMİZ SOÇİ MUTABAKATI
Sağlık Bakanlığımız koronavirüs konusunda detaylı, kapsamlı bir sunumu oldu. Suriye'de ve İdlib'de yaşanan gelişmeler gündemimizin üst yerlerini işgal etmeye devam ediyor. İdlib'le ilgili gelişmeleri geçen hafta burada bulunan Rus heyeti ile görüştük. Bizim temel çizgimiz Soçi Mutabakatı'na geri dönülmesi. Çatışmasızlık sınırlarını esas kabul edilmesi. Bazen Rus tarafından gelen bazı açıklamaların sahadaki gerçekleri doğru yansıtmadığını da görüyoruz. Haritaların yeniden çizilmesi şeklinde mülahazaları görüyoruz. Değişen şartlar sahanın şartları değil empoze edilen şartlardır. İdlib sınırları bellidir. Bizim askeri gözlem noktalarımızın bulunduğu yer net ve sarih bir şekilde ortaya konmuştur.
SİLAHLARIN NEREDEN GİRDİĞİNE NET BAKILMASI GEREKİYOR
BM'nin önerdiği yol haritası Hafter tarafından ihlal edilmeye devam etmektedir. Hafter'e askeri yardım devam etmektedir. Farklı isimler altında sahada bu ateşkes sürecini sabote etmeye devam etmektedir. Bu hoyratça, haydutça, şımarık tavra uluslararası toplumun sessiz kalması elbette düşündürücü. AB'nin burada silah ambargosunun denetlenmesiyle ilgili bir misyon başlatacağına dair haberler çıktı. Böyle bir denetimin ancak BM çatısı altında, ulusal mutabakat hükümetiyle istişare içinde yapılması gerekmektedir. Öncelikle bu silahların ve milislerin ülkeye nereden girdiğine çok net ve yakından bakılması gerekiyor.
TÜRKİYE'DE KORONAVİRÜS VAKASINA RASTLANILMADI
Koronavirüsle ilgili Sağlık Bakanımızın bir sunumu oldu. Bugüne kadar alınan tedbirler, adımlar atılanlarla ilgili kapsamlı bir sunumu oldu. Virüsle mücadele konusunda Türkiye olarak gerekli tedbirleri aldık. Hamdolsun şu ana kadar Türkiye'de ciddi bir vakayla karşılaşılmadı. Burada Çin yönetiminin de çok ciddi mücadele verdiğini, süreci şeffaf bir şekilde yönettiğini izliyoruz. Büyük bir sınama ile karşı karşıyalar. Böyle bir şeyi hiç kimse kendi topraklarda yaşanmasına izin vermez. Bu noktada Çin hükümetinin yanında olacağımızı ifade etmek isteriz. Çin makamlarıyla yakın işbirliği içinde olmaya devam edeceğiz.
FETÖ İLE MÜCADELEDE BİRLİK GEREKİYOR
Son günlerde FETÖ'nün siyasi ayağı başlayan tartışmalara hepimiz şahit oluyoruz. Baktığınız zaman bu tartışmanın kaynağına, zeminine, totalde FETÖ ile mücadeleyi sulandırmaya ve çeşitli partilerin rant elde etmekte olduğunu görüyoruz. 40 yıllık geçmişi olan bu terör örgütüyle en ciddi ve kapsamlı mücadeleyi Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ekibi vermiştir. Bu örgütün devletimizin çeşitli kurumlarına nasıl sızdığını, vatandaşlarımızın çocuklarını nasıl kandırdığını, dini inanç, hizmet, ihlas gibi kavramları kullanarak dini mübini İslam'a nasıl zarar verdiğini hepimiz gördük. Burada yapmamız gereken bütün milletin düşmanı olan bu terör örgütüne karşı hep birlikte elbirliği içinde mücadele etmektir. Senin tarafın, benim tarafın gibi ayrımlara gitmeden bir daha bu topraklarda neşvü nema bulmaması için hepimizin el birliği ile hareket etmesi gerekiyor.
FETÖ'NÜN KUKLASI OLARAK KULLANILIYOR
Meselenin siyasi bağlamına işaret ettim. Bu konuda gerçekten FETÖ terör örgütüyle mücadele samimi bir şekilde yapılacaksa siyasi parti, mezhep, meşrep ayrımı yapmadan hepimizin birlik ve beraberlik içinde hareket etmemiz gerekiyor. Bu örgüt Türkiye Cumhuriyeti'nin tamamına düşmandırlar. FETÖ'yle mücadele zaafa asla dönüşmemelidir. 17-25 yargı darbe girişimlerinde kimler yanyana durdu. Şimdi Cumhurbaşkanımızı, AK Parti'yi eleştiren çevreler acaba kimlerle ne tür gizli, açık görüşmeler yaptılar? Burada aslolan terör örgütünün Türkiye Cumhuriyeti'nin tamamına düşman olduğu, başkalarının maşası olduğu. Birer kukla olarak yetiştirildiği, kukla olarak kullanıldığını gözden çıkarmayalım.
15 TEMMUZ'U PÜSKÜRTMÜŞ BU MİLLET DARBEYE PRİM VERMEYECEKTİR
Bugün şehirlerimizde güven içerisinde yaşıyorsak kahraman askerlerimizin, her kademeden erimizin komutanımızın sayesinde olmaktadır. Darbe olacak gibi söylemler geldiğinde bunların kaynağına bakmak lazım, kimler tarafından yönlendirildiğine bakmak lazım. 15 Temmuz darbe girişimini püskürtmüş bir millet olarak hiçbir zaman prim vermeyecektir.
SAYIN GÜL'ÜN GÖRÜŞLERİDİR KENDİSİNİ BAĞLAR
Mahkemenin Gezi davasıyla ilgili kararı yargı sürecinin bir aşamasını teşkil ediyor. Bununla ilgili bizim yorum yapmamız, değerlendirme yapmamız uygun olmaz. Gezi olaylarıyla ilgili işin bu hukuk, dava, mahkeme meselelerinin yanında bir kere kalkışma olarak bu ülkeye verdiği zararı da unutmamamız lazım. Vandallıktan, siyasi kutuplaşmaya, ayrıştırıcı söylemlerin devreye sokulmasını hatırlayalım. Bütün bunları dikkate aldığımızda son günlerde böyle Gezi meselesi üzerinden tarihi, geçmişi yeniden okumaya dönük girişimlerin yapıldığını görüyoruz. Sayın Gül gurur duyabilir, kendi görüşüdür. O dönemde de kendisi görevdeyken değerlendirmeleri vardı, farklı düşünceleri vardı. Bir bütün olarak okuduğumuzda Türkiye'nin o dönemde bir süreçten geçtiğini ve Türkiye'ye zarar verdiğini akıldan çıkarmayalım. Hulusi Paşa ile söylediklerini gördüm. 'Geldiler, bizi dinlediler ve gittiler' şeklinde değerlendirmeler yapıldığını üzüntüyle görüyorum. Biz oraya kendisiyle hukukumuza binaen, kimseden talimat almadan gittik. İki tarafın da görüşlerini samimi şekilde bir görüşmesi oldu. Şimdi 'geldiler ben de onlara şunları şunları söyledim' demesi yaşanan hukukumuzla bağdaşmamaktadır. Bizim bu ziyareti yapma sebebimiz tamamen kişisel hukukumuza binaen kaygılarımızı paylaşmak amacıyla gerçekleştirildi. Helikopter inmiş, ultimatom vermişiz, basmışız gibi birtakım film senaryolar yazıldı. Biz acizane kendi doğru bildiğimiz şeyleri paylaştık. Süreç ilerledi, seçim oldu. Cumhurbaşkanımız olarak Cumhurbaşkanımız seçildi. O dönemi bugünkü siyasi sürece uygun hale getirmek yaşananlarla gerçeklik arz etmemektedir.
siyasetcafe.com