FETO'nun eski sağ kolu Nurettin Veren, 35 yıl FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in yanındaydı, bütün sırlarına vakıftı. 1966'da İzmir Kestanepazarı'nda başlayan ilişki 1990'ların sonunda koptu. Nurettin Veren, o dönem ‘cemaat' olan 15 Temmuz'dan sonra Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) adını alan yapıyı ilk ifşa eden isimdi. 2004 yılında merkez medyayı dolaştı ve anlattı, kimse yazamadı, yazmadı. Meclis'te de AKP'den istifa eden İstanbul Milletvekili Emin Şirin, Veren'in açıklamalarını soru önergesi yaptı. Şirin, 2007'de Ergenekon kumpasına dahil edildi.
12 YIL ÖNCE İFADEYE ÇAĞRILDI
Sonra bir gün Genelkurmay'dan telefon geldi. Elindeki bilgi ve belgeleri istediler. Org. Yaşar Büyükanıt'ın Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde Askeri Savcılık Nurettin Veren'i ifadeye çağırdı. Veren örgütü tek tek anlattı. Sonra o görüntüler ve ifade kayboldu. Sözcü, Nurettin Veren'in Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı'na 16 Kasım 2006'da verdiği 8 saatlik ifadeyi buldu. Veren'in ifadelerini geriye dönük okuduğumuz zaman bugün ismi darbe girişiminde geçen, tutuklanan, gözaltına alınan ya da firar eden isimleri görüyoruz.
15 Temmuz 2016'daki FETÖ'cü hain darbe girişimi her şeyi değiştirdi.
1 – Bizim açacağımız okullara konulacak Atatürk büstünden çok çekiniyordu
Fetullah Gülen'le tanışmadan önce herhangi bir cemaate bağlılığım yoktu. Hatta laik, çağdaş, modern görünümlü ve o şekilde yaşayan bir ailenin mensubuyum. Ege Üniversitesi Makine Mühendisliği'ni gece okumak suretiyle bitiren ve bunu da maddi problemler nedeniyle gündüz takside çalışarak yapan birisiydim. Fetullah Gülen'in öğrencilerle ilgili çalışmalarına destek olduk. İktisatçı İlhan İşbilen (Çatı davasından tutuklu), saatçi Ali gibi çekirdek 12-13 kişilk bir oluşum vardı. Akyazılı Derneği'ni vakıf yaptık. Gülen'in eğitim faaliyetlerinden sonra itibarı arttı. Turgut Özal döneminde özel okullarla ilgili serbestiyetin ardından okul açmaya yöneldik. Ancak Gülen, Milli Eğitim'le temas etmekten imtina ediyordu. En çok da okullara Atatürk büstü konmasının cemaatte yaratacağı olumsuz tepkiden çekiniyordu. Fetullah Gülen ve ekibi devletteki boşlukları kullanma yolunu ciddi bir yöntem olarak belirlemişti. Nerede devletin ihtiyaçlara cevap veremediğini, nerede alternatif yaratamadığını fark ediyorsa bu ihtiyaca cevap verir tarzda uygulamalar yapıyordu.
2 – Deniz, Kara, MİT ve Emniyet'ten sorumlu isimleri biz belirlemiştik
Fetullah Gülen birçok toplantımızda eğitimdeki başarılarının laik Türkiye Cumhuriyeti'nin surlarında delik açtığını, çelik zırhlı duvarın kırıldığını bu başarıların bu müjdenin (İslami devlet) emareleri olduğunu dile getirmiştir. Bu görüş çerçevesinde Fetullah Gülen, subay, vali, emniyet mensupları gibi devletin kritik kurumlarının ve görevlilerinin ele geçirilmesini istiyordu. Bu öğrenciler zaman içerisinde teğmen oldular. Dönem içerisinde periyodik olarak toplantılar yapıldı. Gülen'in özel talimatları doğrultusunda üst rütbeye yükselmeleri için bu subaylara her türlü hileyi yapması, sosyal faaliyetlere iştirak etmeleri tavsiye edildi. Bunların bir kısmı kurmay subay, vali, kaymakam, emniyet amiri oldu. Gülen tarafından bu tip üst düzey kamu görevlileriyle ünite ünite özel toplantılar yapıldı.
3 – Deniz, Kara, MİT ve Emniyet'ten sorumlu isimleri biz belirlemiştik
Bu özel toplantılar sırasında her kamu birimi için ayrı bir kişi görevlendirilmişti. Örneğin Kara Kuvvetleri'nde görevli cemaat mensupları için Sait Sürmeli Aksoy (firari/ABD'de) ağabey olarak görevlendirilmişti. Kendisi bizden 10-15 yaş küçük. Deniz Kuvvetleri için Kudret Ünal (firari/ABD'de) isimli kişi ağabey olarak görevlendirilmişti. Polis grubu için Süleyman Uysal, emniyet üst düzey görevlileri için Kemalettin Özdemir, kaymakam, vali muavini gibi görevliler için Naci Tosun, Harun Tokak, Mustafa Özcan (firariler) görevlendirilmişti. Fetullah Gülen eski Nurcuları da kendi yanına çekmesi amacıyla özellikle Kemalettin Özdemir'i yanına aldı ve emniyet ile MİT'in organizasyonu görevini verdi. Beni de siyasilerle temas kurmak ve dışarıdaki okullarla meşgul olmakla görevlendirdi.
4 – Emniyet'in yüzde 90'ını ve TSK'nın yüzde 40'ını cemaat ele geçirdi
Bugün itibariyle iddia ediyorum: Büyükşehir emniyet müdürlerinin yüzde 90'ı cemaat ile irtibatlıdır. Zaten bunların başında, Şehabettin Harput (yargılanıyor), Osman Karakuş (firari), Önder Aytaç (firari) gibi isimler vardır. Bunlar bakan, müsteşar, Polis Akademisi Rektörü ve dekan yardımcısıdır. Emniyet teşkilatının kilit isimleridir. TSK içinde ise oran tahminlerime göre yüzde 40 civarındadır. Hatta bu rakam iyimserdir. Bunları eğer bana resimlerini de göstermek suretiyle tek tek sorulursa hatırlayabilirim. Çünkü birçoğu talebeliğimizi yapmıştır. O dönemde kurmay binbaşı olanlar daha üst rütbelere gelmiştir. Bunların bir kısmı YAŞ kararıyla atılmıştır. Ama halen görevde olanlar da vardır. Bunlar genelde kod adı kullanırlar.
5 – Doğan Beyazıt'ın aldığı lüks villayı cemaat subayları araştırıp, rapor etti
Aksiyon Dergisi'nde TSK'dan atılmış pek çok subay çalışıyor. Kendilerini görsem tanırım. İsimlerini bilmiyorum. Kod adı kullanıyorlar. Şura kanalıyla atılanlar ve atılmayıp kendilerini gizleyenler irtibat halindeydi. Hatta bunların gizli toplantılar sırasında rütbelerine göre, kuvvetlerine göre bir ayrım yapılarak sadece kendi mensuplarıyla bir arada kalmaları sağlanmıştı. Subaylar subaylarla birlikte toplantıya iştirak ediyordu. Örneğin astsubaylarla bir araya gelinmiyordu. Bunlar Gülen veya görevli imamlarca görev yerinin niteliğine ve rütbesine uygun olarak görevlendirme yapılıyordu. Örneğin Doğan Beyazıt Paşa'nın adalarda villa satın aldığına yönelik bir duyumu araştırıp, belgelendirmek üzere onun birliğinde görevli bir personele görevlendirme yapılıyor, istihbarat isteniyordu.
6 – TSK'dan ihraç edilenler ve Şerif Ali Tekalan, Gülen'e rapor hazırlıyordu
Genelkurmay'da yapılan toplantılar, katılanların kimliği, toplantının konusu, alınan kararlar, verilen emirler gibi faaliyetler hocaefendinin ısrarı sonucu kendisine rapor ediliyordu. Mustafa Kemal Sungur (Kara Kuvvetleri'nden 1987'de ihraç edildi,2014'te Washington Büyükelçiliği'nde Basın Ataşesi'ydi) da bu isimlerden birisiydi. Aksiyon Dergisi temsilcisi olup yurt dışındaydı. Amerika'da temsilcilik yapıyordu. Sait Sürmeli Aksoy ve Mustafa Özcan ile irtibat halindeydi, Altunizade'ye gidip, gelirdi. Bu şekilde Sungur gibi YAŞ kararlarıyla atılan subaylarla halen görevde olan ve cemaat mensubu olan subaylarla irtibat kuruluyordu. Prof. Şerif Ali Tekalan (firari) cemaat mensubu olup Özal döneminde YÖK üyesi oldu. Görev süresince birçok üst düzey komutan ve siyasetçiyle koordinasyonu sağladı.
7 – Büyükanıt olayı gibi 40 soruşturma Gülen'in talimatıyla patlak verebilir
Geçmişten gelen tecrübelerime göre bir olayın cemaatle ilgili olup olmadığını kolaylıkla anlayabilirim. Örneğin Sayın Genelkurmay Başkanı'na (Yaşar Büyükanıt) yönelik Van Savcısı (Ferhat Sarıkaya) tarafından yapılan haksız ithamların kaynağının cemaat kökenli olduğunu teşhis edebilirim. Bu tip adli mülki personel çok sayıdadır. Fetullah Gülen'in bir talimatıyla aynı anda 40 yerden bu tip eylemler ya da soruşturmalar patlak verebilir. Ordu içindeki imamlar sayesinde gizli bilgiler rapor edilmekte. Gülen onların belli olmaması için özellikle içki içmelerini, dans etmelerini, açık kadınlarla eğlenmelerini öğütlüyordu. Hatta Ceyhun Cesur isimli bir subayın yüksek rütbeli bir komutanın kızıyla evlenmesini sağlamıştı. Türkiye'nin darülharp olduğunu, hilenin taktik olduğunu söylemişti.
8 – Stratejisinin adı ‘Gizli ışıklandırma' olan örgüt kağıt üzerinde legaldi
Hizmet stratejisini tamamen Fetullah Gülen belirliyordu. O dönemde İran'daki Humeyni modelini dahi beğenmez duruma gelmişti. Hatta bize bir toplantısında kurulacak İslam devletinde hiç kimsenin elinin kendilerine değmeyeceğini, elini sallayarak gösterdi. Belirsiz bir organizasyon gösteriyordu. Hatta bunu ‘sırran tenevveret' (gizli ışıklandırma, nurlanma, Risale-i Nur'da geçiyor) olarak adlandırıyordu. Nurlandırmayı gizli yapma, sistematiği belirsiz metodlar kullanma, belirsiz, kemiksiz hizmet stratejisi oluşturma… Nitekim örgüt de gerçekten gazete, vakıf, şirket, hastaneler, okulların yapılanması tamamen kağıt üzerinde legal gibi görünüp arakasındaki isimle görünmeyecek biçimde bir yöntem yapısına sahipti.
9 – 28 Şubat'la ilgili süreci Demirel'e aktardık, darbe bilgisini de verdik
Genelkurmay'da takip ve izleme verdiği (Fetullah Gülen'in) cemaat mensubu asker şahıslar 28 Şubat sürecinde darbe yapılacağına yönelik bilgi getirmişlerdi. Bu bilgiler doğrultusunda cemaatle irtibatı olan I.S., Milli Eğitim Yurt Dışı Müdürü Aysal Aytaç (Firari Önder Aytaç'ın babası), Şerif Ali Tekalan (Fatih Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı) ile birlikte Sayın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i gece yarısı giderek darbe yapılacağına yönelik duyumlarımızı ilettik. Hatta kendisi de Bakanlar Kurulu'na başkanlık etmişti. Geç saatlere kadar toplantının bitmesini bekledik. (…) Koza İpek Matbaacılık, Akın İpek (firari), Alaattin Kaya (tutuklu) Star, Bugün, Nema Holding gibi birçok isim, şirket önemli kazanımlar ve faydalar elde edebileceği şirketlere, medyaya ortak veya sahibi edildi.
siyasetcafe.com