Şeyh Said 1865 yılında Erzurum’un ilçesi Hınıs’a bağlı Kolhisar Köyü’nde dünyaya geldi. Babasının adı Şeyh Mahmut Fevzi’dir.
Şeyh Said, 29 Haziran 1925 tarihinde Şark İstiklal Mahkemesi tarafından yargılanmasının ardından idam edilmiştir.
CUMHURİYET'İN İLK YILLARINDA ÇIKAN AYAKLANMA
(1 Şubat-15 Nisan 1925). Doğu Anadolu Bölgesi’nde Cumhuriyet yönetiminin uygulamalarına karşı çeşitli muhalefet hareketleri gelişmişti. Bu muhalefetin en önemli merkezlerinden biri, Kürt İstiklal Komitesi’ydi. Bu örgütün çalışmaları açığa çıkarılmış, ama daha önce yaptığı çalışmaların bir sonucu olarak çeşitli yerlerde ayaklanmalar başlamıştı.
Ayaklanmanın önderi Nakşibendi şeyhi Şeyh Said’in adamları jandarma birlikleriyle Elazığ’ın Piran köyünde girdiği çatışma, kısa sürede birçok yere yayıldı. Ayaklanmacılar, Genç, Maden, Siverek, Varto, Elazığ gibi yerleri ele geçirdi.
Bu arada, ayaklanmanın başlamasından birkaç gün sonra Fethi Bey (Okyar) istifa etti ve yerine İsmet Paşa (İnönü) yeni bir hükümet kurdu.
Meclis, hükümete olağanüstü yetkiler tanıyan Takriri Sükûn Kanunu’nu çıkardı. Ankara ve Diyarbakır’da İstiklâl Mahkemeleri kuruldu. Şeyh Said kuvvetleri 7 martta Diyarbakır’ı kuşattıysa da şehre giremedi.
Bölgeye yeni askeri birliklerin sevk edilmesinden sonra, 26 martta saldırıya geçen hükümet kuvvetleri, kısa sürede bölgede denetimi sağladı.
Ayaklanmanın lideri Şeyh Said ve 28 ayaklanma önderi hakkında idam kararı verildi ve ertesi gün infaz edildi (29 haziran).”
NEDEN İSYAN ETTİ?
“Bizler ve Türkleri bağlayan sadece din kalmıştı, Türk Hükümeti dini de kaldırdı ve artık bizi birbirimize bağlayan hiçbir şey kalmadı.”
Bu cümleler Şeyh Said'e ait. Sözde İslamcılar ( Her nedense tamamı Türk ve Cumhuriyet karşıtlarıdır.) Said'in bu sözlerini öne sürerek "Din" adına isyan ettiğini ileri sürseler de işin aslı hiç de öyle değil.
Atatürk'ün kurduğu Laik-Demokratik cumhuriyette din baronlarına, sahte şeyh ve şıh'lara artık yer yoktu.
Ayrıca yeni kurulan Cumhuriyete karşı dış baskılar devam etmekteydi.
Orhan Duru’nun “Amerikan Gizli Belgeleriyle Türkiye’nin Kurtuluş Yılları” (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) 26 Ocak 1922 tarihli bir belge yer alıyor:
“Yunanlar önemli bir zafer kazanırsa, Kürt isyanı Türkiye’nin arkasını ciddi bir biçimde tehdit edebilir, ancak Batı’daki savaş Türklerin lehine gelişirse, Türkler ellerindeki yarım düzine yetenekli liderlerden biriyle Kürt sorunlarına son verebilir. İngilizler kuşkusuz bu durumu bilmektedirler, gene de Kürt durumuyla meşgul olduğu sürece Mustafa Kemal’in Musul’a el koyamayacağını düşünmektedirler. Dolayısıyla Kürt akımına yardımcı olmaktadırlar.”
Ayaklanmaların olduğu 1923-1930 arası ilginç bir zaman dilimidir. Zira onca yıkım, kayıp ve savaştan sonra genç bir devlettir. Bir taraftan ülkeyi baştan inşa etmeye çalışırken, Bir taraftan Hatay sorunu ile uğraşırken, Seyit Rıza ve çetesinin isyanı, diğer taraftan Musul-Kerkük meselesi ile uğraşırken Şeyh Said isyanlarının çıkması ve büyümesi ve her iki unsurda da İngilizlerin parmağının olması tesadüf değildir.
Şeyh Said’in İngilizlerin adamı bir vatan haini olduğu belgeleriyle kanıtlanmıştır. Kanıtlar ortadayken, bugün anma toplantıları yaparak Türkiye'nin özür dilemesi istenmektedir. Bunun neticesinde gelecek olan da Türkiye Cumhuriyetinin yargılanmasını talep etmek olacaktır.
Netice olarak O Şeyh Said: " Bir Türk öldürmek, yetmiş gavur öldürmekten daha üstündür" diyen bir kişiliktir. Buna benzer söylemleri PKK'nın da söylemesi tesadüf değildir.
İlgili Haberler;
siyasetcafe.com