İstanbul Sözleşmesindeki ihanet tezgahına dikkat!..

Av. Mehmet YAMAN

“Kadın-erkek eşitliği”, “kadına işkence” ve “kadın cinayeti” deyimleri, kritik edilebilecek noktaları olmasına rağmen, ilk bakışta cazip ve savunulacak önemli bir argüman olarak görülmektedir.

İşte bu sebeple, nesilleri ifsat ve toplumsal yapıyı allak bullak etmeye yönelik bazı deyimleri, siyonist ihanet odakları, milletlerce genel kabul görecek olan bu deyimlerin altına gizleyerek, ülkelerde yasal uygulama alanları oluşturmaktadır. 


Asırlar evvel Kainatın ve insanlığın, düzenli ve sağlıklı işleyişi ve gelişimi için gerekli kurallara  göre, yaratılışın devamını sağlayan Rabbımızın bu kurallarını değiştirip, ifsat etmeye çalışanlar, denizlerde, karada ve uzayda bozguncu davranışlarını, insan cinsine de el atarak devam ettiriyorlar.


İstanbul Sözleşmesi de, bu tuzakların en büyüğüdür.

İşte bu sözleşmede geçen bazı deyimler:


“Cinsel özgürlük”, “cinsiyet eşitliği” ve özellikle, “CİNSEL TERCİH” ile, “CİNSEL TERCİHE SAYGI” deyimleri, yukarıdaki, kadın-erkek eşitliği ve kadın cinayetleri gibi deyimlerden çok farklı olup, bu deyimler, kadınların korunmasına yönelik masum anlatışların arasında, bize sunulan öldürücü zehirlerdir.


“CİNSEL TERCİH” adı altında, Allah'ın yarattığı kadın ve erkek özellikleri dışında, kadınsa erkekleşme, erkekse kadınlaşma, ya da kadın-erkek cinsel ilişkilerinin yerine, kadın-kadına veya erkek-erkeğe cinsel ilişki özgürlüğünü, yani karşı cinsleri devreden çıkarıp lezbiyen ve homoseksüel ilişkileri geliştirerek;

“CİNSEL TERCİHLERE SAYGI GÖSTERİP, ENGEL OLAMAMA” maddeleriyle de, yaratılış kurallarına ters uygulamaların, topluma kanunla dayatılması ve kanun eliyle bilhassa genç yavrularımızla gelecek nesillerimizin ibneleştirilmesi, Lut kavmine dönüştürülmesi istenmektedir.

Bu günlerde, Kadem gibi bir kuruluş kanalıyla da, bu ihanetleri kapatılmak istenmekte, bu milletin çoğunluğunun oylarıyla seçilen iktidar uyutularak, Lut kavminin akıbetine koşturulma çabalarına devam edilmektedir.

İstanbul sözleşmesinin, 3-4-7-9-12 (özellikle)- 13-1-16-17-36-48 ve 66. maddeleri, mecliste kabul edilerek, kanun şekline dönüştürülen metinden incelenirse, inanç ve ahlak değerlerimize aykırı şu esas temaların işlendiğini görürüz:

1-Kutsal “aile” deyimi kaldırılmış ve onun yerine, “ortk ev arkadaşlığı” gibi sorumsuz ve ahlaksız birliktelik anlayışı yerleştirilmiştir.

2-“Karı-koca” ve eşler yerine, “partner” adı altında, gayrimeşru (tanınmamış ve aile sorumluluğu taşımayan kadın kadına, erkek erkeğe) beraberliklere de kanuni izin verilmiştir.  

3-Homoseksüellikte yasal alt yapıya kavuşmuştur.

4-Aile fertlerinin (karı-koca-ana-baba-evlat) dini, ahlaki ve geleneksel görevleri iptal edilmiş (özellikle 12.maddeyi okuyunuz, bu konuda), birbirlerine karşı hiç bir sorumluluğu olmayan, ortak ev arkadaşları haline getirilmiştir. 

Yani ev herkesin, istediği zaman girip çıkan, kimsenin birbirine karşı sorumluluğunun olmadığı bir ortak mekan olmuştur. 

Baba ve ana çocuklarına “geceyi nerede geçirdin?” diyemeyeceklerdir.

Yine bu maddenin 5. fıkrasında, bu konulardaki dini ve ahlaki tüm prensiplerin “kökünden kazınacağı” yazılmaktadır.

5-“Cinsel tercih” adı altında, her türlü ibneliğin, toplumda ayyuka çıkarılmasının önü açılmıştır.

6-“Okullarda,ibneliğin cinsel tercih olduğu işlenecektir.

7-“İbneliğe karşı çıkmayıp saygı gösterilmesi gerektiği, okullarda eğitilecek ve toplumda, bunlara itiraz edip karşı çıkanlar, engellenerek, cezalandırılacaktır.

8-Tüm devlet kurumları, ibneliğin bir hak olarak geliştirilip, korunmasıyla ilgili tedbirleri alacaktır.

9-STK'lar, dernek ve kuruluşlar ile, basılı ve görsel yayın kuruluşları, ibneliğe saygı ve koruyuculuğa ilişkin programlar yapacaklar, engel olma yerine, teşvik edeceklerdir.

10-Karı-koca arasında seksi sınırlamalar getirilmiştir.

11-Maalesef 18 yaşından küçük kızlarımız da “kadın” adı altına alınarak, kadınlarla ilişki kapsamına sokulmuş ve 0 yaşından itibaren, kadına yapılan muameleye açık hale getirilmiştir. Bu deyimin üzerinde çok ciddi düşünelim, lütfen!

12-Hem inancımızda ve hem de diğer kanunlarımızda, bir konuda bir şey iddia eden, iddiasını isbatla yükümlü iken, kadın her hangi bir erkek hakkında, polise bir telefon ederse, hiç bir delile gerek olmadan, o iddia gerçek kabul edilip, erkek cezalandırılacaktır. Kadın bu ihbardan geri dönse bile, bu geri dönme kabul edilmeyecek ve cezalandırma işlemine devam edilecektir. Bu kanun karşısında, hakimin bile, bir takdir yetkisi yoktur.

Bu hal, iftira dahil, her türlü suistimale açıktır. 

13-Grewio (66/71. md) adlı bir teşkilat ile, devletimize baskı ve 
bağımsız hareketimizin önlenmesi sağlanmıştır. Yani devlet olarak, bağımsız hareket edemiyoruz.

Not: 80. maddeye göre, hiç bir gerekçe göstermeksizin, bu sözleşmeyi iptal etme hakkımız olduğu halde, “geri dönemeyiz” propagandasıyla, ihanetlerinin bozulmasını istememektedirler.

SONUÇ OLARAK, bu sözleşme, inanç, ahlak değerlerimizle geleneklerimize çok aykırı olup, ne acı ki, hızla toplumu ibneleşmeye, aile ve sosyal değerlerimizi tahribe götürmektedir. 

Bizim insanlarımız da, bu tuzağın içinde bilinçsizce, bir kaç yaldızlı hilelerle, kullanılmaktadır.


ÇOK CİDDİ TEHLİKELERİN TOPLUMUMUZU ALLAK BULLAK ETMESİNE ENGEL OLMAK İÇİN, BU TEHLİKELİ SÖZLEŞME, BİR AN ÖNCE İPTAL EDİLMELİDİR.

YOKSA, HEM BU DÜNYADA VE HEM DE AHİRETTE VEBALLER ÇOK BÜYÜK OLACAKTIR.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.