İstanbul Büyükşehir Belediyesi Seçimleri, 23 Haziran 2019 Pazar günü yinelenecek. Ama görülen manzara seçim sonuçlarının İstanbul’la sınırlı kalmayacak olması. TBMM tatile girdi; milletvekillerinin kahir ekseriyeti İstanbul’un ilçelerini turluyor; sıcak ve nemli hava altında siyasi faaliyet gösteriyor; millete meram anlatmaya çalışıyor.
Ankara kulislerine düşen haberlere göre; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da seçim sonuçları netleşene kadar İstanbul’dan ayrılmayacak. Kabinenin bakanlarının çoğunun da Sayın Cumhurbaşkanı’nı izleyecekleri anlaşılıyor.
İstanbul B.B. Seçimleri’ni kazanmak niçin çok önemli hale geldi?
Görünen manzara: Seçim sadece İstanbul’da değil, bütün Türkiye’de yapılıyor. Ya da başka bir deyişle: Türkiye’nin tamamı seçim sathı mailine girmiş durumda… Kapışma; İmamoğlu ile Yıldırım arasında değil. Cumhur ya da Millet İttifakları arasında da değil. Seçime doğrudan katılan ya da destek veren taraflar sonucu bir hayat memat meselesi görüyor.
Seçim sonuçları sadece ittifakları değil, mevcut ve istikbaldeki partileri de şekillendirecek. Hatta daha açık yazmak gerekirse; İstanbul seçimlerini kazanan siyasi oluşumların ömrü uzayacak, geleceğe - sınırlı da olsa! - daha güvenle bakmalarını sağlayacak.
İBB yönetimini elinde tutan AK Parti; seçimi mutlak şekilde kazanmak istiyor; kurumsal olarak zorunlu hissediyor. Seçimin kaybı AK Parti içinde çeşitli olumsuz/onulmaz gelişmelere yol açabilir. İlk kez parti liderliği ve uyguladığı politikalar tartışılmaya açılabilir. Partide kalan ama muhalif tavırlarıyla tanınan kimi milletvekilleri eleştirilerin/muhalefetin dozunu yükseltebilir. Çok daha önemli bir gelişme de kuvveden fiile çıkar: Yeni partiler tabelalarını asabilirler…
Kamuoyu 2 partinin kuruluş hazırlıklarından haberli; ama halka kapıları açmayı bekleyen 4 siyasi oluşumun varlığı konuşuluyor. Doğrudan AK Parti’nin tapulu arazisine inşa edilecek Babacan/Gül ile Davutoğlu’nun liderliğindeki yapılanmaları yanında; birisi Merkez Sağ’da, diğeri de Merkez Sol’da iki partinin kuruluş hazırlıkları hızla sürüyor. Ankara kulislerini 50 yıldır yakından izleyen usta bir gazeteciye göre; müstakbel siyasi partiler de varlık sebeplerini İBB seçimlerine bağlamış görünüyor.
- Milliyetçi Oyların Adresi Belli… -
Usta gazetecinin verdiği ilginç bilgilerle konuyu biraz daha genişletelim: AK Parti; 6 yılda 6 seçim yapılmasından ötürü ekonomide ‘acı reçete’ uygulamayı sürekli erteliyor. Seçimin kazanılmasından sonra uzun süre - 4,5 yıl! - halkın kanaatine/reyine müracaat edilmeyeceğinden kemerlerimize yeni bir-iki delik açtırabilecek. Kurulması düşünülen/planlanan siyasi oluşumlar dumura uğrayabilecek; varlık iddialarını yitirebilecek ya da erteleyebilecek. Daha da önemlisi AK Parti ve MHP ortaklığının ömrü de otomatik şekilde uzayacak. Zira; iki partinin işbirliği/dayanışması bazı AK Parti’li siyasilerce benimsen(ebil)miş değil. AK Parti’nin son dönemde daha Türkçü ve Türkçeci bir söylem geliştirmesi, milliyetçiliği reddeden bazı gruplar/siyasiler tarafından hayırla anılmıyor/sempatik bulunmuyor. AK Parti’nin sıklıkla yaptığı dönemsel söylem/politika değişiklikleri arasında sonuncusu en başarısızı kabul ediliyor. Milliyetçi oyların zaten bir sahibinin/adresinin bulunduğu işaret edilerek, zaman geçirmeden politika değişikliği öneriliyor. Yerel seçimlerden önce, Cumhur İttifakı’nın iki ana partisinin yol ayrımına gelmesi, seçimlere kendi kurumsal kimlikleriyle katılacaklarını açıklamaları, AK Parti yönetiminin eleştirilere kulak vermesinin - kısmen de haklı görmesinin! - sonucuydu. Ama kararın ardından oy kaybının büyüklüğü görülünce geri adım atıldı. Anketler; iki partinin yani AK Parti ve MHP’nin birlikteliğini/işbirliğini zorunlu kılıyordu. Ama ittifak kararının ardından iki büyük şehirde - İstanbul ve Ankara! - AK Parti seçimleri kaybetti. İstanbul’da yapılan itiraz YSK’ca kabul edilince yeni şans doğdu. AK Parti; dolayısıyla Cumhur İttifakı fırsatın iyi değerlendirilmesini istiyor. Bütün kuvvetiyle/imkânlarıyla İstanbul’a yükleniyor.
Öte yandan Millet İttifakı; daha doğrusu CHP de İstanbul’a olanca gücüyle asılıyor. Seçimin tekrar kazanılması, Kılıçdaroğlu’nun liderliğini perçinleyecek. Getirdiği çizgi ve benimsediği politikayı eleştirenler seslerini kısacak. Daha da önemlisi CHP; erken genel seçim önermek ve iktidar şansını denemek isteyebilecek. İmamoğlu gibi, ‘sinirleri alınmış’, sorulanı değil istediğini söylemeyi yeğleyen, dini bilgileri yerinde, Sağ cenahtan geldiği ileri sürülen bir partiliyi Cumhurbaşkanlığı’na aday bile gösterebilecek.
Yine aynı Ankaralı usta gazeteciye göre; Kılıçdaroğlu’nun kafasında bazı tilkiler var; tıpki İsmet Paşa’nın 40 tilkisine benzeyen… Hiçbirinin kuyruğu birbirine değmiyor. Ayrıca Kılıçdaroğlu görünenin aksine son derece inatçı ve kararından vazgeçmeyen tabiata sahip. Ankara’dan başlayıp İstanbul’da tamamladığı yürüyüş karakterini bir nebze ele vermişti. Kılıçdaroğlu; seçimin kazanılmasını zengin bir altın damarı bulunmasına benzetiyor. İBB Başkanlığı’na oturacak İmamoğlu’nun eline çok sayıda belge geçeceğine inanıyor. Belgelerin; AK Parti’yi yerel ve merkezi yönetimlerde zorlayacağını/zora sokacağını savunuyor.
- Ali Babacan Büyük Şehirlerde Taban Arayışında… -
Yeni parti arayışlarından/kuruluşlarından en çok etkilenecek siyasi kurumun AK Parti olduğu/olacağı görülüyor. İstanbul’un kaybedilmesi, eski AK Parti’li siyaset adamları, Babacan ve Davutoğlu’nun yıldızını geçici süre parlatabilecek.
Babacan’ın sahil şeridinde örgütlenmeye ağırlık verdiği, il kurucuları arasında parti gözetmeksizin popülarite ve maddi yeterliliğe baktığı söyleniyor. Babacan; büyük şehirlerin kazanılmasının ANAP yani Özal formülünden geçtiğini düşünüyor. Babacan’a göre; 4 farklı eğilim, demokratik bir sepette bir arada tutulabilir; dengeli yönetilirse başarı sağlanabilir. Babacan; Millî Görüş geleneğinden yetişen isimlere oluşumunda çok sınırlı kontenjan tanıyacak gibi görünüyor. Ekonomik söylemler öne çıkarılacak; geniş halk kitlelerinin rahatsızlığı seslendirilecek.
Babacan’ın Davutoğlu’na karşı bir önyargısının bulunmamasına karşın, ayrı/uzak durması, soğuk - mesafeli! - davranması ve çalışmalarını belli bir mesafeden ama dikkatle izlemesi de merak uyandırıyor.
Babacan; kadrosuna aldığı ve katmayı düşündüğü siyasileri ‘devlet sırrı’ gibi saklıyor. Çok yakın çalışma arkadaşlarından da bilgi sızmamasına gayret ediyor. Özetle; partinin müstakbel lideri görüntüsü veren Ali Babacan’ın şehirli seçmenlere eğileceği ve 5 büyük şehirde birinci parti çıkmayı hedefleyeceği kulislerdeki söylentiler arasında… Babacan’ın parti kuruluşundan sonraki hedefinin TBMM içinde etkin bir grup oluşturma olduğu ileri sürülüyor. Yine bir başka kulis bilgisine göre Babacan; kurucular kuruluna milletvekili almayacak. Peş peşe açılacak il ve ilçe örgütlerinin yaratacağı olumlu/moral veren havanın ardından TBMM grubunun oluşumuna geçecek.
Babacan liderliğindeki hareket; Ortak Pazar ile ilişkilerin yeniden rayına oturtulmasını, ekonomide - gerekliyse! - acı reçetenin halkın onayının alınarak uygulanmasını savunuyor. IMF ile işbirliğini de gündeminin bir maddesi şeklinde benimsiyor. Bir başka siyasi gözlemciye göre Babacan&Gül liderliğindeki oluşum; TBMM’de grubu çok kolay kurabilecek. CHP ve İyi Parti’nin küskünleri de grubun önemli isimleri arasına katılabilecek… Asıl omurga AKP’den oluşturulacak...
- Davutoğlu’na Göre; AKP Fabrika Ayarlarından Uzaklaştı… -
AKP içinden çıkması kuvvetle muhtemel ikinci yeni partinin mimarı, teorisyeni ve de doğal lideri, hepimizin yakından tanıdığı, eski Dışişleri Bakanı ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu… Davutoğlu; bilhassa dış politikadaki başarısızlıkların omuzlarına yıkılmak istenmesinden çok rahatsız. Yakın çevresinin genel kanaatine göre Davutoğlu; yaşadığı olumsuz şartları yeterince dillendiremedi. Başbakanlıktan ve siyasetten ani ayrılışının tatminkâr bir açıklamasın yapmadı.
Davutoğlu; siyasette kendisini çok başarılı buluyor. AK Parti’nin tabii lideri Recep Tayyip Erdoğan’dan sonra seçim kazanan tek AK Parti Genel Başkanı olduğunu ısrarla tekrarlıyor. Davutoğlu; devlet aygıtını iyi tanıdığı iddiasında… Açıkladığı manifestonun devamının geleceği de yeni bilgiler arasında… Davutoğlu’nun kurucu kadrosunda yer almak isteyen çok sayıda eski AKP milletvekili ve bakan bulunuyor. Çevresi şimdiden kuşatılmış durumda. Hoca; Orta Anadolu, Doğu ve Güney Doğu ağırlıklı bir kadro oluşturma tercihinde… Anadolu’nun bağrından çıkacak güçlü ve inandırıcı hareketin büyük şehirlerde ilgi göreceğine ve taraftar toplayacağına inanıyor.
Davutoğlu’na çok yakın bir çalışma arkadaşının tanımlamasına/savunusuna göre; yeni oluşum AK Parti’nin kuruluşundaki fabrika ayarlarının bire bir tekrarı… Danışmanın iddiasının devamında sunulan tespit daha da ilginç: AK Parti’nin kuruluş yıllarındaki yapı ile isim benzerliğinden başka bir paralelliği/benzerliği kalmadı. AK Parti; kuruluş değerlerinden ve amaçlarından tamamen uzaklaşmış durumda…
Gerek Babacan, gerekse Davutoğlu aynı arazide inşaata başladıklarının farkında… Komşuluk hukukunu gözetip, birbirlerini kırmama, ilişkileri medeni seviyede götürme konusunda da dikkatli davranıyorlar. Muhtemel bir (erken) seçimde yanlarına Saadet Partisi’ni de alarak ittifak yapmayı/yapabilmeyi dikkatten/gözden uzak tutmuyorlar. SP’nin CHP’nin yanında seçime girmesinin bir zorunluluk olduğunu, kendileriyle daha kolay ittifak yapabileceğine inanıyorlar. Hatta İYİ Parti de olası bir partner şeklinde değerlendiriliyor. Hele hele bazı siyaset mühendislerine göre; 4’lü ittifaka CHP’nin de iştirak/liderlik etmesi, Türkiye’de siyasette deprem etkisi yapabilir… Muhalefet bloğu; iktidar bloğunu, yani Cumhur İttifakı’nı ciddi şekilde zorda bırakabilir/kuvvetten düşürebilir…
- Merkez Sağ ve Merkez Sol’daki Diğer 2 Oluşum… -
Üçüncü oluşum ise; DYP’li ve ANAP’lı bir grup eski parlamenterce yürütülüyor. Grubun en büyük iddiası: AK Parti’nin Merkez Sağ bir parti olmadığı… İYİ Parti’nin de Merkez Sağ hüviyeti kazanamadığı/temsil edemediği yolunda… İYİ Parti; neşet ettiği milliyetçi köklerinden kopamadığı; örgütlenmesinde de ağırlıklı milliyetçi/muhafazakâr kadroları kullandığı da bir diğer eleştiri konusu… Merkez Sağ seçmen; DP’nin, AP’nin, son erimde de ANAP’ın ve DYP’nin mirasına sahip çıkacak; güçlü, icracı, laik; ama dine son derece saygılı/mesafeli bir yapılanma hayali içinde… Milyonlarca seçmen asıl adresin yokluğunda, kendisine yakın siyasi partilere oy veriyor. İddiaya göre; oluşumun liderleri geçtiğimiz ay İstanbul’da toplandı ve durum değerlendirmesi yaptı. Yürütücülüğünü İzmirli eski bir DYP milletvekilinin yaptığı hareket; 23 Haziran Seçimleri’nden sonra çalışmalarına ivme kazandırma kararı aldı.
Yeni oluşumu/arayışı yakından izleyen bir siyaset bilimcinin aktarımına göre; Merkez Sağ iddiasındaki grup her ilde bir temsilci belirleyip örgütlenme çalışmalarını sürdürme kararına da vardı. Parti’nin kuruluş kararını ve bildirgesini Aydın’da açıklanacak. Sonra İzmir’de büyük bir miting ya da kapalı salon toplantısı yapılacak. Demokrat Parti’nin devamı ve mirasının gerçek sahibi oldukları tekrarlanacak. Parti organizatörlerinin düşüncesine göre; tek partinin - CHP’nin! - iktidarına Ege’de yakılan meşale ile son verilmişti. Aynı başarı şimdi de tekrarlanabilir…
Ancak oluşumun bazı zorluklar yaşadığı da konuşuluyor. ANAP ve DYP’den TBMM’ye girmiş/kamuoyunca tanınmış bazı isimleri de kadrolarına dahil edemedi; ya da desteğini alamadı.
Dördüncü ve sonuncu oluşum; Merkez Sol’a hitap ediyor. Proje sahipleri; CHP’nin kuruluş amaçlarından saptığını, Sağ’a kaydığını, laiklikten ödün verdiğini, daha da önemlisi 1973’deki büyük başarıya hasret kitleleri tatmin edemediğini savunuyor.
Hareketin içinde azımsanmayacak sayıda Ulusalcı var. Baykal döneminin ağır toplarının pek sıcak bakmadığı oluşum, ezanın Türkçe okunmasını bile savunabiliyor. CHP’de Kılıçdaroğlu’nun liderliğini başarısız gören oluşumun liderleri de 23 Haziran’a kilitlenmiş vaziyette. İçlerinde eski CHP milletvekilleri ve yöneticilerinin de bulunduğu grubun parolası: Yeniden Yeni Bir Ruhla Millî Mücadele…
Kısacası; Ankara’da politika 23 Haziran Pazar gecesinde açıklanacak seçim sonuçlarına kilitlendi. 24 Haziran Pazartesi günü kimilerinin umudunu yeşertecek; kimilerinin umutları da başka bahara kalacak.
SİYASETCAFE.COM