Yanı başımızda bir bağımsız Kürt Devleti’nin kurulma çabalarına en önde destek veren İsrail, tüm hatları ile ortaya çıktı. Ard arda gelen açıklamalarda İsrail’in Barzani’ye “tam destek” vermekte olduğunu gördük. Özetle İsrail, bugüne kadar sessiz kaldığı konuda en öne çıkan ülke oldu.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin (IKBY) 25 Eylül'de yapmayı planladığı “Bağımsızlık referandumundan” önce Kürt halkının kendilerine ait bir devlet elde etme yönündeki meşru çabalarını desteklediklerini belirtti.
Netanyahu, Yahudi kökenli Mesut Barzani'yi “BağımsIzlık referandum”u dolayısıyla açıktan destek veren tek lider olarak öne çıkıyor.
Netanyahu'nun bürosundan yapılan açıklamada, "Terörizmin her türlüsünü reddeden İsrail, Kürt halkının kendilerine ait bir devlet elde etme yönündeki meşru çabalarını destekliyor" değerlendirmesinde bulunuldu.
PKK ikilemi Açıklamada, "İsrail, PKK'yı reddediyor ve terörist bir örgüt olarak görüyor" ifadesinin de kullanılması dikkat çekiyor çekmesine ama, İsrail’in bu konuda ikili oynadığını da görmekteyiz.
Nedenine gelince:
İsrail, PKK'nın Suriye'deki uzantısı PYD/YPG'ye de tam destek veriyor. Böylece İsrail'in PKK'yi terörist örgüt olarak nitelendirmesin bir inandırıcılığı olabilir mi?
Netanyahu'nun bu açıklamayı eski İsrail Genelkurmay Başkanı Yair Golan'ın "PKK'yı terörist bir örgüt olarak görmediği" sözlerinden bir hafta sonra yapmasına dikkat çekildi. Golan, geçen hafta ABD’de Washington Yakın Doğu Politika Enstitüsü’nde yaptığı konuşmanın soru-cevap bölümünde, "Benim kişisel bakış açıma göre, PKK bir terör örgütü değil. Belki bu sözler manşetlere çıkacak ama ben böyle görüyorum. İsrail'in dış politikasına hizmet ediyorlar” demişti.
Dikkat edilecek olursa PKK konusunda oldukça çelişkili açıklamalar yapılıyor.
İsrail'in 1960'ların başından bu yana Kürt halkıyla iyi iş birliği yaptığını ifade eden Golan, "Ortadoğu'nun kaderiyle ilgili en olumlu gelişmenin, bir tür Kürt oluşumunun -bağımsız bir oluşumun- ortaya çıkması olacaktır" açıklamasını yapmıştı.
Golan, 25 Eylül'de yapılacak referandum ile ilgili olarak da, "Tüm Kürtlerin katılımıyla Büyük Kürdistan kurulmalıdır" demişti.
İsrail Başbakanı Netanyahu, geçen ay da Irak'ta bağımsız bir Kürt devletini desteklediğini belirterek Kürtleri “Değerlerini paylaşan cesur, Batı yanlısı insanlar” olarak nitelendirmişti.
Referandum kavgasının giderek sertleşmesini de görmekteyiz.
IKBY Başkanı Mesut Barzani, 7 Haziran'da siyasi partilerle gerçekleştirdiği toplantı sonrasında, uzun süredir tartışılan bağımsızlık referandumunun 25 Eylül 2017'de yapılacağını ilan etmişti. Irak Başbakanı Haydar el-İbadi ise Barzani'nin referandum ilanından sonra yaptığı açıklamada, "Bunun anayasaya aykırı olduğunu belirterek sonucu tanımayacaklarını" belirtmişti. Irak Meclisi de yaptığı oylamada IKBY'nin 25 Eylül'de gerçekleştireceği “Bağımsızlık referandumunu” reddetmişti. IKBY, 25 Eylül'de “Bağımsızlık referandumu” yapma kararına uluslararası toplumdan destek bulamamıştı.
Türkiye, İran, ABD, Almanya ve Avrupa Birliği, Irak'ın toprak bütünlüğüne vurgu yapan uyarılarda bulunuyor. Başbakan Yıldırım son açıklamasında “Mutlaka bir bedeli olur” diyerek Barzani’nin yeniden dikkatini çekmek durumunda kaldı.
Rusya da Kürt yönetiminin referandumun sonuçlarını iyi düşünmesi gerektiğine işaret ediyor. Ancak, Rusya bu konuda ne kadar samimi bunun tartışılması gerektiği görüşündeyiz.
Talabani'den de referanduma destek geldiği biliniyor. Almanya'da tedavi altında olan Celal Talabani'nin Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) medyası, Kürdistan Bölgesi'nde 25 Eylül'de yapılacak olan bağımsızlık referandumuna yönelik, “Evet” kampanyasını başlattı. KYB'nin resmi yayın organı olan günlük Kurdistani Nwe gazetesinin sürmanşetinde “Irak'ta 97 yıldır ümidimiz yok ediliyor” ifadesi yer aldı.