“Evrim yoluyla yaratılış” denilince herkesin aklına Charles Darwin (1809 – 1882) gelir. Evrim yoluyla yaratılmış olmayı, insanlığın gündemine ilk defa Darwin sokmuş gibi anlatılır. Darwin’den neredeyse bin (1000) yıl önce, evrim yoluyla insanın yaratılmış olduğunu / olabileceğini söylemiş olan birçok İslam âlimi var. Evrim ve İslam konusunda müstakil bir çalışma yayınlamış olan Prof. Mehmet Bayraktar “Müslümanların evrimci yaratılış teorisi, din ve bilim açısından, Darwinizm ve yeni Darwinizmden daha üstün, daha tutarlı ve daha problemsizdir.” diyor.
Bu gerçekleri öğrenmek için insanın ezberleri dışına çıkması ve farklı okumalar yapması gerekiyor. Bizim gibi, okulda öğrendikleriyle kalan ömrünü tamamlayan insanların çok olduğu toplumlarda, işin aslını öğrenen insan sayısı çok az oluyor. Özellikle gençlik yılarında din adına öğrendikleriyle kalan ömrünü geçirmeye alışmış insanlara, ezberlerini bozdurmak çok daha zor oluyor.
Türkiye’de klasik dindar çevrelerde yetişmiş birisi olarak, bende bu süreci okuyarak ve ezberlerimi bozarak atlattım. Ailede ve okulda öğrendiklerimle yetinmiş olsaydım, burada yazacaklarımın hiçbirisini öğrenemeyecektim.
Evrim’in İlk Romanı
İbn-i Tufeyl’inHayy Bin Yakzan adlı kitabında, evrim yoluyla yaratılışı roman şeklinde anlattığını, bu inancını açıkça söylemeyip kurgu bir roman şeklinde yazmış olmasının sebebinin, kendi döneminin gelenekçilerinden (bugünün tarikat kafalıları) gelebilecek olan tepkilerden çekinmesi olduğunu öğrenince, çok şaşırmıştım. İbn-i Tufeyl’in romanını tekrar alıp okumama sebep olmuştu bu bilgi.
İbni Tufeyl, Hayy’ın oluşumundan söz ederken, mayalanmış balçık, cıvık kütle, kaynayan sudaki hava kabarcıklarına benzeyen, işlenmiş ve karışım halindeki balçık gibi ifadeler kullanmaktadır. Güneş ışığının ve sıcaklığın etkisiyle embriyo (cenin) oluştu. Bunlar çılgınca tahminler değildi, bir bilim adamının araştırmacı ve gözlemci kafasının öne sürdüğü olgulardı. Mayalanmış balçık, cıvık kütle, ışık ve ısı, İbn Tufeyl’in yaşam olgusunu açıklamak için sunduğu hipotezlerdir. Öyle ki bunlara, Darwin, Haldane ve Keosian tarafından, sıcak göletler, amonyak, fosforik tuzlar, ışık, ısı ve elektrik gibi modern yorumlar getirilmiştir. (Evrim ve Tasarım – Gelen-eksel ve Çağdaş Metinler Seçkisi – Derleyen Recep Alpyağıl – İz Yayıncılık - Sayfa 134-135)
Meşhur İslam Âlimleri
Evrim Teorisi denilince akıllarına Darwin gelenler veya bunu savunan Müslümanları “kafir” ilan edenler için küçük bir özet çıkarttım.
Modern anlamda bir evrim fikri, ilk defa Nazzâm (ö.845) tarafından ortaya atılmıştır. Nazzâm, evrimci bir yaklaşımla kâinatın oluşumunu ve varlık türlerinin kökenlerini açıklamıştır.
(...) Nazzâm’ın meşhur talebesi ve ilk Müslüman Zoologlardan olan Câhiz (776-869), hocasının evrimci fikirlerinden hareketle, canlılar âlemi, özellikle hayvanlar âlemi hakkında yaptığı özel incelemelerine dayanarak canlıların evrimiyle ilgili çok ilginç fikirler ileri sürmüştür. Bu bakımdan Câhiz’e genel ve sistematik biyolojik evrim teorisinin ilk kurucusu olarak bakabiliriz. Aralarında bazı farklar olmasına rağmen Câhiz’ın biyolojik evrim teorisi, birçok yönden Darwinizme benzer.
Nazzâm ve Câhiz’den sonra, önemli Müslüman evrimciler, 11. yüzyılın başında ortaya çıkmışlardır. Bunlar İhvan’sSafâ (kuruluş 983), İbni Miskeveyh (970-1035), Birûni (973-1051) ve İbni Heysem’dir (965-1039).
(…)
1240 yılında ölen İbni Arabi, 1273 yılında ölen Mevlâna Celalettin Rumi gibi mutasavvıflar, 1274 yılında ölen Nasirüddin et Tûsî gibi filozoflar, İrâkî gibi kimyacılar ve 1283 yılında ölen Kazvini gibi kozmografyacılarda, 13. yüzyılın önemli evrimciler olarak zikredilebilir.
(…)
1406 yılında ölen meşhur sosyolog İbni Haldun, 1572 yılında ölen meşhur Osmanlı ahlâkçısı Kınalızâde Ali Efendi ve meşhur İranlı filozof Molla Sadra Şirazi (ö.1640), evrimci görüşü benimseyenler arasındadır. 1772 yılında ölen Erzurumlu İbrahim Hakkı ve 1938 yılında ölen Muhammed İkbal evrimi savunanlardandır. (İslam’da Evrimci Yaratılış Teorisi – Mehmet Bayraktar – OttoYayınları - s.22-23-24)
Ömer Nasuhi Bilmen
1883 ile 1971 yılları arasında yaşamış olan, birçok Müslüman’ın evinde İslam İlmihali kitabı bulunan, Türkiye’nin beşinci Diyanet İşleri Başkanlığını yapmış olan Ömer Nasuhi Bilmen Hoca’dan alıntı yapmış Mehmet Bayraktar Hoca:
Ömer Nasuhi Bilmen, Muvazzah İlmi Kelam adlı eserinde, genelde, aklen bir evrim teorisini kabul etmekle birlikte, Darwinizmi bir akli faraziyedir diye eleştirir. Hatta Darwinizmi, aslında materyalist ve ateist olan kimselerin, kendi ideolojileri doğrultusunda, bizzat Darwin’in kendinden bile daha çok, materyalist bir tutumla, kasıtlı bir şekilde sunduklarını da vurgular.
Ömer Nasuhi Bilmen şöyle der:
Filvâki, kâinatta bir tekâmül kanununun mevcudiyeti kabul edilebilir. Fakat muahazeyeşâyân olan cihet, bu konunun yanlış telakki olunması, yanlış tefsire uğratılmasıdır; Sâni’i Hâkim’i isbata delalet eden böyle bir kanunun, Sâni’i inkârı delil ittihaz edilmesidir.
(…) İşte bunun içindir ki, tekâmül nazariyesi -bir takım maddeperesteşhâsın telakki ettikleri tarzı itibariyle- bugün sâbık kıymetini gâip etmiş, bunun mücerret faraziyâttan ibaret olduğu anlaşılmıştır.
Şunu da söyleyelim ki; nebâtât ve hayvanâtın ve hatta insanların, tekâmül tarikıyla vücuda gelmiş olmaları, aklen caizdir. Fahri Âlem Hazretleri dilediği mahlûkunu bir nevî müstakil olarak yaratabileceği gibi, bitariki tedriç de vücuda getirebilir; bunda ispat olunacak bir cihet yoktur… (İslam’da Evrimci Yaratılış Teorisi – Mehmet Bayraktar – OttoYayınları - s.25)
Erzurumlu İbrahim Hakkı (1703-1772)
Evrim ve Tasarım kitabını derleyen Sayın Recep Alpyağıl, evrim konusunda yazılmış birçok yazıdan seçkiler yapmış kitabında. Erzurumlu İbrahim Hakkı’dan yaptığı alıntıdan bir bölüm şu şekilde:
Evrim teorisinin kurucusu sayılan Darwin (1809-1882)’den çok önce Erzurumlu İbrahim Hakkı (1703-1772), Müslümanların geliştirdiği evrim tezini ünlü Marifetname’sinde özetlemiştir. Vahdet-i vücud sistemini bilgilerini temel yapan mutasavvuf filozofların görüşüne göre varlık, Hakk’ın isim ve sıfatlarının inişinden ve evrimleşerek insan-ı kâmil mertebesine dönüp tekrar Hakk’a yükselişinden ibarettir. Bu esasa bağlı kalarak evrimi izah eden İbrahim Hakkı da özetle derki:
“Varın yok olması, yokun var olması mümkün değildir. Var daima var yok daima yoktur. Fakat var, bir mertebeden diğer mertebeye, bir halden diğer hale geçebilir. Allah’ın emriyle felekler ve yıldızlar hareket edip dört unsur istihale ile birbirine karışmış, unsurların izdivacından önce madenler, ondan bitkiler, ondan hayvanlar vücuda gelmiş ve hayvan kemaline bulunca insan meydana gelmiştir. Madenlerle bitkiler arasında ara varlığı mercandır; bitkiler ile hayvanlar arasında ara varlık hurmadır; hayvanlarla insanlar arasında ara varlığı maymundur. Zira cümle azası, kıl ve kuyruktan başka içi dışı insana benzer. Mevcut aracıların hikmeti şudur ki her biri kendi mertebesinin aşağısından en yükseğinde vasıl olup varlıklar mertebesi bir düzenle sıralanıp insan mertebesinde son bulur. Gaye, devr-ü zamanın tetimmesi, cihan’ın özü olan insanın meydana gelmesidir. (Evrim ve Tasarım – Geleneksel ve Çağdaş Metinler Seçkisi – Derleyen Recep Alpyağıl – İz Yayıncılık - Sayfa 125-126)
Elmalılı Hamdi Yazır (1978 – 1942)
Elmalılı Hamdi Yazır, Tanrı’nın “Ol” emrinin, mutlaka bir anilik bildirmediğini, aynı zamanda bir süreç içinde oluşu da ifade edilebileceğini vurgulamaktadır.
“Doğrusu Allah indinde İsa meseli Âdem meseli gibidir: Onu topraktan yarattı sonra da ona ‘ol!’ dedi, o halde olur.” (Âli İmran 59) ayetinin tefsirinde Elmalılı Hamdi Yazır şunları yazmış;
Binaenaleyh insan bir hayvan tohumundan olmuştur veya bir nebat tohumundan olmuştur diye şüphe etmekte meseleyi değiştirmez, ilk insan bizzat mahluktur. Farz edelim ki Âdem bir hayvandan doğmuş olsun, bir hayvan veya bir nebat insan oluversin, bu da bir “kün!” den başka bir şey midir? Bil’farz ilk insan nesnastan doğmuş demek “ilk insan, insan tohumuna muhtaç olmamıştır, insan için insan tohumu zaruri değildir” demek değil midir? O halde bunlarda halk kanunu ve “kün!” emrinden başka ilmî ve yakînî bir mebdei kanunî yok iken şüphelere koşup da muhkem mi bırakmanın manası nedir? Daha sonra Âdem’in bir değil birçok farz edilmesi de meseleyi değiştirmez. Bilakis emsali teksir eder. Lakin akıl noktayı nazarında bir Âdemden fazlası da zaruri ve muhkem değildir. Mamafih ne gariptir ki babasız bir insan olmaz babasında bulunanlar bidayette bir değil birçok babasız insanlar bulunduğuna hükmetmek istiyorlar. Bunun adı ise ilimde imanda muhkemi bırakıp şüpheye koşmaktır. (Evrim ve Tasarım – Gelen-eksel ve Çağdaş Metinler Seçkisi – Derleyen Recep Alpyağıl – İz Yayıncılık - Sayfa 134-135)
İbni Haldun (1332 – 1406)
Bu aşağı olan tabakadan türeyerek, hayvanın nevi cinsi çoğalmış, tedrici bir surette fikir ve düşünce sahibi olan insanın teşekkülüne kadar yükselmiştir. Bazı hayvanlar anlayış ve duyguları itibari ile insan derecesine yükselmiş ise de fikir ve düşünce de insan derecesine varamamışlardır. ((Evrim ve Tasarım – Geleneksel ve Çağdaş Metinler Seçkisi – Derleyen Recep Alpyağıl – İz Yayıncılık - Sayfa 298-299)
Mevlâna Celaleddin Rumi (1207 – 1273)
Ünlü Türk düşünürü ve mutasavvıfı Mevlâna, farsça yazdığı “Mesnev”sinin dördüncü cildinde şunları söyler:
Ademoğlu ilk önce cansızlar âlemine (iklim) geldi. Sonra bitki âlemine geçti, orada uzun müddet kaldı. Cansızlar âlemini ve orada meydana gelen kavgaları hatırlamadı. Bitki âleminden hayvan âlemine geçti. Burada da bitkiyken ki halini hiç hatırlamadı. Yüce yaratıcı onu hayvan âleminden insan âlemine çekti. Bir âlemden diğerine koştura koştura: Sonunda o âlim ve akıllı oluverdi.
Mevlâna Celâleddin el-Rûmî'nin sözünü ettiği kavgalar veya mücadeleler Darwin'in canlı kavgası (concurrencevitale) görüşüne benziyor. Ancak, Rûmî'nin bahsettiği kavgalar, Darwin'in canlı kavgasından daha geniş kapsamlıdır. Mevlâna, îbnMiskeveyh'in dediğinden fazla bir şey söylemiyor ama “ufuk” (evrim merhalesi) kavramı yerine “âlem” (iklim) kavramını kullanıyor. (Darwin'den önce İslam düşünürlerinde evrimle ilgili fikirler –Prof. İsmail Yakıt)
Hepsi Kafir mi?
“Evrim teorisini kabul etmek şirktir. Din adına bunu savunanlar müşriktir! Evrim teorisine inanmak Kur’an’ı inkârdır” diyen birçok hoca var Türkiye’de. Evrime inanmayı dinden çıkmak olarak anlatıyor, deizmin ve ateizmin sebebi olarak evrimi savunan âlimleri gösteriyorlar.
Evrim yoluyla yaratılışa inanan insanları kafir olarak damgalayan tarikat kafalılara sormak gerek: Elmalılı Hamdi Yazır Kafir mi? Ömer Nasuhi Bilmen için kafir diyebiliyor musunuz? Erzurumlu İbrahim Hakkı müşrik mi? Nazzâm, Cahız, İbn Miskeveyh, İbn Sina, Biruni, İbn Tüfeyl, İbn Haldun sizce kafir mi müşrik mi sapık mı?
Bu insanların hepsi aklını kullanan İslam âlimleri iken, siz hâlen kendinize akılsız köle müritler yetiştirmeye çalışan zavallılarsınız.
Tavsiye Kitaplar
Evrim ve Tasarım – Geleneksel ve Çağdaş Metinler Seçkisi – Recep Alpyağıl– İz Yayıncılık
İslam’da Evrimci Yaratılış Teorisi – Prof. Mehmet Bayraktar – Otto Yayınları
Yaratılış ve Evrim (Kur’an ve Tabiat Ayetleri Işığında) – Mustafa İslamoğlu – Düşün Yayıncılık
Evrim – Yaratma Yöntemi mi? Din Karşıtlığı mı? – Turgut Çiftçi – Düşün Yayıncılık