Geçtiğimiz günlerde 'Yazarsın ama arşivini silemezsin Fuat Uğur' başlıklı bir yazı kaleme alan Sözcü gazetesi yazarı Aytunç Erkin, Sözcü'yü hedef alan Işıkçılar Cemaati’nin yayın organı Türkiye gazetesi yazarı Fuat Uğur'u eleştirmişti.
Fuat Uğur’un FETÖ lideri Gülen’e övgü dolu arşivini açıklayan Erkin, bugünkü köşe yazısında da Türkiye gazetesinin sahibi de olan Işıkçılar cemaatinin lideri Enver Ören’in oğlu Mücahit Ören ile ilgili bir yazı kaleme aldı.
Mücahit Ören'in 13 Temmuz 2016'da ABD'den attığı mailde, "Ankara’yı ayağa kaldıracağımız gün çok yakın" ifadelerini ele alan Erkin'in yazısı şu şekilde:
"Sözcü’ye karşı yürütülen algı operasyonunun ‘medya’ ayağı Işıkçılar cemaatinin gazetesi Türkiye üzerinden yürütülüyor. Ne zaman başka bir konuyu yazmak istesem her sabah bir yalanla uyandığımız için gerçekleri okuyucumuzla bir kez daha paylaşmak zorunda kalıyoruz. Türkiye Gazetesi yazarı Fuat Uğur dün yine 'Bu cinayet taammüden işlendi' başlıklı yazısında iftiralarını sürdürmüş. Fuat Uğur şöyle demiş: 'Sözcü medya dünyamızdaki en büyük ‘proje’lerden biridir. Açılan davadaki iddianameye bakıldığında FETÖ’ye yoğun bir destek olduğu görülmekte.' İddianamenin tel tel döküldüğünü biz değil dünya biliyor. Kendisi de zaten ilk iddianameyle ilgili görüşlerini 5 Ekim 2017’de, 9 Kasım 2017 ve mahkemede anlattı. Bunu ayrıca işleyeceğiz. Biz esas konuya gelelim…
Tarih 13 Temmuz 2016… İhlas Holding’in patronu, ABD vatandaşı Mücahit Ören o gün yazarlarından Batuhan Yaşar’a bir mail gönderir. Bu maili Aydınlık yazarı Sabahattin Önkibar iki kez köşesinde yazar. 23 Aralık 2018’de de SÖZCÜ’deki köşemde maili gündeme getirdim. Türksat için gönderdiği teminat eksik çıkan Mücahit Ören öfkelenir ve ABD’den şu e-postayı atar: 'Kesin söylüyorum bir kuruş ilave teminat vermeyeceğim... Önce kapatırım TGRT’yi, ancak Ankara’yı ayağa kaldıracağımız gün çok yakın. Bankalar ile konuşmayın.' Mail ortaya çıkınca, Ören ve Yaşar, Aydınlık yazarı Sabahattin Önkibar’a suç duyurusunda bulunur ama… Suç duyurusunda Mücahit Ören 'Ankara’yı ayağa kaldıracağımız gün çok yakın' cümlesini kabul eder… 'Kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme ve yayma, hakaret, özel hayatın gizliliğini ihlal etmek, haberleşmenin gizliliğini ihlal etmek' dilekçenin ana gövdesidir. Soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Umut Tepe, şikayeti inceledikten sonra Önkibar hakkında 'kovuşturmaya yer yoktur' der ve dosyayı kapar. Üç gün önce sordum: Mücahit Ören 13 Temmuz’da yani FETÖ darbe girişimine iki gün kala üstelik ABD’de bulunuyor iken durduk yerde niye Ankara’yı ayağa kaldıracaklarından söz ediyor? Savcılık bu maille ilgili bir işlem yaptı mı? Devam edelim…
NURİ ELİBOL’IN ÜÇ YAZISI
Tarih 26 Temmuz 2017… Bu mailden bir yıl sonra Türkiye Gazetesi yeni bir darbe girişiminin olacağını ve bunun da ‘ulusalcılar’ tarafından yapılacağını iddia eder. Aynı FETÖ elebaşı Fetullah Gülen gibi aynı ABD’nin ‘derin sesi’ Michael Rubin gibi… 'Yeni darbeyi ulusalcılar yapabilir' manşetini de gazetenin emekli askeri ve karargahta zaman zaman görülen Nuri Elibol atar. Elibol bu manşetten hemen sonra 30 ve 31 Temmuz 2017’de iki yazı daha kaleme alır ve FETÖ’cü darbe girişimine direnişte büyük rol oynayan subayları hedefe koyar. Sonra ne mi olur? 2 Ekim 2017’de Nuri Elibol gazetesine veda eder. Savcılık acaba bu yazılarla ilgili Nuri Elibol’un bilgisine başvurdu mu? Elindeki belgeleri istedi mi?
FETÖ'CÜLER NEREDE BULUŞTU?
Şimdi geliyoruz can alıcı soruya. Firari FETÖ’cü Emre Uslu 15 Temmuz’dan kısa süre önce attığı tweetler ile gündeme gelmişti. Söz konusu tweetlerinde 'Temmuz' ayında Türkiye'ye döneceğini söyleyen Uslu, 'Bilet paramı ödemek isteyen twitçiler lütfen 22 Temmuz - 12 Ağustos arasında DC- İstanbul için bir bilet alın. e - malimi biliyorsunuz' ifadelerini kullanarak alçak darbe girişimini önceden haber vermişti. Firari FETÖ mensubu Tuncay Opçin de darbe girişiminden bir gün önce 14 Temmuz'da 'yatakta basıp, şafakta asacaklar' mesajıyla adeta darbe olacağı mesajı vermişti. Merak ediyoruz: Mücahit Ören’in darbe girişiminden iki gün önce 'Ankara’yı ayağa kaldıracağımız gün çok yakın' attığı maille bu tweetler arasında bir fark var mı?
FUAT UĞUR, "KANDIRILDIK" DEMİŞ, KANDIRILMADINIZ SAYIN UĞUR, FETÖ'YE YARDIM VE YATAKLI YAPTINIZ VE HEPİNİZ SUÇ İŞLEDİNİZ
12 Haziran 2007’de başladı kumpaslar. Ergenekon, Balyoz, Odatv, Şike, Casusluk, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a yapılan operasyon, 17-25 Aralık vs… FETÖ, 2013’e kadar hem Kemalistler’e hem de iktidara pusu kurdu. Medyada da destekçileri vardı. Türkiye Gazetesi yazarı Fuat Uğur dünkü yazısında diyor ki: 'Biz de bu pislik Cemaat’in oyununa geldik. Çünkü karşımızda onların bir başka versiyonu olan Kemalist darbeci vesayetçiler tehdit edip duruyordu. Ama asıl fikrimizi sorarsanız bu durumu ‘İt dişi domuz derisi’ sözü ile tanımlıyorduk daha çok. Lâkin yanıldığımız nokta, itin fazla dişli olduğunu görememekten kaynaklıydı. Derken, önce 7 Şubat MİT darbesi ve arkasından da 17-25 Aralık yargı darbesi geldiğinde bu örgütün alçak yüzünü gördük. Tıpkı ülkemizde yıllardır darbe üstüne darbe yapan Kemalist askeri vesayetçilerin ne halt olduğunu anladığımız gibi. Yanılmak insanlık halidir.' Uğur’un kullandığı ‘İt dişi domuz derisi’ deyiminin anlamı şu: 'Sevilmeyen iki kişi arasındaki anlaşmazlıktan duyulan hoşnutluk.' Uğur, FETÖ ile askerler arasındaki bu kavgadan ‘hoşnutmuş’ ve bu yüzden anlayamamış! Lütfen… Aklımızla alay etmeyin! ‘İtin’ yani FETÖ’nün daha dişli olduğunu fark edememiş, ‘domuz’ Kemalistler’e karşı. Yalan! Fuat Uğur başta olmak üzere medyanın önemli isimleri FETÖ’ye yardım ve yataklık yaptı. Attığı tweetleri yazdık hatta MİT krizinde 'AKP ile cemaat' arasında arabuluculuk bile yapmaya çalışmıştı. Şimdi ‘kandırıldık’ diyerek işbirliğini hatta ‘yardım ve yataklığı’ unutturmaya çalışıyor. 2007’den bu yana kanser olup ölen, intihar edenler için ne diyeceksiniz? Kuddusi Okkır, Türkan Saylan, Ali Tatar, Erhan Göksel, Kaşif Kozinoğlu, İlhan Selçuk, Uçkun Geray, Berk Erden, Murat Özenalp’in hayatlarını kim geri getirecek. Vicdanınız rahat mı?
Bu iki yazıya takipsizlik verildi
Fuat Uğur yazısında şöyle diyor:
'Sandılar ki ‘Biz bu FETÖ’yü destekleyelim, bu iktidarı ancak onlar yıkabilir. Sonrasında zaten onların icabına bakarız’ diye özetlenebilecek ‘big bang teori’leriyle bir taşla iki kuş vuracaklar. Zaten Emin Çölaşan’ın hakkında dava açılmasına neden olan ‘Şimdi Cemaat'i destekleme zamanı’, ‘Bizim yapamadığımızı Fetullahçılar yaptı’ açıklamalarının sebebi buydu. Neden bilerek ve isteyerek; yani taammüden FETÖ’yü desteklediler?' Şimdi Fuat Uğur’a soruşturma dosyasından belgeyle yanıt verelim.
SÖZCÜ davasının yeni savcısı 23 Kasım 2018 tarihinde Emin Çölaşan’ın yazılarıyla ilgili şu kararı verdi:
'Yine gazetenin yazarlarından Mustafa Emin Çölaşan’ın 29 Ekim 2015 tarihinde ‘Şimdi Cemaat'i destekleme zamanı’ başlıklı yazı ve 24 Aralık 2013 tarihinde ‘Bizim yapamadığımızı Fethullah’la ekibi başardı’ şeklinde yazılar yazdığı tespit edilmiştir. Şüpheli eylemlerinin sistematik ve süreç içerisinde devamlılık arz eder şekilde olmadığı tespit edilmiştir. Bu nedenle şüphelinin yukarıda belirtilen eylemlerinin örgütün amacına yönelik faaliyet olarak nitelendirilememiştir. Kamu davası açmaya yeterli başkaca delil elde edilemediği anlaşılmıştır. Kovuşturma yapılmasına yer olmadığına…'
Bu karardan dört gün sonra 27 Kasım 2018’de savcılık makamı Çölaşan’ın 16 Mayıs 2017’de 'Bir annenin dramı' başlıklı yazısında FETÖ’den yatan bir şahsın mektubunu yayımladığını ifade etti. Bu yazıdan dolayı dört gün önce verilen 'Kovuşturma yapılmasına yer olmadığı…' kararının kaldırılmasını istedi. 28 Kasım’da da İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliği talebi kabul etti. Yani Fuat Uğur’un döne döne yazdığı iki başlıkla ilgili karar çok net: 'Kovuşturmaya yer yok.'
SÖZCÜ’ye karşı gazetecilikten uzak sanki ‘kinle’ yazılar kaleme alan Fuat Uğur’a 8 Kasım 2017’deki mahkemede yaptığı tanıklığı hatırlatalım:
'Ben iddianamede bir somut kanıt da görmedim. Ben, Sözcü Gazetesi'nin FETÖ ile irtibatlı olduğuna dair hiçbir şey bilmiyorum. Bu dava bence bir hukuk devletine zarar vermeden bitirilmeli diye düşünüyorum.' Fuat Uğur tanıklık öncesi de Türkiye Gazetesi’nde şöyle demişti: 'Bir gazeteci olarak ve objektif gözle baktığımda FETÖ/PDY’nin son yıllardaki yayın ve haberlerini bilmekteyiz. Sözcü gazetesinin bunlarla aynı şekilde yayın yaptığını söylemek mümkün değildir. Sözcü Gazetesi’nin saptadığı bazı konular da var. Misal, ‘Sözcü’yü kimin kurduğu hususunda üç ayrı görüş var’ veya ‘İddianamede FETÖ kriterlerinden; yani bylock, HTS kayıtları, Bank Asya para yatırma ve şifreli mesajlaşmalar gibi delillere rastlanmıyor’ denilmekte. Bir de şunu soruyorlar ve can alıcı nokta: ‘İddianameye göre Sözcü’yü FETÖ kurdu. Aynı iddianameye göre FETÖ Sözcü’ye sızmış. FETÖ kurduğu bir gazeteye nasıl sızar?' (5 Ekim 2017/Türkiye)
Ve geliyoruz tanıklıktan bir gün sonraki yazısına. Fuat Uğur şunları yazmış: 'Bu dava güçlü kanıtlarla dolu FETÖ ana davalarının meşruiyetini gölgelemekten başka bir işe yaramıyor. Çünkü FETÖ bu durumu yurt dışında malzeme olarak kullanıp gerçek mağdurlar arasına kaynayarak kendilerini saklıyor, ‘Bakın Türkiye’de hukuk bu şekilde, biz de işte bu tür davalarla yargılanıyoruz’ mesajı veriyor bol bol.' (9 Kasım 2017/Türkiye) Ah Fuat Uğur… Dün de diyorsun ki, 'Kısaca Sözcü medya dünyamızdaki en büyük ‘proje’lerden biridir'. Yine kandırılma!"
SİYASETCAFE.COM