“CHP kapatılmalı, vakıf halini almalıdır. CHP, sosyal demokrat bir parti değildir. Sosyal demokrasinin önündeki en büyük engeldir ve bu yüzden kapatılmalıdır.” …
“CHP artık bir tabela partisidir”
Yukarıdaki ilk cümleyi kuran CHP içerisinde “Organize bir azınlık” ile parti yönetimini ele geçiren ve CHP’nin küresel sistem tarafından dizayn edilmesi operasyonunun en önemli “Aparatlarından” birisi olan 10 Aralık Hareketi’nin 1 numaralı ismi Oğuz Kaan Salıcı’ya ait.
Tabii Salıcı bu sözleri söylediği zamanlarda CHP içerisindeki “Sisteme” dahil değildi ve “Sistemin” dışarısında kaldığı için bunları söylüyordu.Bugün gelinen noktada bu sözleri söyleyen Salıcı CHP’de 2 numaralı isim,10 Aralık Hareketi’nin tüm kurucuları ve yönetici ekibi CHP içerisinde vekillikten,il başkanlığına,il başkanlığjndan PM üyeliği ve belediye başkanlığına kadar “Koltuklarına” kurulmuş partiyi yönetiyor ve hiç birisinin aklına da “CHP kapatılsın,vakıf halini alsın” gibi bir düşünce gelmiyor…
Yukarıdaki sözlerden 2.si ise CHP içerisinde 10 Aralık Hareketi ve onun temsilcisi olduğu liberal,etnik ve mezhep siyasetine karşı olan, SOROS fonlamalarına isyan eden Muharrem İnce’ye ait…
İnce de partisinden istifa edip kendi yolunu çizdiği gün “CHP artık bir tabela partidir” açıklamasını yapıyor…
Yani İnce “Sistemin dışında” kaldığı zaman bunu söylüyor…
Türkiye’de 10 Aralık Hareketi ve küresel bağlarını ilk kez yazan ve bunu İÇERİDEN FETHEDİLEN KALE: CHP ismi ile kitaplaştırıp geniş kitlelere ulaştıran ilk ve tek gazeteci olarak biz bunları yazdığımızda, bu eleştirileri getirdiğimizde sene 2018’di…
Biz “CHP’de delegelik sistemi parti içerisinde örgütlü bir azınlık ile partiyi adeta işgal eden kadroların kendi makamlarını koruma zırhı altına almalarının aracıdır.Bu nedenle delegelik sistemi tamamen kaldırılmalı ve partide ilçe başkanından genel başkanına kadar her bir makama ve tabii milletvekili adaylıklarına partinin tüm üyelerinin katılımı ile seçim yapılmalıdır” dediğimizde sene 2018’di…
Biz “Bu parti merkez sağın sembol isimlerine yer açma kaygısı,merkez sağdan oy alma hevesi ile hızla sağcılaştırılıyor,partinin siyaseten içi boşaltılıyor” dediğimizde Atatürk’e “kefere” diyenler “CHP’de Genel Başkan Yardımcısı yapılamaz” dediğimizde sene 2018’di…
Muharrem İnce’nin henüz bugün dile getirdiği şeyleri biz en az 3 senedir dile getiriyoruz…
Peki Muharrem İnce ne yapıyordu biz bunları söylerken?
O çok şikayet ettiği, ”Tabela partisi” CHP’nin Milletvekili oluyordu,Grup Başkanvekili oluyordu, Cumhurbaşkanı oluyordu…
Muharrem İnce milletvekiliyken, PM üyesiyken, daha bir genel başkan adayı olarak ortaya çıkacak gücü ve popülaritayi bulamamışken yani “SİSTEMİN İÇERİSİNDEYKEN” tek bir gün partinin bu işgal edilmişliğine,parti içindeki anti-demokratik uygulamalara,delege sistemine,genel başkanın hazırladığı listelere halkın “Tıpış tıpış oy vermek zorunda” bıraktırılan sisteme eleştirisini kamuoyuna açık ve CHP yönetimine alenen baş kaldırarak yaptığını duydunuz mu? Hayır.
Muharrem İnce ne zamanki CHP kendisini Cumhurbaşkanı adayı yaptı ve o dönemde yakalanan rüzgar ile partiden yüksek oy alarak bir “Siyasal aktör” ve “Potansiyel Genel Başkan” adayı haline geldi işte o zaman birden bire kendisine bir “ Aydınlanma” geldi ve partinin içinin boşaltıldığını,SOROS ekiplerini,delegelik sisteminin antidemokratik oluşunu “Farketti”
Zannedersiniz ki “42 senelik CHP’li” Muharrem İnce 3 günlük partiliydi de bu partinin nereden nereye geldiğini yeni gördü,zannedersiniz ki bu partide en az Kılıçdaroğlu yönetimi kadar antidemokratik şekilde parti içi delege oyunları ile partiyi yıllarca yöneten Önder Sav’ın yakın ekip arkadaşı olarak Yalova’da aynı antidemokratik delege sistemini kendi lehine kullanıp il başkanı seçilen bir başkası…
Ama kendiniz İl Başkanı,Kurultay delegesi,milletvekili,PM üyesi seçiliyorsanız yani “SİSTEMİN İÇERİSİNDEYSENİZ” sorun yok tabii…
///
O nedenle Sn.İnce’nin partiden istifa ederken getirdiği eleştirilerin doğruluğu konusunda altına imzamızı atarız ama bunu ilk dile getiren,yazan,kitap haline getiren,kamuoyu ile paylaşan ve siyasal bir örgütlülük içerisinde bu eleştiriler odağında bir “PARTİ İÇİ MÜCADELE” başlatarak yıllardır bu eleştirileri yapanlar olarak bu bizim anamızın ak sütü gibi helaldir…
Ama Sn.İnce kusura bakmayacak;zira siz bu söylediklerinizi yıllardır bilip, ”SİSTEMİN İÇİNDE” olduğunuz zaman sesinizi çıkartmıyor ve “SİSTEMİN İÇERİSİNDE” bir daha size yer olmadığını görünce bunları söylüyorsanız orada bu eleştiriler “SAMİMİYETİNİ” kaybeder.
///
Muharrem İnce bu partide madem Kemal Kılıçdaroğlu’nun SOROS’çular ile birlikte partiyi Atatürk’e kefere diyen isimler,liberal,etnik ve mezhep siyasetinin temsilcileri ile doldurup CHP’yi “TABELA PARTİSİ” haline getirdiğini biliyordu da, 18 Haziran seçimlerinin hemen ardından partiye bunları yapan Kılıçdaroğlu’na yedikleri özel yemekte “Siz Onursal Genel Başkan olun, ben Genel Başkan olayım” teklifini nasıl yapabildi?
Partiden ayrılırken getirdiği tüm ağır eleştirilerin baş “Müsebbibi” olan Kemal Kılıçdaroğlu’na bunları yaptığı için mi “Onursal Genel Başkanlık” payesi verecekti?
Daha da önemlisi Kemal Kılıçdaroğlu bu teklifini kabul etmiş olsaydı bugün partiye yönelik bu eleştirilerinin tek bir tanesini bu kadrolar üzerinden verecek miydi?
///
Sn.Muharrenm İnce kendisine inan,kendisine güvenen pek çok kişi ile birlikte yola çıkıp,Memleket Hareketi’ni partileştireceği artık kesinlik kazanmış haldeyken dahi kendisine yakın 3 vekilin kendi bilgisi ve onayı dahilinde partinin 3 eski Genel Başkanını ziyaret edip “Parti içinde tam demokrasi tesis edilsin,delegelik sistemi kaldırılsın,Cumhurbaşkanı adayı tüm üyeler ile seçilsin. İnce’de parti kurmaktan vazgeçsin” teklifini gönderirken yani kısaca “Partiyi benim genel başkan ve Cumhurbaşkanı adayı seçileceğim koşullara getirirseniz parti kurmam” teklifini daha 5 gün önce yaparken bu teklifi kabul görseydi çıkıp bu eleştirilerini yapacak mıydı?
Bundan daha da önemlisi bu teklifi kabul görseydi,istifa edip kendisine katılacak vekillere,arkasından kendisine inanıp gelen insanlara dönüp “Kusura bakmayın benim istediğim şartları oluşturdular,ben Genel Başkan olmayı yahut Cumhurbaşkanı adayı olmayı bu şartlarda garantiliyorum.Parti falan kurmuyorum siz de başınızın çaresine bakın” diyerek bir “Pardon” deyip yoluna mı bakacaktı? Evet aynen öyle yapacaktı.
Sn.İnce’nin bu teklifi kendi bilgisi ve onayı dahilinde CHP’ye göndermiş olması dahi, teklifin kabul edilip edilmemesinden bağımsız olarak bu işin bir “Memleket Meselesi” değil, bir siyasetçinin “Kişisel siyasi ikbal” meselesi olduğunu açık ve net bir biçimde göstermesi açısından skandal ve çarpıcı bir örnektir.
Ve İnce’nin peşinden gidenlerin durup bu “Skandal” teklifi iyice düşünmesi ve sorgulaması gerekmektedir.
////
Ve bu partinin bugünkü yönetimine tepkili,isyanı olan yüzbinlerce parti emekçisi kendi partisinin yönetici kadrolarının bu aymaz politikalarını eleştirmektedir ve eleştirmeye de devam edecektir.
Ancak bu partinin evlatları ve neferleri olan bizlerin ayırdığı ve çok önem verdiği bir “İnce” Kırmızı çizgisi vardır: Bizler partiyi bu hale getiren yönetim kadrolarını eleştiriyoruz. CHP’nin hiçbir evladı yahut neferinin CHP’nin kurumsal kimliğine parti olarak bir eleştirisi ve muhalefeti yoktur…
CHP’nin parti emekçileri,partinin isimsiz kahramanları olan neferleri bir mücadele verilecekse bu mücadelenin adresinin CHP olduğunu söylemektedirler, onlar “Bu partiden gidecek birileri olduğu doğru ama bu gidecekler biz değil partiyi bugün yöneten yönetim kadrolarıdır ve geldikleri gibi gideceklerdir” diyerek tüm inançları ile “PARTİ İÇİNDE” mücadelelerini tüm azim ve kararlılıkları ile sürdürmektedir ve bu mücadeleyi parti içerisinde sürdürmeye devam edecektir.
Parti içerisinde 2 kez aday olup kazanamayınca,bir daha Cumhurbaşkanı adayı gösterilmeyeceği kesinleşince “Ben her yolu denedim partide olmuyor” deyip parti kurmak bu işin “Kolaycılığıdır”
Muharrem İnce “Kolaya” kaçmıştır.
///
Muharrem İnce bugüne kadar eleştirilerini “CHP’yi yöneten kadrolara ve bu kadroların zihni yapısına” yapmıştır lakin dün yaptığı basın toplantısı ile birlikte İnce artıl açık şekilde CHP’yi parti olarak eleştirmiştir.
“CHP artık bir tabela partisidir” sözünü söylemek adı Muharrem İnce de olsa bir başka şahıs da olsa kimsenin haddine değildir.
Muharrem İnce işte dün bu sözleri sarf ederken CHP’nin gerçek parti evlatları ve parti emekçileri için o kırmızı “İNCE” çizgiyi aşarak artık o çizginin “KARŞI TARAFINA” geçmiştir.
Kendisi adını “Memleket meselesi” koyduğu, aslı ise “Kişisel ikbal meselesi”nin hırsları ile döşenmiş “İNCE” çizginin karşısında şahsi bir yola girmiştir ve o yolun sonu “Hüsran Çıkmazına” gitmektedir.
Ancak Sn.İnce bilmelidir ki, o sokoğa giren çok olmuştur lakin hepsi illa ki “Hüsran Çıkmazı” nda buluşmuşlar sonrasında ise “Siyasal meftalar” arasında yerlerini almıştır…
Sn.İnce de “Tarih tekerrürden ibarettir” sözünü yaşayarak tecrübe edecektir…
Ve zaman o “İNCE” çizginin önemini bir kez daha önümüze daha koyacaktır.