Bu makale iki kitleye hitaptır. Zaten makale okunduğu zaman bu iki kitleden maksadın kimler olduğu anlaşılacaktır.
"Ve anladık ki Müslümanlara, âlimlere yapılan zulümleri bilip de maslahat bahanesi ile susanlar kürsülere çıkınca "dünyanın bir ucunda bir Müslüman kendisine yapılan zulümden dolayı 'ey Müslümanlar neredesiniz' diye feryat ederse, bunu duyup sessiz kalan Müslümanlardan değildir" hadisini ve benzeri hadisleri söyleyenler ve Muharrem ayında yüksek sesle "Lebbeyke ya Hüseyin", "Heyhat min'nezzille" diye haykıranlar sadece nutuk atıyorlarmış...!?
Kardeşlerimize zindanlarda yapılan işkenceleri işiten insanın şayet vicdanı ölmemiş ve dini hassasiyeti yok olmamışsa en az üç gün uykusu gelmez...
Halkın dilinde dolaşan meşhur bir "Tilkiler" hadisesi var. Şöyle ki: Tilkiler saat maat dinlemiyorlar... Almışlar ellerine davulu, çıkmışlar meydanın ortasına, tıpkı mahalle tellalları gibi bangır bangır çalıyorlar. Ne mevsimlerden hazan ne de aylardan Ramazan... Üstelik bir gün de değil, her gün... Neymiş? Kümesteki horozlardan biri yanlış yapmış!.. Yapmışsa bırak önce kümestekiler konuşsun, bırak önce kümes sahibi konuşsun! Tilkilere ne hacet?
Ortalıkta fena halde tilkiler dolaşıyor. Kümestekiler fena halde gaza getiriliyor. Üç dakikada çözülecek mesele uzun yıllara havale ediliyor. Bir de bakıyorsunuz ki bir horoz belki panikten, belki öfkeden kendini kümesin dışına atmış! Tilkiler, hepsinin gözü önünde ona saldırıyor; birkaç yerini ısırdıktan sonra ellerini ayaklarını bağlayıp bohçalarına atıyorlar. Ama tilkiler doyar mı ki? Gözlerine kestirmişler bir kere, kümeste daha çok erzak var!.. Bir yılda daha çok gün var!..
Hiçbir şey olmamış gibi yine davulu ellerine alıp başlıyorlar yaygaraya:
-Şu çilliyi de gönderin, o da yanlış yaptı!
-Ya bu sarıya ne demeli? O da şöyle yaptı!
Velvele üstüne velvele, gürültü üstüne gürültü ve ardından kümeste oluşan izdiham!.. Onlar kavga ederken tilkiler heyecanlanıyorlar. Gözleri genişliyor, ağızları sulanıyor, iştahları kabarıyor. "Gün, bugün" diyorlar. Derken kavga büyüyor ve kümestekiler, aralarında çıkan anlaşmazlık yüzünden bu kez kendileri öfkeyle birini dışarı atıyorlar. Biri daha, biri hada, biri daha... Bu hikâyenin sonunu biliyorsunuz....
Hikâye ama ne hikâye!.. Dindarlara, mütedeyyinlere zulüm olan ülkelerdeki kümese çok benziyor. Olan o tek horoza olmuyor, kümesteki herkese oluyor. Yapılan onca hadsizlikler, onca seviyesizlikler, onca terbiyesizlikler, onca hakaretler de cabası. Siz istediğiniz kadar "Oh olsun, hak etmişti!" deseniz de o laflar sizin ağzınızdan çıkmış bir kere... Mahkumu olmuşsunuz.
Kınamanın da eleştirmenin de bir adabı, bir ahlakı vardır. Allah, vazifesini yapan alimler ve dindar müminler hakkında ağızdan çıkan onca küfrü, onca hakareti, onca edepsizliği işitmiyor mu?
Bazı ülkelerde polisler ve hükümetin memurları tarafından vazifesini yapan ve Kerbelanın ruhunu anlatan âlimlere ve müminlere her gün aynı eleştirileri, aynı küfürleri, aynı sövgüleri, aynı nefretleri ve kirli propagandaları dile getirerek "sadece bir kişiye" mi öfke kusuluyor sizce, yoksa tüm "âlimlimlere" ve "dine" mi!
"Âlim", cemaati yönlendiren liderdir; adı üzerinde imamdır, öncüdür. Konuştuğunda ilminizde ve imanınızda artış hissedersiniz, sustuğunda bunda hikmet ararsınız. Yaşam tarzıyla size yön verir. Siması size ahireti hatırlatır. Birkaç dakika yanında otursanız, onlarca hikmet öğrenirsiniz. Birkaç dakika onunla ibadete kalksanız maneviyatta doyuma ulaşırsınız.
Can Azerbaycan'da zindanda olan alimlerimizi ve müminleri iyi tanırım. Hakiki anlamda Kerbela ruhunu anlattıkları ve geniş kitleleri etkiledikleri için birilerini korku sardı. Binbir türlü iftira ve yalanlarla bu alimleri ve müminleri zindanlara mahkum ettiler. Mesela bu sene Azerbaycan da pandemi bahane edilerek camilere 50 kişi sınırı getirildi ve 51. kişi camilere alınmadı. Bu kanuna karşı gelenler polisin şiddetine maruz kaldılar.
Nasıl olsa bana dokunulmuyor deyip kış uykusuna yatanlar merak etmesinler bir gün sıra onlarada gelir. Zira zalim zulmünü zamana yayar...
Tarih susanları da haykıranları da yazacak şüphesiz. Bazılarının susma nedeni Azerbaycan'da olup bitenleri sağlıklı tahlil edememelerinden. Bazılarının susma nedeni ise maslahat güzarlık....?!
Bizler Can Azerbaycanı çok seviyoruz. Sevdiğimiz için can Azerbaycan devletinin ve milletinin zarar görmesini asla istemeyiz. Onun için kardeşçe hatırlatıyoruz: Tarihte İmam Hüseyin aleyhisselam ile ters düşenlerin ve İmam Hüseyin matemlerine karşı olan hükümetlerin akıbetlerinin hüsran olduğu bir gerçektir. Mütevekkil Abbasi'nin ve Saddam'ın akıbeti bu hususta ders ve ibret alınması gereken en açık örnektir.
Merhum Mirza Şirazi İngilizlere karşı tömbeki hakkında tarihi hükmünü verdiği zaman İran halkı, özellikle Tahran ahalisi bu hükmü sevinç ile karşıladılar. Nasıruddin şahın ve İngilizlerin aleyhine kıyam başlattılar ve tömbeki anlaşmasının imtiyazının İngiliz şirketine bırakılma sözleşmesinin iptal edilmesini istediler.
Nasıruddin şah bu duruma çok rahatsız oldu. Tahran halkını sakinleştirmek ve Mirza Şirazi'nin fetvasını etkisiz kılmak için dönemin Tahran'da bulunan en etkili ve tanınmış alimi olan merhum Mirza Muhammed Hasan Aştiyani'den Mirza Şirazi'nin fetvasına karşılık tömbekinin helal oluşu hakkında fetva vermesini istedi.
Mirza Muhammed Hasan Aştiyani şahın bu istediğini reddetti. Bu konu hakkında şah ile merhum Aştiyani arasında mektuplar ve mesajlar gitti geldi. Mirza Muhammed Hasan Aştiyani şahın baskılarına ve tehditlerine karşı direndi ve şahın isteğini yerine getirmedi.
Sonunda şah Mirza Muhammed Hasan Aştiyani'den ya fetva vermesini veya Tahran'ı terk etmesini istedi ve Merhum Aştiyani'yi bu iki şey arasında mecbur bıraktı.
Merhum Mirza Muhammed Hasan Aştiyani Tahran'ı terk etmeyi tercih etti.
Bu haber Tahran halkı tarafından duyulduğu zaman Tahran halkının tamamı toplanarak şahın sarayına doğru tezahürat ederek yürüdüler, şahın sarayının etrafını muhasara ettiler ve şahın kararından vazgeçmesini istediler.
Halkın bu birliği ve direnişi neticesinde şah kararından vazgeçmek zorunda kaldı ve Mirza Muhammed Hasan Aştiyani'den özür diledi. Ve netice olarak tömbeki hakkında İngiliz şirketine verilen imtiyazı iptal etmek zorunda kaldı.
Not: Alimin alime saygınlığının ve halkın alimine olan bağlılığının neticesinde şah bile geri adım atmak zorunda kaldı. İşte alimin alime olan saygınlığının ve halkın alimine olan bağlılığının olumlu neticesi...
Selam olsun böyle alimlere ve böyle bilinçli halka... (Merdan-ı İlm, c.2 s.288)
Selam ve dua ile
Mehdi Aksu