İLERİ DEMOKRASİDEN FİRAVUNLAR ÇAĞINA DÖNÜŞ

Veysel BOĞATEPE

Birkaç gün evvel bir lise öğrencisinin cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğrafını müstehcen yerlerine sürdüğü videosu büyük bir infiale neden olmuştu.

Yandaş basın da bu habere kayıtsız kalmadı ama o öğrencinin bir “İmam Hatip Lisesi” öğrencisi olduğunu sözde kurnaz bir taktikle “bir lise öğrencisi” şeklinde sansürledi çünkü kendi zihniyetlerinin açıkça dışavurumuydu.

O öğrencinin çirkin tavrı aynı zamanda nasıl bir ailede yetiştiğinin de somut göstergesiydi. Öğrenci tutuklandı ancak hukukun temel ilkesi olan herkes için eşitlik ilkesinden değil, toplumun birikmiş gazını almak içindi. Çünkü hukukun eşit, bağımsız karar alma ilkesinden çıkartıldığı, adamına göre işletildiği sistematik hale getirildi zaten. Daha basitçe ifade edecek olursak, kendi zihniyetindekilerin işledikleri suçlardan dolayı gözaltına alınanlar veya tutuklananlar birçok defa ön kapıdan içeri alınmış, arka kapıdan salıverilmiştir. Bu durum hukukun zapturapt altına alındığını gizlemek için iktidarın sıkça başvurduğu klişe yöntemlerin başında gelmektedir. Böylece kamuoyu kısmen de olsa hukukun bağımsız ve herkese eşit şekilde işletildiğine inandırılır. 

O çirkin tavrı gösterebilecek özgülüğü kendisine verenin Atatürk olduğunu dahi kavrayamayan, sorgulamayan, şartlanmış bir kuşağın yetiştirildiği somut bir örnektir. Öyle ki; yaşadıkları ülkenin tarihinin 20 seneden ibaret olduğunu zannedecek kadar tarihsel bilgiden de yoksundurlar. Ancak bunun tüm sorumluluğunu, eğitim, ekonomi, siyaset vb gibi iktidar politikalarına yüklemenin haksızlık olduğunu da özellikle belirtmeliyim. Yalnızca ders kitaplarıyla, ders verenlerin anlattıkları teorik bilgilerle yetinmek o kişinin bireysel sorumluluğunda olduğundan mevcut uygulamaları suçladığı kadar hatayı kendisinde de aramalıdır. Bilgiye artık cep telefonlarından bile kolayca ulaşıldığı dijital çağda halen bilgilenmiyorsa bunun izahı da izafi de aptallıktır.

Aptallık diyorum çünkü delilikte dâhil herhangi bir psikolojik rahatsızlık için birçok tedavi yöntemi vardır ve gerekli görüldüğünde müşahede altına alınabilir ama aptallığın tedavisi yoktur. Tıpkı bu lise öğrencisi gibi aptallar yığınına teşhis konulmadığı için toplum tarafından normal insanmış gibi algılanmaktadır. Bu bakımdan biyolojik olarak büyüyen fakat zekâ olarak gelişim göstermeyen yalnızca lise öğrencisi değil, merdiven altı üniversitelerinde yetiştirilen yığınla diplomalı cahiller, aptallar mevcut. Toplumu karartan, yaşamı zorlaştıran, ilkelliği dayatan, kısacası uygarlığın ilerlemesini engelleyen takoz da bunlardır. 

İslamcı rejime geçişin provası

Mevcut iktidarın tüm plan ve programlarını, iktidara geldiği günden beridir dile getiriyoruz. Bu son seçimlerden sonra AKP’nin ikinci bir beş yılının daha olmasının zor bir ihtimal olduğunu söyleyebilirim. Bu bakımdan bir yandan önümüzde ki aylarda yapılacak olan yerel seçimlere hazırlık yapılırken arka planda ise anayasa değişikliğinin hazırlıkları yapılıyor. Evet, geldikleri günden beridir neredeyse anayasanın tamamını değiştirdiler fakat onlar için yeterli değildir. Yirmi seneden beridir De-facto İslamcı rejime geçiş için anayasanın ilk dört maddesi olan “değişmez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez” ilkelerinin de değiştirilmesi gerekmektedir. Çünkü bu ilk dört madde değiştirilmeden İslamcı rejime geçiş mümkün değildir. Bu gerçekler ışığında belediyeleri kazanmaları onlar için adeta bir cephe savaşıdır ki kazanmak için her türlü yol ve yöntemi deneyeceklerdir. Diğer yandan gerçekte düşman olarak gördükleri ancak şimdi ihtiyaçları olduğu için kendi ideolojilerine ters düşen herkese karşı sahte bir hümanist tavır sergilemektedirler. Tekrar hatırlatmak gerekirse, AKP’nin yeniden bir beş yılı (beş yıl sonra yapılacak genel seçim) yoktur ve kendileri de bunun farkındadır. O nedenle genel seçime kadar amaç ve hedefleri olan rejim değişikliğini bu beş yıl içerisinde gerçekleştirmeleri gerekiyor ki bütün çalışma da bu yöndedir.

Adına ne denilirse denilsin, laik uygar yaşamın karşısında İslami hayat tarzına hâkimiyet kazandırmak için hukukta olmak üzere birçok eylemler, düzenlemeler gerçekleştirildi. Toplumsal şiddet, kadınlara yönelik saldırılar, cinsel taciz ve sapkınlık, hırsızlık, rüşvet vb gibi suç teşkil eden eylemlerin meşrulaştırılması bu eylemlerin ürünüdür. Bunun yanı sıra İslami yaşam tarzını benimsetmek amacıyla okullara imamların atanması, Diyanetin fetva vermesi, hukuki anlaşmazlıklarda arabulucuların yetkili kılınması gibi uygulamalar, medeni hukukun yerine İslami hukukun inşa edildiğine dair en somut göstergesidir. Daha net ifadeyle, savcının, hâkimin, avukatın yerine alttan alta kadılık sistemi inşa edilmektedir. Zaten hukuku “Adliye”den görkemli “Adalet Sarayı”na taşımanın anlamı da budur. Hukukun dışında bir de kamusal alanda ve özellikle de belediyeler aracılığıyla yapılan uygulamalardır. Kısacası KHK ve yönetmelik değişiklikleriyle, okullara mescit açılmasıyla, din görevlisi atanmasıyla, eğitim müfredatında değişiklik yapılmasıyla, müftülere nikâh yetkisi verilmesiyle de-facto İslamcı rejime geçişin hazırlıkları yapılmaktadır. 

Modern görünümlü kapitalist kölelik

Bir yanda “Vatan bölünmez” sloganını ağzında düşürmeyen ama pratikte tersini yapan milliyetçi tayfa, diğer yanda İslamcı rejimin koltuk değnekçiliği bilerek veya bilmeden yapan sol tayfa… Ülkenin altı, üstüne getirilirken mevcut sol partilerin tamamı şu zamana kadar ne cephe oluşturulabildi ne de muhalefet edebildi. Ana muhalefet partisi CHP’nin başında ki Kemal Kılıçdaroğlu, AKP’nin tökezleyip düşeceği zamanlarda el uzatan gizli sol değnekçiliğini yaptığını bir kez daha hatırlatmak isterim. Bay Kemal, cumhuriyetçi ve aydınlanmacı CHP’yi emperyalist güdümlü liberal düzen partisi haline getirmekle görevlidir. Tüm yenilgi ve eleştirilere rağmen koltuğuna sıkıca yapışmasının nedeni de henüz dönüştürmeyi tamamlayamadığı içindir.

Aydınlanmadan söz etmişken, Türk toplumunun burjuva aydınlanmasını dahi tamamlayamamış olmasının sancısını çekiyor ancak doğuracağı aydınlık değil ilkelliğin, bağnazlığın karanlığı köleliktir. Öyle ki bu halk ödediği vergilerle devleti ayakta tuttuğunun farkında olmadığı gibi devleti sırtında taşıdığının da ayrımında değildir. Bunun doğal sonucu da hem simgesel hem de uygulamada sistematik olarak köle düzenine geçiş olacaktır. Köleliğin simgesel nesnelerini yıllardır üzerilerinde hem de gurur duyarak taşıyorlar zaten. Emperyalist kapitalist sistem, Papaz adaylarının kilise avlusunda giyebildiği, Haçlıyı simgeleyen takkelerini üniversitelerde “mezuniyet kep”i diye öğrencilerin kafasına geçirdiler. Mezuniyet törenlerinde köleliğin simgesi kepleriyle birlikte modern kapitalist köleliğe geçişin bir de hatıra fotoğrafını çektirdiler. Kep “benim kölemsin” anlamına gelen firavunlardan kalmadır. 

Ilımlı, radikal, yeşil, siyasal vb adına ne derseniz deyin gelinen noktada İslam’ı anlamak istiyorsanız beş bin yıl öncesine gitmeniz gerekecektir. İslam tarihinde namaz takkesi olmadığı gibi namazın nasıl kılınacağına dair biçim, şekilde yoktur. Hatta bugün inanç adı altında birçok uygulama ne İslamiyet’te ne de Kuran’da yoktur. O günden bugüne özellikle de son yirmi yılda ileri demokrasiye geçişle, aslında firavunlar çağına geri dönülmüş oldu. Ortodoks Yahudilerinin ibadethanelerinde başlarına taktıkları “Kipa”yı, namaz takkesi diye İslam’ın başına geçirdiler, kendi mabetlerinde Yahudiliğin kölesi yaptılar. Camiden kaçırdıklarını okulda, okuldan kaçırdıklarını tarlada, tarladan kaçırdıklarını kahvehanelerde yakalayıp irtica köleliğinin takkesini kafalarına geçirip hatıra fotoğrafı çektirdiler. Gelinen noktada İslamiyet şekil olarak da kripto Yahudiliğin kölesi durumuna getirildi.

Artık İslamcı rejime geçiş projesinin son aşamasına gelindiğinden sözü eğip bükmeden soruları da köşeli sormak gerekmektedir. İslamcı rejim taraftarı mısın, değil misin? Cumhuriyetçilik mi İslamcılık mı? İmam hatip okulları mı yoksa laik ve bilimsel eğitim mi? Atatürk ilkeleri mi yoksa Abdülhamit uygulamaları mı seni özgürleştirecek? Oldukça basit olan bu ve benzer soruların yanıtını herkesin kendisi vermelidir. Bu karanlıktan çıkış için de başka bir seçenek yoktur. 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.