1960’lı yıllarda Martin Seligman’ın başlattığı çalışmalar sonrasında Pesilvanya Üniversitesi’nde bazı deneysel çalışmalar başlatıldı.
Çalışma “Depresyon” ve bunun bir alt kolu olarak yürütülmekteydi…
Seligman ve meslektaşları, köpeklerle birlikte başladıkları deneylerde, ilk fazda hoş olmayan bir durumdan kaçma seçeneği verilmeyen köpeklerin, çaresizliğe şartlandıklarını, deneyin ikinci fazında hoş olmayan bir durumdan kaçma seçeneği verildiğinde de bu fırsatları kullanmadıklarını gördüler. Deneyler, kediler, fareler ve balıklar ile sürdürülerek benzer sonuçlar elde edildi.
İnsanların bilişsel yeteneklerinin ve olayları yorumlama yeteneklerinin farklı olmaları nedeniyle hayvanlarla aynı koşullandırmalara tabi olmayabilecekleri nedeniyle benzer bir çalışma da insan deneklerle gerçekleştirildi.
İlk olarak Japon asıllı Amerikalı bilim adamı Donald Hiroto insanlarda da benzer koşullar altında deneyler yaptı ve yine benzer sonuçlara ulaşarak insanlarda öğrenilmiş çaresizlik olgusunu kanıtladı.
İşte bu çalışmalar bugün pek çoğumuzun ismini duyduğu o meşhur kavramı yarattı “ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK SENDROMU” kavramı…
Ancak aslında bu “ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK” kavramı yaygın olarak bilinse de, konuya yakından alakası olmayanların çok da fazla bilgisi olmayan bir kavram daha bu deneyler ardından sürüdülen çalışmalar sonucunda ortaya çıktı.
Yine Martin Selingmöan ve arkadaşları yaptıkları çalışmalar ile kendisi bir konuda denemelerde bulunup başarısız olmuş kişilerin bir süre sonra iyi niyetli aktarım yolu ile dahi olsa aynı konuda deneme yapmaya çalışan insanları engellemeye çalıştıklarını gözlemledi.
İşte buna ise “ÖĞRETİLMİŞ ÇARESİZLİK SENDROMU” adı verildi…
***
Türkiye’de son yapılan anketler iktidar partisi AKP’nin bu kadar yolsuzluğa, hırsızlığa, berbat ekonomi ve dış politika yönetimine rağmen oy kaybetse de hala rakiplerinden oldukça ciddi oran farkla önde olduğunu yansıtmakta…
Bunun temel sebebi ise aslında AKP’den memnun olmayan hatrı sayılır miktardaki seçmenin muhalefette her hangi bir umut görememesi var…
Ama daha da önemlisi artık AKP seçmeni için öyle bir “SARMAL” yaşanmakta ki, AKP’nin tüm bu olumsuzluklarını görseler dahi, kendilerine yeni seçenekler sunulması durumunda bile “Ya AKP gider de durum bundan daha kötü olursa” psikolojisi ile kendilerine sunulan o seçenekleri bile reddeder duruma gelmiş haldeler.
Yani AKP seçmeni “ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK” psikolojisini yaşamakta.
***
Öte yandan ülkede asli görev ve misyonu “Mış” gibi muhalefet yaparak AKP’nin meşru zemindeki iktidar süresini uzatmak olan, buna göre dizayn edilmiş yönetim kadroları ile bu misyona uygun tavırlar ortaya koyan evlere şenlik bir muhalefet ver…
İşte bu muhalefetin kaybettiği 11 seçim, referandum v.s sonrasında asli olarak yarattığı şey ise toplumun geniş muhalif katmanlarında “Artık AKP’yi seçimle göndermek mümkün değil” şeklinde özetlenebilecek bir yılgınlık, bezginlik ve pes etme psikolojisi yaratmış olması.
Hal böyle olunca ciddi oranda muhalif insan kendisini pasifize ediyor, mücadeleyi bırakıyor hatta bu politik şartlarda mücadeleye girecek olanları da engelliyor.
“Bırakın bu düzenden hiçbir şey olmaz” diyerek başka insanları da mücadelelerini bırakmaya teşvik ediyor…
İşte ülkedeki muhalif kitlenin ruh hali de bu ve muhalefet de “ÖĞRETİLMİŞ ÇARESİZLİK” psikolojisi yaşamakta.
***
Evet AKP bu ülkeye çok çok büyük zarar verdi ve kendi seçmenine ve toplumun belirli bir bölümüne az önce bahsettiğimiz “ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK” sendromunu yaşatmakta. Ama iktidarlardan baki olanı daha Dünya tarihinde görülmedi.
Bu ülkede AKP iktidarı önünde sonunda bitecek…
Lakin toplumu “ÖĞRETİLMİŞ ÇARESİZLİK” psikolojisine mahkum eden, halkta umut olması gerekirken umutsuzluğa neden olan, insanlara mücadeleyi bıraktıran başka insanların mücadele etmesini de engelleten muhalefetin verdiği zararın bedeli de hiç de azımsanmayacak kadar…
Ve bu güzel ülke maalesef liyakatsiz, beceriksiz, yeteneksiz “PROJE” siyasetçiler elinde bahsettiğimiz “ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK” ve “ÖĞRETİLMİŞ ÇARESİZLİK” sendromu arasına sıkışmış kalmış kıvranıyor…
Ama umudunuzu yitirmeyin sevgili okurlar…
Emin olun bu güzel ülkede karanlık bitecek ve bu ülkenin yoksul, yoksun halkının üzerine güneş doğacak…