Bir millet, bir devlet için iç barış, huzur ve kardeşlik ilk sırada gelir. Kalkınmanın, her alanda ilerlemenin birinci şartı budur. Eğer millet içinden çıkılmaz, bitmez tükenmez, sonu gelmez bir kavganın içine düşmüşse bu milletin içerde huzur bulmasına ve her alanda toplam bir kalite ortamının sağlanması imkansızdır.
Aynı zamanda dışarda da itibar görmesi kolay değildir. Bugün bizim iç çekişmelerimizin huzuru kaçıran, kutuplaştıran ve ötekileştiren bir tarafı vardır. Bu durum maalesef onlarca yıldır devam etmektedir. Sürekli kavgayı körükleyen kesimlerin her alanı zehirleyici, maddi manevi olarak büyük zararlara sebep olduğu aşikardır.
Özellikle ideolojik, inanç, hayat tarzı ve özel hayata müdahale etme hastalığı en çok da zararı eğitim ve öğretime vermiştir. Dünya üzerinde iç kavgalar içine düşen veya düşürülen milletler; geri kalırlar, huzuru bulamazlar, zenginleşemezler, kalkınamaz ve ileri gidemezler. Dikkat ederseniz bizim kavgalarımız bir taraftan milli değerlerimi yaşatacağım, tarihime sahip çıkacağım diyenlerle bu değerleri önemsemeyen dışarıda ve içeride her alanda iyi organize olmuş bir taraf arasında uzun süredir devam etmektedir!
Malumdur ki; tarih sahnesinde kalmanı ve milli varlığınızı devam ettirmenin birinci şartı devlet olarak birlik ve bütünlüğünüzü korumaktan geçer. Her türlü iç ve dış saldırıları iç siyasi mülahazalardan ayrı tutmaktan ve varlığımıza kastetmek isteyenlere karşı aynı yerde durmaktan geçer, bu anlamda emperyal desteklerle kırk yıldır ülkemize savaş açmış bir terör örgütüne karşı alınan tedbirleri desteklememek ve terör örgütünün ve siyasi uzantısıyla birlikte hareket etmek çok vahim bir yanlıştır, bu yanlışı alışkanlık ve bir duruş haline getirmek en büyük çıkmazımızdır.
Siyasi partiler siyasetlerini ekonomi, eğitim, üniversite, çevrenin korunması, uzay, tarım ve hayvancılık, seçme ve seçilme hakları, eşit şartlarda eğitim, emeklileri durumu, işsizlik, istihdam sıkıntısı ve asgari ücret gibi konularda yapmalıdırlar. Huzuru kaçıran, bilim ve teknolojiyi frenleyen, kardeşliğimizi zehirleyen ve bizi sürekli terör bataklığında tutan bir dil kullanılmamalıdırlar.
Teröre şirin görünmek ve bu yolla iktidar olma hayalleri yanlış ve çıkmaz bir yoldur. Siyasi partiler topluma milli geliri nasıl arttıracaklarını, eğitimi nasıl düzelteceklerini, gelir dağılımındaki dengesizliği nasıl çözeceklerini, sanayi ve endüstri toplumu nasıl olacağımızı anlatan projelerini açıklamalıdırlar. Milleti temsil edenler hal ve davranışlarıyla milletin bütün değerlerine hizmet etmeli ve dünya düzleminde gerekli bilgi ve donanıma sahip olmalıdırlar.
Devletimizin âli menfaatleri iç politikadaki çekişmelere kurban edilmemelidir. Siyasi partilerdeki yarış "Ben daha faydalı işler yaparım." mücadelesi olmalıdır. Ayrıca basının durumu maalesef perişandır. Zaman zaman çevreme televizyon seyrediyor musun?
Diye sorduğumda çoğunluk seyretmediğini veya müzik programlarını seyrettiğini ifade ediyor.
Vahim değil mi?