Cumhurbaşkanı Erdoğan, Eylül ortasında Şangay İşbirliği Örgütü’nün Semerkant’taki zirvesine doğru yola çıkarken siyasi yolculuğunun son rotasında doğuya yelken açıyor olacak.
Böylece Ankara’da “AB’ye girdik” eğlenceleri “yetmez ama evet”çilerin anılarında tatlı bir an gibi hatırlanacak.
Fakat muhtemelen Türkiye’nin doğuya açılımı da batı macerası gibi yarım kalacak. Türkiye her zamanki gibi bir ucu batıda diğer ucu doğuda, bir ayağı NATO'da diğer ayağı ŞİÖ'de garip bir ülke olarak varlığını sürdürüp gidecek.
Türkiye'nin eksen kayması olarak yorumlanan bu adımların dış siyasetin önemini artırması gerekirken iç siyaset ağırlık kazanıyor.
Çünkü Türkiye’de ekonomik ve idari kriz derinleştikçe siyaset sahnesi genişliyor.
Öyle ki 2014’te memlekette gösterecek kimseyi bulamayınca Mısır’dan Cumhurbaşkanı adayını getiren muhalefette aday bolluğu yaşanıyor.
Bugün her muhalefet partisinden en az üçer aday çıkıyor. İktidarın adayı belli.
Sorun; dün aday bulamayan muhalefetin şimdi bunca adayla ne yapacağı.
Herkes şunu soruyor: Millet İttifakı ortak aday çıkarabilecek mi?
Açıkçası, sağ partiler Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını benimseyebilecekler mi?
Doğrusu bu ihtimal bana başından beri neredeyse imkansız görünüyor.
Onun yerine, herkesin kendi adayıyla seçime girmesi hem daha mümkün hem de demokratiktir, diye düşünüyorum.
Aslında “tek adam diktatörlüğü”nden şikayetçi olan muhalefetin cumhurbaşkanı adayını ön seçimle belirlemesi gerekirdi. Ama ne yazık ki diğer birçok şey gibi biçimsel olarak bile parti demokrasimiz yok.
Buna rağmen, süreç seçimin doğal adaylarını açığa çıkardı, diye kendimizi avutabiliriz.
Öncelikle, Kılıçdaroğlu kesinlikle Cumhurbaşkanı adayı olmalıdır. CHP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı adayı olmayacak da kim olacak?
Diğer yandan merkez sağın en güçlü muhalif partisi İyi Parti'nin de bir aday göstermesi siyasetin doğası gereğidir. "Bir solcunun sağın adayı olduğu ne görülmüş ne de duyulmuş şeydir."
Akşener’in adayının ise Mansur Yavaş olduğu gayet açık.
Ayrıca Ekrem İmamoğlu gibi başından itibaren adı Erdoğan’la yarışacaklar listesinde en üst sırada olan bir siyasetçinin de adaylık hakkını kullanması gerekir.
Muhalefetten birden fazla Cumhurbaşkanı adayının çıkması, “Altılı Masa”nın içlerinden birini aday olarak belirlemesinden daha demokratiktir.
Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ve Yavaş siyasetin bugün yıldızı parlayan aktörleri olarak zaten sahnedeler. Bunların ayrı ayrı varlıkları muhalefet cephesini zayıflatmıyor; neden adaylıkları zayıflatsın?
Aksine birden fazla yıldız aday çıkaran muhalefet cephesi genişler ve seçimin demokratik niteliği artacağı için bu katılımı da artırır.
Sandık sonucu halkın desteğinin en somut göstergesi olduğu için ikinci tura kalan aday muhalefetin tüm gücünü ardına alır.
Böyle bir seçimin ilk turunda hiçbir aday seçilemez ama ikinci tura sadece muhalefetin adaylarının kalacağına kalıbımı basarım.