Her şafakta oradaydık
Güncesi yitik sözler edilirken, biz orda değildik...
Yaşı benzemesin ömürlerin farklılığında.
Nedensiz nazara geldik de...
Bilemedik nedenini...
Mevsimlerden bir mevsimdi...
Sonbahar, yani Eylül!
Hayal kırıklığımız, içimizden inanmak gelmiyordu,
yanlış sevgililerdeydik...
Büyük bedeller ödeyerek yanlışını bildiğimiz.
Çatık kaş üstü ela gözlü çehrelerimiz talan iklimlerinde bu zaman ihtiyarladı. "Onlar ki çocuktular daha Hiçbiri yaşamadı masumiyet sevincini akranlarınca!
Öyle bir deprem yaşadılar ki...
Anlayamadılar nasıl büyüdüklerini"
Dört işlemli bir ömrü; çarpıp, bölüp, toplayıp, eksilterek soldurdular.
Geçmiş zaman üzre şiirler okuyup, gül yaprağı üzerinden çiğdemler kaybolmadan.
Günün nasıl başlayıp bittiğini anlamadan kafamızı ranzalara vururduk.
Öykü kahramanını kendimize benzettiğimiz “dirençler” içine kendimizi taşırdık.
Hâllerin tebessümünde, o anın içinde o uzak geleceğin kan ter koşuşuyla, mevsimi çağırmadan gelmişti gece...
Boyunları urganda kırıldı.
Postallılar yükseklerde ellerinde kan, zafer bayraklarını taşıyarak, çekildiler "Marmaris istira-hatgâhına..."
Ve atlarının toynakları Eylül'ün şafaklarında darağaçlarına çekiç darbeleri gibi inerek zafer şarkıları söylediler...
Onlar yollarına devam ettiler.
"Her şey kirlendi, birinciliği beyaza verdiler."
Mevsim sapsarı bir leke oldu...
Adına sonbahar dediler...
Her şafakta ordaydık.
Ama nerdeydik?
Ve şehir şafağın sökmesiyle büyülü bir öykünün, adımlarında...
Kaldırım taşlarına çarpan çığlıkların adını duydu.
Ben gidiyorum!
Uzun soluklu yürülüşlerden geri kalanlar, yanlarında solgun mevsimlerin hüznüyle ayrı kalmanın çilesini çekecektir.
Çağ mevsimin çilesine mezar anıtı yazgılar "düşürdü.
Bir ırmaktım, ben çağlayıp coşan ve şafağa vardığım zaman,
sevdiğimin kalbini arzulayan bir şarkıydım sensizlikte, hapsedilmiş ve cennetin rüzgârlarına vuslat sesi veren...
Karanlık toprakta bir köktüm ve çiçek oldum...
Sonra sevdiğimin kucaklaması için saçtım narhımı...
Hoyrat Eylüller kopardı beni.
Şimdi toprakta köküm yinede.
Eğer bir köksen dallarını fırtınadan kaçırabilirsin!
******************************
Kahrıma kifayet edecek sözler, pembe dünyana aydınlık yarınlar taşımayaçak biliyorum.
Ama sevgi fitnedir, diyenlere öfke fitnedir diyorum.
Ve çözülmüşlüğün unutulmaya yüz tuttuğu gün, aynaya bakıp, son kez seyrederken çehremi, elimde gül olmayacak kadar asi çehremin farkına varınca tehir edeceğim sana beynimin sağ yarısının hikayesini anlatmayı:
Çünkü vaktin olmayacak o gün!
İlengisi kardelen çiçekleri açan annelerin gidişlerinde ardlarından bir tas su dökmeye...
O.n.l.a.r.ı.n. A.c.ı.l.a.r.ı.
Va.r.d.ı. İkiz kardeş gibi / aynı gün doğmuş,
Onların adı vardı.
Biyografyasız!
Fotoğraflanmasa da yazılacak.