HARİCİLER`den `İŞİD`e!
Siffin Savaşı, Râşid halifelerin dördüncüsü olan Hz. Ali (r.a.) ile, onun halifeliğini kabul etmeyen Şam valisi Muaviye arasında çıkan bir savaştır. Bu savaşta Hz. Ali tarafı Savaşı kazanılmak üzereyken, Muaviye askerlere “Her kimin yanında Mushaf varsa onu mızrağının ucuna takarak yukarı kaldırsın” dedi. Bu emri yerine getiren askerler Hz. Ali tarafına, “Aramızda Allah’ın kitabı hakem olsun” diye seslendiler. Muaviye`nin tedbiri etkisini göstermiş, Iraklı askerler; “Allah’ın kitabına yapılan çağrıya icabet edelim” demeye başlamışlardı. Hz. Ali bunun bir savaş hilesi olduğunu askerlerine anlatmaya çalıştıysa da başarılı olamadı.
İşte bu savaş olmadan önce taraflar kendi aralarında birer arabulucu atadılar. Bunun üzerine o dönem başka bir gurup ortaya çıktı. Onlara HARİCİLER deniyordu.
İslam tarihçisi Prof. Dr. Erhan Arıklı Hâricîleri kısaca şöyle özetlemektedir;
'Hariciler; Hz. Ali devrinde ortaya çıkmış, başlangıçta siyasi iken daha sonra dini bir hüviyete bürünmüş sapık bir mezhepti.(M.S.657) Hz. Ali ile Sam valisi Muâviye arasında yapılan Siffin savaşında, sorunun çözümü için tarafların birer hakem atamaları üzerine ortaya çıktılar. Onlara göre Allah'tan başka kimsenin herhangi bir konuda hüküm verme yetkisi yoktu. (lâ hukme illâ lillâh). Böyle bir yetkiyi kabul edenler kâfir olurlardı. Sorunu hakemler aracılığı ile çözmeyi kabul ettiği için Hz. Ali de kâfir olmuştu. Kâfir olduğuna inandıkları Hz. Ali'den ayrılmanın farz olduğu düşüncesiyle Hâricîler, gizlice ordudan ayrılarak Harûra'da toplandılar. Bu huruç (çıkış) hareketi ile Islâm tarihindeki ilk siyasî parçalanma da gerçekleşti. Harûra'dan sonra Nehrevân'da üslenen bu grup, Islâm tarihinin en kati, en savaşçı partisini oluşturdular.'
Nitekim bu Hariciler H.z Ali`den ayrılarak tam bir terör örgütü kurdular ve yıllarca İslam dünyasında kendilerinden olmayan herkesi kafir ilan ederek kan akıttılar.
Sonları ne mi oldu?
Nehrevân' da, Hz. Ali'nin ordusuyla Hâriciler arasında yapılan savaştan sonra Hâricîler için tam bir felâketle sonuçlandı.
Ama bu savaştan kurtulan birkaç harici neticede Hz. Ali`yi şehît etmişlerdir.
Gelelim İŞİD`e!
Bir anda dünyamıza giren bu örgüt aslında bazı araştırmacılar tarafından iyi biliniyor ve yetkililer defalarca uyarılıyordu.
El-Kaide`in bile şiddetinden, gazabından çekindiği bu örgüt Suriye`deki El-Nusra cephesinden kopan bir örgüttür.
Batılıların ve maalesef Türkiye`nin de Beşar Esed`i devirmek için destek verdiği bu örgüt, yaptıkları ve katliamları ile gösteriyor ki, haricilerin devamı ve daha acımasızı bir yapıya sahip.
Bu tür örgütlerin yıllarca İslamı bölmesi için özelikle İngilizler tarafından desteklendiğini düşünürsek işin İslami ve itikadı durumu da açık ve net ortadadır. Bunlar değil Müslüman insan bile olamazlar. Bunlar net bir şekilde Türk ve İslam düşmanı paralı askerlerdir.
Hz. Ali`nin savaşından kurtulan birkaç haricinin eninde sonunda onu şehit ettiğini de hesaba katarsak bu İŞİD`in militanlarına anladığı dilden konuşmaktan başka çare kalmadığını vurgulamak isterim.
Ve İslam dünyası artık şurasını oluşturmalı ve SAPIK inançlarla mücadele başlatmalıdır.
Türk dünyası ise YESEVİ dergâhından İslam`a bakışını yürütmeli ve gerek Arap emperyalizmi, gerek batı oyunlarından kurtulmalıdır.
Sonuç: İnsanlık uydurulan din`le indirilen din`in kavgasını yaşıyor.
Sahi siz hangi saftasınız, baktınız mı aynanıza?
Selçuk Düzgün