Gençlik nereye gidiyor?

Özgür Dalgıç

2000’li yıllara girdiğimiz bilgi ve teknoloji çağında, hayatımıza büyük yenilikler katan teknoloji ile beraber bilgi erişimine önceki yıllara göre daha hızlı ulaşabiliyoruz.

Hayatımızı bu teknolojiye o kadar çabuk entegre ettik ki , küçüğümüzden büyüğümüze kadar hepimiz bu nimetten yararlanmaya başladık. Fakat kendimizi öyle kaptırdık ki teknolojinin bağımlısı haline geldik.

Ucu ucağı belli olmayan bu alemde kişiliklerimiz, örf ve adetlerimiz değişmeye başladı. Elimizden akıllı telefonlar, tabletler, bilgisayarlar düşmez oldu. Öyleki  ne aradığımızı, ne yaptığımızı bilemez olduk.

Aradığımız konular ve işlerimiz dışında bile affedersiniz yediğimiz, içtiğimiz ve hatta özelimize kadar her şeyi ifşa edip, paylaşımlarda bulunmaya başladık.

Sistemi biz kullanır halinden, sistem bizi kullanır hale geldik. Kişilerin paylaşımlarından ötürü sistem artık bizi bizden iyi tanır hale geldi. Kişiye özel teklifler ile bizi yönlendirmeye başladılar. Bir uyuşturucu bağımlısı gibi teknoloji bağımlısı olduk. 

Teknolojiyi kullanarak geçmişimizi daha iyi anlayabilmek, araştırmak ve yeni projeler üretmek yerine teknolojinin kölesi olup, önümüze sunulanları kabul ederek, taklit ederek  zihinlerimiz kontrol altına alınmaya başladı.

Kuvvetli aile bağları, birebir dostluklar, arkadaşlıklar yerine, sanal dostluklar ve arkadaşlar edinmeye başladık. Hayatın gerçeklerinden çıkıp, sanal alemin ihtişamlı sahte dünyasına girdik. 

Bu konuda, ‘’KONDA’’ araştırma şirketince yapılan bir anket sonucunda gençlerin nereden nereye geldiğini daha iyi anlamamızda yardımcı olacaktır. 2008 ve 2018 yıllarında yapılan çalışmada 10 yıl gibi kısa bir sürede gençlerin durumunu çok iyi ortaya çıkarmakta ve analiz yapmamızda büyük fayda sağlamaktadır. Yapılan anket sonuçlarına aşağıda madde madde kısaca bir göz atalım.

Anketten anlaşılacağı üzere uçsuz bucaksız bir dehlizin içinde kendimizi kaybetmeye başladık.

Küçük yaşta çocuklar, bilgisayar oyunlarından kafasını kaldırmayıp, düşünme, araştırma ve okuma yetilerini kaybetmekte, gençler bir özenti içinde bulunmaktadırlar.

Bu bağımlılığının önüne geçilebilmesi için, yasal düzenlemeler yapılmalı, çocukların ve gençlerin kitap okumaya teşvik edici faaliyetlerin çoğaltılması, eğitimlerin teorikten ziyade pratik olarak katılıma teşvik edici çalışmaların olması gerekmektedir. 

Kısa zamanda bu bağımlılığın önüne geçilmez ise bundan 10 sene 20 sene sonra robotik beyinlere sahip bulunan kişilikler ortaya çıkacaktır.

Devletimizin bir an önce bu konular üzerine gerekli tedbirlerin alması elzemdir. Ayrıca bireyler olarakta en büyük görev ailelere düşmekte olup, çocuklarımızla ve gençlerimizle daha yakından ilgilenmeleri gerekmektedir.