Son köşemdeki gibi bugün de size birkaç elzem dertten bahsetmeye çalışacağım.
Bu köşenin derdi gençlerin yurt dışına gitme isteği.
Cennet Vatanımızın neyi eksik? Kalsınlar! Ülkelerine faydalı birey olsunlar!
Demeden önce üniversite vesilesiyle tanıştığım, Elektrik-Elektronik Mühendisi ve Paramedik (Acil Tıp Teknisyeni) arkadaşlarımın hikâyelerini okuyun.
Elektrik-Elektronik Mühendisi olan arkadaşım öğrencilik hayatında, hobi olarak basit grafikler tasarlıyor, şahsi sosyal medya hesaplarında özel günleri filan anıyordu.
Mezun olup mesleğini icra edecek ve ailesine güzel bir ev almak en büyük hayaliydi. Mezun oldu. İş bulamadı. Grafik tasarlamaya hobi olarak başlamasına rağmen bir anda mesleği oluverdi. Şu an bir tabelacıda asgari ücretin altında çalışıyor. Şuan ki hayali yurt dışında garson olmak!
Paramedikolan arkadaşımın ise atama puanları, kontenjanların dolu olması vs. derken durumu mühendis olan arkadaşımdan daha da vahim. Atanması için en az KPSS’den 90 puan alması lazım. Kızcağız özel hastanelere iş başvurusunda bulunuyor referans isteniyor. Kısacası özel sektörde çalışması için bile torpil gerekiyor. Torpil yoksa yurt dışı var deyip gideceğini söylüyor!
İki farklı meslek grubu da mesleklerini yapamadıklarından dolayı yurt dışına gitmek istiyor. Kurtuluşu başka ülkelerde arıyor. Size ne anımsatıyor bilmiyorum ama bana “Estonya Feribotu Sendromu”nu hatırlattı.
1994’te Estonya’nın başkenti Tallinn’den İsveç’in başkenti Stockholm’e giden bir feribot Baltık Denizi’nde batar. Denizcilik tarihinin en büyük facialarından biri gerçekleşir. Bu facianın yaşanmasındaki ilginç öyküsü ise 989 kişilik feribottan 137 kişinin gemiden atlayarak kurtulması. Geriye kalan 852 kişinin ise kaptanın “panik yapmayın dünyanın en güçlü feribotundasınız” sözlerine güvenerek suya gömülüp hayatlarını kaybetmesidir.
Şimdi gemiyi ülke olarak, atlayanları yurt dışına çıkmış insanlarımız olarak ve geminin için de kalanları da mühendis ve Paramedik olan arkadaşları düşünün. Olay netleşti değil mi? Şu an gemi su alıyor, kaptan ne yapıyor?
Bu geminin kaptanı 84 milyonun ta kendisidir. Gemiyi kıyıya güvenli bir şekilde yanaştırmak ise hükümetin görevidir. Bu gençler cennet vatanımızın aydınlık gelecekleridir.
Türk gençlerinin ne işi var elin yediğini içtiğini toplamakla? Gençlerin hayallerini ötelemek yerine daha iyi yaşam standarttı sunmak vatana en büyük hizmet olacaktır.