Geçen haftaya damgasını vuran IMF tartışması yerini Ekonomi Bakanı Berat Albayrak’ın geçtiğimiz günlerde açıkladığı Yeni Ekonomi Programı’na (YEP) bıraktı.
CHP ve İYİ Partililerin IMF yetkilileriyle yaptığı toplantı hükümet cephesinden sert eleştiriler almıştı.
AK Parti, bu görüşmeyi “IMF ile ortaklık mı yapıyorsunuz?” diye suçlamıştı. Ekonomist Korkut Boratav, IMF heyetinin açıklanmadan önce YEP’i incelediğini belirtti.
Boratav’ın açıklaması şöyle:
'Geçen hafta IMF uzmanlarının Türkiye’ye geldiğini öğrendik.
Ziyaretin zamanlaması ilginçtir. IMF ekibi ayrıldı; bir hafta sonra Berat Albayrak 2020-2022 Yeni Ekonomi Programı’nı (YEP 2020-2022’yi) açıkladı.
IMF niçin geldi?
IMF Heyeti’nin gelişi olağan sayılabilir. IMF Ana Sözleşmesi’nde (Madde IV’te) yer alan “Danışmalar” (“Consultations”) ile ilgilidir. Danışmalar, IMF’ye üye ülkelere belli aralıklarla gelen uzmanlar tarafından yapılır.
IMF kadrosunda yer alan ülke (Türkiye) uzmanları, ekonomi bürokratları ile görüşür; istatistikler incelenir; sorunlar, politika uygulamaları tartışılır.
Görüşmeler tamamlanınca, IMF uzmanları ilk bulgularını, önerilerini kısa bir “Sonuç Notu” (“Concluding Statement”) ile açıklayabilirler. Bulgular, sorunlar, politika önerileri Washington’da (IMF Genel Merkezi’nde) ayrıntılı bir Rapor’a dönüştürülür.
Politika önerilerini de içereceği için bu Rapor’un IMF Yürütme Kurulu’nda tartışılıp onaylanması gerekir. Böylece kesinleşen Rapor’un “işlerliği” üye ülkeye bağlıdır. Bunlar, bir stand-by (kredi) anlaşmasının parçası olmadığı için ister dikkate alır; istemezse almaz.
IMF uzmanlarınca geçen hafta tamamlanan “Danışmalar” da benzer bir sürecin ilk aşamasını oluşturuyor. Ancak dahası da var: Anlaşılıyor ki, bu heyet YEP 2020-2022’yi yayımlanmadan önce gözden geçirmiştir. Nitekim, IMF ekibinin 23 Eylül tarihli “Sonuç Notu”nda AKP’nin yeni ekonomik programına olumlu beklentilerle değinilmektedir.
…
Bu belgede kısaca, bir önceki IMF Raporu’nda daha açıkça vurgulanan “yapısal reformlarda aksama” ile, Türkiye emekçi sınıflarının savunma araçlarının bir türlü tasfiye edilemeyen son kalıntıları kastedilmektedir: Kıdem tazminatı düzenlemesi hâlâ sürdürülmektedir ve kamu sektörü ücret ve maaşları geçmiş enflasyona karşı (en azından gecikmiş olarak) korunmaktadır.
…
Türkiye’nin “sol kamuoyu”, Cumhurbaşkanı’nın ABD, AB, Batı emperyalizmi ve IMF karşıtı sloganlarını ciddiye almamaktadır.
Buna karşılık AKP muhalifi bazı meslektaşlarımız, “IMF muhipliği” tuzağına sürüklenebiliyor. IMF karşıtı söylemlerde ortaya saçılan iktisadî cehalet örneklerine tepki anlaşılır; ölçüyü kaçırmamak şartıyla…
Öncelikle hatırlatalım ki, AKP’nin geçmiş iktisat politikaları, 2018’e kadar “saygın” neo-liberal sicilli siyasetçiler tarafından yönetildi. Önce Ali Babacan, sonra Mehmet Şimşek…
2018’de bu “görevi” Mehmet Şimşek’ten devralan Berat Albayrak’a ne demeli? Bu zatın, “grafikli sunumları”ndaki tuhaf görünümü yanıltıcıdır. İş ciddiyete gelince, finans kapitalin öncelikleri ve IMF, “arka kapıdan ve sessizce” devreye girer.
2018’den örnek istiyorsanız, döviz krizinin patlak vermesinden bir ay sonra, Albayrak tarafından ilan edilen 2019-2021 Yeni Ekonomi Programı’na bakın. Bu belgeye Eski YEP diyelim. (“Yenisi”ni, yani YEP 2020-2022’yi ileride tartışmak istiyorum.)
Eski YEP’in ana politika öğeleri, hedefleri ve nicel öngörüleri IMF’nin Nisan 2018 tarihli Türkiye Raporu’ndan türetilmiştir
…
Türkiye’deki “IMF muhipleri”ne bir önerim daha var. Arjantin krizini yakından izleyiniz ve şu soruları dikkate alınız:
Neo-liberal çevrelerin adayı olarak iktidara gelen; hemen sonra IMF Başkanı Lagarde’ın da gözdesi olan Başkan Macri, iki yıl içinde ülkesini bir döviz krizine nasıl sürükledi?
Durumu düzeltmek için IMF ile imzalanan stand-by anlaşması uygulanırken Arjantin, nasıl olup da çok daha ağır bir bunalıma sürüklendi? Hem de 50 milyar dolarlık kredi dilimi kullanıldıktan sonra?'
siyasetcafe.com