Milliyetçi Hareket Partisi’ni (MHP) ele geçirmek ve FETÖ’nün Türkiye’de siyasi ayağı haline getirmek için yapılan operasyona nasıl başladı? Milliyetçi Hareket Partisi’nin kurumsal kimliği üzerinden öncelikle partinin ve daha sonra Türkiye’nin geleceğini tehdit etmek için kurulan tuzağı kimler başlattı. Bu operasyonun perde arkasında neler yaşandı?
İlk olarak 2011 yılında Milliyetçi Hareket Partisi’ne kurulan kaset komplosu ile operasyona start verildi. Bu komplo ile Milliyetçi Hareket Partisi’nin üst düzey yöneticilerini kasetlerle tehdit ettiler. FETÖ ve arkasındaki uluslararası örgüt daha doğrusu istihbarat örgütü bu işte oldukça maharetliydi. Kurdukları kaset komplosunu “Türk İntikam Tugayı” isimli bir terör örgütü şeması ile basına servis ettiler.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, MHP’nin FETÖ bağlantılı bir grup tarafından operasyona tabi tutulduğuna dair açıklama yapmıştı. Yalçın, FETÖ’ nün uzun zamandan beri MHP’yi ele geçirme taktiklerini karşı bir çıkış olarak değerlendirdiği bu açıklamasında FETÖ’ nün MHP’ye yönelik ilgisinin ve ilişkisinin çok önceleri dayandığını açıklamıştı.
MERAL AKŞENER’E SINIRSIZ DESTEK
Fettullahçı Terör Örgütü (FETÖ) 2010 yılından beri kendi yayın organlarında ve sosyal medyada siyasi partilerden en çok Meral Akşener’i destekleyen yayınlar yapmaya başladı.
FETÖ’ nün medyası olan eski Zaman gazetesi yazarı Mümtaz’er Türköne Zaman gazetesindeki köşesinde kaset operasyonundan bir hafta önce Mansur Yavaş’ın MYK üyeliğinden istifa etmesini istediğini ve ‘MHP’de bir dönem kapanıyor, yepyeni bir dönem başlıyor’ demişti. Bu açıklamada ‘Belki yeni inşa edilecek binada bize de çalacak bir kapı kurulur’ diye de ilave etmişti.
Bir organizatör gibi davranan Türköne başka bir yazısında ise Meral Akşener’in adayları sadece MHP’de değil ‘MHP dışındaki sularda da bereketli bir rüzgâra dönüşecek” gibi görüyor’ ifadeleriyle Akşener’in marka değerini kullanarak MHP’ye sızma girişimine ilişkin planlar devreye soktuklarını açık etmişti.
Cumhurbaşkanı seçimleri öncesinde ise bir hamle daha yapan Fetullahçı Terör Örgütü medyasına ait Samanyolu TV ana haber ekranlarında Meral Akşener’e sıkça yer verilmeye başlandı. Bu yayınlarla Akşener üzerinde ulaşma sağlanabilecek bir isim olduğu vurgulanıyordu.
Hatırlarsınız ki, Meral Akşener Milliyetçi Hareket Partisi’nde görevli iken bir basın kuruluşunda hakkında çıkan çirkin bir iftira sebebiyle tepkiler oluşmuştu. İşte tam bu sırada FETÖ medyası yine devreye girdi. Samanyolu Televizyonu’nda eski Zaman gazetesi yayın yönetmeni Ekrem dumanlı ve Bugün TV yayın yönetmeni Tarık Toros ile birlikte Meral Akşener’in hakkındaki iddialar konu ediliyordu.
İşte o programda aynen şu cümle kullanıldı; “Akşener Cumhuriyet tarihinin gelmiş geçmiş en değerli siyasetçisidir. Hatta Tansu Çiller’den bile daha yetenekli daha parlak bir siyasetçidir.”
Tarık Toros’un yaptığı bu methiyeyi Ekrem Dumanlı’da tasdik ederek uzun bir süre Akşener övgüsü yaptılar.
Yani FETÖ yayın organları Akşener’i Cumhuriyet tarihinin en değerli kadın siyasetçisi olarak piyasaya sunmaya başlamışlardı. Zaten FETÖ kendi yayın organları yanı sıra Ülkücü yayınlarıyla bilinen bazı haber sitelerini de kullanmaya başlamıştı. Bu haber sitelerinde Ülkücü camianın çok yakından tanıdığı ve yeni neslin bir ekolü olarak gördüğü sözde Ülkü devleri MHP’ye yönetimine karşı başlattığı değişim adı altındaki saldırıya FETÖ tarafından organize edilen ve servis edilen sipariş yazıları yayınlamaya başladılar.
(Daha sonra bu sitelerin Akşener tarafından kullanılıp sisteme alınmadığını gördük)
İKİNCİ OPERASYON “BİZ MHP’YİZ, MHP BİZİZ”
Bu yayınların ardından ‘Biz MHP’yiz’ ‘MHP biziz’ diye örgütlenerek Milliyetçi Hareket Partisi’ni kongreye zorladılar. Aslında burada amaçlanan FETÖ’ nün siyasi yapısını oluşturmak için MHP’nin ele geçirilmesi operasyonuydu. MHP’lileri tarlalarda ve mahkeme kapılarında “kongre yapacağız, Ülkücüler yönetime gelecek” söylemleri ile kandırdılar. Tabi bu tehlikeyi fark eden MHP’nin Genel başkanı ve yöneticileri ısrarla bunun bir komplo olduğunu açıkladılar.
Parti yetkililerinin açıklamalarda bunların amaçlarının bir değişim değil MHP’yi ele geçirme projesi olduğu vurgulandı. Ancak partinin önemli isimlerinin bu açıklamalarına rağmen bazı MHP yönetiminden rahatsızlık duyan samimi ülkücüleri de yanlarına toplamayı başardılar.
Bir kısım ülkücünün amacı gerçekten MHP’de bir değişimin yaşanması ve daha etkin muhalefet yapmasıydı. Ve o gün AK Parti’nin yürütmüş olduğu gayri milli politikaya daha sert tepki verilmesini istiyor olmalarıydı.
PARTİLEŞME SÜRECİ VE 31 MART
Ancak bu kongre girişimlerin ve organizasyonun çokta masum olmadığını anlayanlar Partilerine sahip çıkarak MHP’den kopmadılar. MHP’de Ülkücülük yapamıyoruz diye yeni bir partinin kuruluşuna koşarak gidenler ise ya Abla’larına fazla güveniler ya da yeni partide bir koltuk kapma sevdasına düştüler. Nitekim İYİ Parti’ye koşa koşa giden hatta Akşener’e kefil bazı isimlerin bile yine aynı hızla koşarak Partiden ayrıldıklarına şahit olduk. Bunlar ya Akşener’in niyetinin Ülkücülük yapmak olmadığını anladılar ya da kendilerine bir yer bulamadılar.
31 Mart yerel seçimlerini Cumhur ittifakı Beka meselesi olarak değerlendirirken Millet ittifakı bunun bir yerel seçim olduğunu ve Türkiye’nin bir beka sorununun olmadığını ifade ediyor. Seçim konuşmaları, propaganda çalışmaları neredeyse tamamen bu eksen etrafında dönüyor.
Ancak Pensilvanya’nın Millet ittifakını açıkça desteklemesi gösteriyor ki bu seçimler yerel seçimden çok öte bir anlam ve önem taşıyor.
Türkiye’nin başına musallat olan Terör örgütlerinin mevkisi, ideolojisi yöntemleri farklı olsa da ortak paydaları Türkiye düşmanlığı ve dış istihbarat servisleri tarafından yönetiliyor olması.
FETÖ 31 Mart seçimlerinde siyasi organizasyonunu PKK ile birlikte hayata geçiriyor.
CHP listelerindeki 325 PKK ilişkili/inhisarlı kişinin aynı zamanda FETÖ’ nün Truva Atları olduğu iddiası ise kulislerde açıkça konuşuluyor.
CHP-İYİ PARTİ ittifakına önce gizli destek veren ancak listelerdeki isimler açıklandıktan sonra açıktan açığa desteğini bildiren HDP ile firari Fetö elemanlarının açıklamaları gösteriyor ki PKK-FETÖ işbirliği bu seçimlerde Millet ittifakı listelerinde kuluçkaya yattılar.
AKP’nin Devlet Bahçeli’nin desteği ile Fetö ve PKK’ya karşı aldığı tavır, sürdürdüğü mücadele beka meselesine olan inançlarının göstergesi olduğu her iki partinin açıklamalarından anlaşılıyor.
Seçmen, AKP’nin Fetö ile olan ilişkileri ve çözüm süreci gibi karanlık günleri nasıl eleştirerek tepki koyduysa, Bu gün de İYİ Parti ve CHP’nin tavrını aynı şiddetle eleştirmektedir.
Boşalan FETÖ-PKK kayığına balıklama atlayan İyi parti ve CHP bilmelidir ki % 50-52 gibi bir oy oranı olan AKP bile Devlet’in gücü karşısında yanlış yoldan dönerek Milli bir tavır göstermeye başladı.
siyasetcafe.com
İlgili haberler...