SİYASETCAFE.COM'U THREADS'TE TAKİP EDEBİLİRSİNİZ
Kendi blog adresinde bir yazı kaleme alan, E.S., açılan şeyh sarığından çıkan ipe tutunan müridlerin anlamını, fenafillah ile Nirvana kavramlarını ve cemaatlerin ritüelleri ile budizmin ritüelleri arasındaki benzerliklere dikkat çekiyor.
'Menzil, İsmailağa, Süleymancılar ve diğer Şirk Baronları (?)' başlıklı yazı:
'Uzun bir süre sonra tekrar merhaba!
Üşengeçliğimden dolayı şu yazıyı bir türlü geçiremedim şuraya ama emin olun beklediğinize fazlasıyla değecek.
Bir kere başlığı görüp istemsizce okuyacaklar uzak dursun bu bir, ikincisi ise lütfen ilk önce Kuran'dan bu dediklerime delil getirmeden herhangi bir tartışma konusu açmayalım. (Ki zaten bu okuyacaklarınızı destekleyecek hadis bile bulamayacaksınız)
Başlıkta saydığım cemaatler silsilelerini en başta hep Hz. Ebubekir'e dayandırırlar. Fakat Allah izin verse ve Hz. Ebubekir yeryüzüne inse vereceği tepki muhtemelen 'Siz ne yapıyorsunuz, bu yaptıklarınızın adı nedir? Kuran'da bunlar nerede var? Biz Allah'ın resulünden böyle bir şey görmedik' şeklinde olurdu.
Aslında Süleymancıları yazıma almayacaktım fakat bir kaç gün önce onlara da yer ayırmaya karar verdim.
Girişi onlarla yapıp sıra sıra Allah Dostu-Mürşid gibi kavramları incelemeye koyulacağız inşallah. Umarım faydalı bir yazı olur.
Süleymancıları diğer tarikatlardan ayıran şeyler vardır.
Ya aslında sakal bırakmak dışında 3'ünde de ortak olsa bile bu şeyler Süleymancılarda biraz daha katıdır.
Örneğin Süleymancılarda Film-Müzik ve Kot pantolon yasaktır. Bunlar kendi tercihleridir bir şey diyemeyiz lakin 'Müzik haramdır' demek Allah'a büyük bir iftiradır. Allah'tan başka haram koyucu yoktur.
Bunun dışında Faiz'in yer yer helal olacağını söyler bu arkadaşlar ki zaten bu bile Kuran'ı karşılarına almaya yeterli bir sebeptir. (Bakınız: 7.12.1989 tarihli Tercüman Gazetesi Kemal Kaçar'ın yorumu)
Neredeyse bütün ehlisünnet tayfanın hem fikir olduğu sakal mevzusunu ise Süleymancılar yasaklamıştır.
Yani büyük bir sünnet olduğu iddia edilen bu davranışı Süleymancılar yasaklamış haliyle peygamberi de karşılarına almışlardır.
Ayrıca Süleyman Hilmi Turan'ın son evliya olduğunu söyleyip ona büyük bir kutsiyet (Gavs'lık) atfederler.
Mehdi beklentisi var bir de bunlarda, tıpkı Hristiyan ve Yahudilerde olduğu gibi, bir de Mustafa Kemal paşaya gereksiz bir kin beslerler. Ayrıca tesettürü de başka bir boyuta taşımışlar ve yeni bir örtünme şekli bulmuşlar.
Aman aman faiz yiyin ama saçınız asla gözükmesin kuzum olur mu? Bunların da yaptığı rabıta konusunu ise sonlara saklıyorum çünkü başlıkta (?) işareti ile yazsam da, şirkin büyüğü buradadır...
Neyse gelelim asıl konumuza...
Bize şahdamarımızdan yakın olan Allah ile aramıza bir mürşid/evliya/şeyh/gavs/kutup koymak ne kadar mantıklıdır?
Şimdi konu edindiğim 3 cemaatte Nakşibendiliğin bir koludur.
3'ünde de şeyhlerine tıpkı Hristiyanların Papa'ya yüklediği kutsaliyet gibi bir kutsaliyet vardır.
Tarikat inancına göre evliya-Allah dostu nedir inceleyelim;
Gavsül Azam ve Keşif Ehli: Yüce Allah yeri havayı ve karayı onların hizmetine vermiştir. Duaları kabul ne isterlerse verir.
1-Gizliyi bilirler 2-Masum ve Günahsızdırlar 3-Tayyi Zaman ile zamana hükmedebilirler 4-Tayyi Mekan ile istedikleri mekana geçebilirler 5-İslam orduları ile beraber savaşırlar...
Daha problem tanımda başlıyor. Gaybı Allah'tan başka kimse bilemezken, peygamber bile hatalar işlemişken, Mekandan ve Zamandan münezzeh olan sadece Allah iken bu kişilere bu özellikleri kim veriyor arkadaşım?
Keramet dediğinizi duyar gibiyim, peki nedir bu keramet var mıdır Kuran'da bir kökü?
Kuran'da ne böyle bir kelime ne de böyle bir vaat yer almaktadır. KRM kökünden türeyen bir çok fiil ve isim geçmesine rağmen (Kerim,İkram gibi) halkın anladığı dilde bir kerametten asla söz edilmez.
Peygamber dahi müşriklerin istediği hiç bir mucizeyi gösterememiştir (6:35,17:90-96,29:50) ve hiç kimseye şefaat dahi edemeyecektir bu da ayetlerle sabittir. Bunun yanı sıra (28:56) istediklerini de hidayete erdirme gibi bir şansı yoktu.
Veli-Allah dostu kavramının biraz daha oturması açısından bir kaç tane de bu tarikatların kitaplarını baz alarak içlerinden sözler yazalım,daha sonra ise tekrar Kuran'a dönelim.
-Veli isteyerek zina yapmaz,zinayı Allah yaptırtır (Kureyşi Risalesi s.336)
-Veli cinsel organını açarsa melekler kaçmaz (El İbriz s.189)
-Abdulkadir Geylani yediği tavuğu diriltmiştir (Gunyetul Talibin)
Aaa bir de Abdulkadir Geylani'nin Azrail'i dövme hikayesi var ki kesinlikle Ali Akın hocadan dinleyin.
-Kim Nakşibendi'nin Halidi kolundanım derse ona azap edilmez. (Cübbeli Ahmet Hoca (!)
-Şeyh konuşacağınızı,vücudunuzdaki ben sayınızı,yatakta kaç defa döndüğünüzü bilir. (Nusretullah Hoca)
-Mahmut Efendi Azrail'i ölümü getirdiğinde huzurundan kovmuştur (Cübbeli Ahmet Hoca (!)
Ahh ahh sanki Kuran'da Allah 'Sağlam kalelerde bile olsanız ölüm sizi yakalar' dememiş gibi...
Bu tarikatların ortak noktalarından biri de Mürşid'e kendini "Ölünün, ölü yıkayıcısına teslim olduğu gibi' teslim etmektir. Peki mürşide kendini bu şekilde teslim edersen bakalım neler oluyor.
-Şeyh namaz kılma derse bu emre uyarım (Sıbgatullah Arvasi,Minah 233)
-Gavsın şeytanı müslüman olmuştur (Minah)
-Şeyhi kemale ermeden ölenin işi zordur. (Minah 45)
-Muhammed Diyauddin ölmek üzere olan çocuğu geri diriltmiştir. (Minah)
-Eğer kişi hasta olursa 'Mürşidim benim için hastalık dilemiştir,o yüzden hasta oldum' demelidir (Arifler Yolunun Edepleri s.87)
-Eğer iyi bir insan olduysak Gavsın sayesindedir. (F.Erol)
-Vekiller Lehvi Mahfuzu görebilirler (Ruhul Furkan c.1 s.18)
-70 bin kelimei tevhid getiren cennete gider (Ruhul Furkan c.1 s.18)
Umarım tarikatlardaki mürşid inancı yavaş yavaş kafanıza girmiştir değerli okuyucu kardeşlerim,yerim sizi.
Şimdi gelelim Kuran'a. Kuran'da Aracı ve Allah dostu nasıl anlatılır bakalım.
-Allah inananların velisidir,neden göz göre göre Allah'ın ayetlerini reddediyorsunuz? Neden hakkı batıla tercih ediyorsunuz da gerçeği gizliyorsunuz? (Ali İmran 65)
-Allah'tan başka dostlara tutunanların durumu kendisine bir yuva yapan örümcek örneği gibidir. Halbuki evlerin en çürüğü örümcek evidir. (Ankebut 41)
-Rabbinizden indirilene uyun ondan başka velilere uymayın (Araf 3)
-Size Allah'tan başka dost yoktur (Tevbe 116)
-Allah inananların dostudur (Bakara 257)
Şimdi bu kadar ayet varken ve hepsi apaçıkken hala Allah dostu kavramına inanıyorsan yazının devamını zaten okumana gerek yok diyeceğim ama devam et çünkü birazdan hatme,rabıta,vird gibi ritüellere gireceğiz ve kökenlerine bakacağız.
Şimdi bir de 'Aracı' kavramı vardır bu cemaatlerde peki Kuran'ın 'Aracı' kavramına bakışı nedir?
-Allah size şahdamarınızdan daha yakındır (Kaf 16)
Allah ile benim aramdaki mesafe burnum ile bacağım arasındaki mesafeden bile daha kısayken neyin aracısı bu arkadaş? Neyse devam edelim.
- Kesinlikle, din sadece ALLAH'a aittir. O'nun dışındakileri evliya (dostlar) olarak edinenler, 'Onlar bizi ALLAH'a daha fazla yaklaştırsın diye biz onlara tapıyoruz.' (derler). Ayrılığa düştükleri bu konuda onların arasında ALLAH karar verecektir. ALLAH kuşkusuz, yalancıları ve nankörleri doğru yola iletmez. (Zümre 3)
Şimdiden 'Ya orada tapanları söylemiş,biz tapmıyoruz ki' dediğinizi işitir gibiyim. Fakat onların din diye size anlattıklarını kabul etmek ile tapmak arasında ne fark vardır?
Durun size bir de konuyla ilgili güzel bir rivayet aktarayım;
"...Onlar Allah'ı bırakıp hahamlarını, rahiplerini ve Meryemoğlu Mesih'i Rabler edindiler." (Tevbe: 9/31)
Nebi (s.a.v.) bu ayeti kerimeyi okudu. Bunun üzerine Adiyy b. Hatem Rasulullah'a (s.a.v.) dedi ki:
"Muhakkak onlar, onlara ibadet etmiyorlar ki.
Rasulullah (s.a.v.):
"Onlar Allah'ın helal kıldığı bir şeyi haram, haram kıldığı bir şeyi helal kıldıkları zaman onlara itaat etmiyorlar mı?" ded...i.
Adiyy b. Hatim: "Evet" deyince,
Rasulullah (s.a.v.):
"İşte böylece onlara ibadet ediyorlar." buyurdu. (Tirmizi, Tefsir: 10; Taberi: 14/210 (61632-61634); Suyuti, Durru'l-Mensur: 3/230; Beyhaki, Sünenü'l-Kübra)
Evet şimdi bu rivayetten yola çıkarak Süleymancılar'ın yaptığı gibi veya mezhep imamlarının yaptığı gibi kendi kendilerine Allah'ın yerine helal-haram koymalarının hükmü nedir sevgili arkadaşlar? Oturun bir düşünün...
-ALLAH'ı bırakıp, kendilerine ne zarar ne de yarar veremiyenlere tapıyorlar ve 'Bunlar, ALLAH yanında bize şefaat edecekler,' diyorlar. De ki: 'ALLAH'ın göklerde ve yerde bilmediği şeyleri mi O'na bildiriyorsunuz? O çok yücedir, ortak koştuklarınızdan uzaktır.' (Yunus 18)
Eee peki bu 'Bize şefaat edecekler yavv' diyenleri ne yapmalı? Adam kendini kurtarabilmiş ki bir de sana şefaat edecek,koskoca peygamberin bile kızına şefaat edip edemeyeceği muammadır.
Ki bu inanç Yuhanna İncili'nde de bire bir vardır.
-Yoksa onlar Allah'ın dışında şefaatçiler mi edindiler? (Zümer 43)
- ALLAH'ın dışında çağırdıklarınız, sizin gibi kullardır. Haydi onları çağırın da size cevap versinler, sözünüzde doğru iseniz! (Araf 194)
Evet gençler aracı kavramı da Kuran'a göre kafanızda oturduysa şimdi bu tarikatların ritüellerine geçelim.
İlk önce kısa olan Vird-Tövbe-Teveccüh kavramlarına bakalım;
VİRD: kısaca tanımlamak gerekirse üzerine bir örtü alarak Allah'ı zikredip,silsilede ki şahısların ruhlarına dua yollamaktır. Lakin Allah'ı zikirde belli bir sayıya ulaştığın zaman bu zikri arttırmak için şeyhten izin alman gerekir.
Yahu arkadaşım iyi güzel bir ritüel yakalamışsın fakat şeyhten izin alıp zikir sayısını arttırmak nedir? Allah'ın koyduğu bir sınır mı vardır? Ayrıca Vird dediğimiz olayda eğer sağ elin baş parmağı yoksa başka vird şekilleri almak zorunda kalırsınız. Yani Allah'ı zikir şeklinize de müdahil olabilirler...
TEVECCÜH: Teveccüh kavramı şuan da kalksa da (onlar da 'ulan ne yapıyoruz' demiş muhtemelen) Nakşibendiliğin önemli ritüellerindendir. Teveccüh şeyhin, müridin ağzını açıp ağzına üflemesi ve ona feyz vermesidir. Yanlış duymadınız evet kişinin ağzına şeyh tarafından üfürülür arkadaşlar.
İslam'ın hangi döneminde, Kuran'ın hangi ayetinde böyle bir ritüel görülmüş muamma.
Benim Kuran'da bildiğim tek üfleme Allah'ın insanlara ruhundan üflemesidir.
TÖVBE: Özellikle Menzil cemaatinde çok büyük bir önem arz eden ritüeldir tövbe.
Şeyh ortaya oturur ve resimdeki gibi şeyhin sarığı açılır, sofiler ipleri tutarak Allah'tan af dilerler.
Hristiyanların ritüellerinden pek farkı yoktur bu davranışın.
Ashab-ı Kiramda ip tutma diye bir mevzu var mıydı? Ya da Kuran'da bunun ile ilgili bir ayet var mıdır? Niye kişiye kutsallık atfedilir?
Ayrıca Budistler'de de tıpkı yukarıdaki iple tövbe ritüeli gibi ritüeller vardır. Yani bunu İslam'da değil Budizm'de arayacaksınız arkadaşlar.
Ve şimdi gelelim RABITA anlayışına...
Daha sonra ise daha büyük bir şirk olan Menzil Hatmesini inceleyeceğiz.
Eski bir Nakşi şeyhi olan Ferit Aydın'ın kitabı bizi bu konuda oldukça aydınlatır.
Rabıta Nedir?
Rabıta müridin gözlerini kapatarak, şeyhini düşünmesi şeyhinin iki kaşı arasından akan nurun müridin ağzından kalbine yayılarak feyiz almasıdır.
Ulan adamlar artık işi fanteziye dökmüş, Allah affetsin bende müritken yapmıştım böyle şeyler.
Peki bu ritüel nerede var bilir misiniz? Tabi ki de yine Budizm;
Zira Nirvana'nın Fenafillah'tan, bir farkı yoktur,ikisinin de oturuş biçimleri-kişiyi düşünme biçimleri aynıdır. Hatta solunum kontrolleri bile bire birdir.
Şimdi 'Rabıta' dediğimiz olay ne Kuran'da vardır,ne hadiste vardır,ne de mezhep imamlarında vardır,ne de ehli beytte...
Gelin şimdi Rabıta'nın kökenine inmeden önce rabıtanın bu tarikatlar için önemini arz eden bazı sözlere bakalım.
-İnsanı kamil miratı haktır. (Allah'ın aynasıdır) Her kim kamil insanın ruha niyetine basiret gözüyle bakarsa onda Allah'ın tecellisini görür (Zahid Kotku,Tasavvufi Ahlak s.222)
-Rabıtasız zikir erdirici değil, zikirsiz rabıta tek başına erdiricidir (Arvasi) Ouwww ne ağır bir sözdür bu.
Mustafa Fevzi gibi adamlar ise rabıtayı 54 farzdan biri sayacak kadar hadsizleşmiştir.
-Rabıta yapılacak mürşid peygamberin varisi olmalıdır. Rabıta dışında Allah'a yaklaşmak için başka bir şey aramak gereksizdir. (Sohbetler, M.Ustaosmanoğllu 336)
Rabıta'nın da önemini kavradıktan sonra bu ritüelin Kuran'ı geçtim Sünnet'te veya Mezhepler'de olmamasına rağmen buralara nasıl geldiği hakkında kaynaklara bakalım.
Elimizdeki en erken kaynak Bağdadi'nin, Muhammed Esad'a yazdığı mektuptur. O mektupta rabıta bir şeye dayandırılmamış "Rabıtayı ancak Allah'ın öfkesine uğrayan bedbaht kimseler reddeder" şeklinde tehditler savrulmuştur.
Diğer bir kaynak ise Hüseyin Ed Dewseri'nin yazdığı 'Er Rahmetül Rabıta' kitabıdır.
Bu rabıta hareketi o dönem yeni bir hareket olduğu için en başta bu kitap gizli yayınlanmıştır.
Kadri şeyhi Berzanji o dönem ki Bağdat valisine 'Bağdadi Hindistan'a gitmiş ve sihirbaz yogilerden ders almıştır' şeklinde bizim de teorimizi destekleyecek şekilde bir mektup yazmıştır.
Yine bu kitapta da "Bu tarikatı reddeden münafık veya aptaldır" tarzı sözler havada uçuşmuş rabıta yine bir dayanağa oturtulmamıştır.
Allah bize zandan uzak durun der. Yani şüpheli olan şeyden bile kaçın, ufak bir zan imanınızın da gitmesine sebep olabilir. Tarikata bağlı olan arkadaşlarım bu yazıyı okuduktan sonra hala tarikatlara bağlı kalacaklarsa bile bu şuana kadar yazdıklarımı kafalarında bir yere oturtup araştırsınlar, cevaplarını bulamazlarsa ve bana katılırlarsa ne ala ama cevaplarını bulamayıp yola devam ederlerse Allah'ın buyurduğu 'Zan' ifadesi yüzünden imanları tehlikeye girecektir.
Neyse rabıtaya devam edelim.
Diğer bir eser ise Necip Fazıl'ın çevirdiği Arvasi'nin eseridir. Arvasi eserinde şöyle demiştir;
"Fazla olarak bildirelim ki yüksek nakşi yolunun fertleri ve rükunları ve şeyhleri irşad edicileri, irşada talipleri hemen hemen topyekûn Maverüannehir, Buhara, Semerkand ve HİNDİSTAN taraflarındandır.
Hacegan kolunun reisi Gucdevani zamanındaki ikinci asırda başlar. Demek ki 1240 tarihine kadar hanefi alimleri rabıta yapmamıştır (Gucdevani'nin ikinci asrı ne demektir?)
Yine bir dayanak verilmemiş fakat aynı eserde "Evliyadan bazıları vardır ki öldükten sonra daha çok yardımcı olurlar" tarzı şirk sözleri vardır. Oysa Allah "Ölülere işittiremezsin" diye buyurmuştur.
Bağdadi'nin de divanından öğreniyoruz ki, ilim için gittiği Hindistan'da çok küfür vardır. Ama o kendi tabirine göre hayat suyunu aramak için taa oralara gitmiştir.
İlginçtir Bağdadi öldükten sonra vasiyet olarak, kendi zamanında kurdurduğu tekkelerin yıkılmasını istemiştir.
Yine ilginç olan sözde üveysilik yoluyla şeyhinden ilim öğrenme ihtimali varken Hindistan'a gitmiştir? Günün diğer alimleri tarafından yogilik ile suçlanmıştır?
Ki diğer bir nakşi şeyhi olan Kasım Kufralıya göre, Bağdadi'nin hocası, Abdullah Dehlevi de Hint dinlerine inanır gibi yaşamaktaydı.
Rabıta ibadetinin kökeni hala muammadır, zandan uzak durun diyen Allah bile bile şirk koşan kullar der ve hatme ritüeline geçerim...
Hatme; Kısaca tanımlamak gerekirse ellerde küçük taşlar ile Kurandan parçalar okumak ve şeyhlere, peygambere, Allah'a dua etmektir.
Böyle deyince ne kadar masum görülüyor değil mi? Peki bu hatme duasının Türkçesi nedir gelin hep beraber inceleyelim.
-Yerlerin ve göklerin nuru, geçmiş evliyaların kemalat ve gelecekteki evliyaların feyizlerini kendinde toplayan Muhammed Diyauddin.
Allah Allah bak sen 'Yerlerin ve göklerin nuru' hmm, oysa Allah Nur 35'te bu sıfatı kendine layık görmüyor mu?
-Manevi sırlara hazine olan efendimiz Ahmed Haznevi
Nedir yahu bu manevi sırlar?
-Kurtulmuş olanların kutbu, şeriatın sahibi,her türlü yardımı kendisinden aldığım şeyhim Seyyid Abdulbaki el Huseyni.
Yahu bu nasıl bir şirk koşmaktır? Şeriatın sahibi ne? Ne demek her türlü yardımı kendisinden alırım? "Yalnız senden yardım isteriz" ayetini okumayın siz kardeşim o zaman namazlarda Allah aşkına
-Güzel ahlakın kaynağı ve karanlıkların ruhu, aşiret ve kavimlerin aydınlatıcısı Seyyid Abdullah
Eee bu sözler Allah'ın El Hadi ismi ile çelişmez mi?
-Beşer perdesinden sıyrılmış şeyh Arifi Rivegeri
Beşer perdesinden sıyrılmak nedir? Sıyrılınca ne oluyor?
Velhasıl gençler size şimdilik anlatacaklarım bu kadar. Umarım az da olsa düşünmenizi sağlarım, unutmayın Allah zandan kaçın der, tevhid inancına yüzde % 0.1 şirk bile girse bu sizi ebedi bir cehenneme götürür.
O yüzden ya yukarıdaki anlattıklarıma verebilirseniz Kurani cevaplar verin ya da körü körüne hala buralara gitmeyi göze alarak ahiretinizi tehlikeye atın.
Selam ve sevgiyle...
NOT: Arkadaşlar bu cemaatlerin siyasi yönlerine girmek istemiyorum. Özellikle İsmailağa ve Süleymancılar artık bu konuda tur bindirdiler. CIA raporlarında her ikisine de yer var. O yüzden başka yazıda uzun uzun inşallah değineceğiz.'
Siyasetcafe.com