ERDOĞANİZM
AK Parti Kongresi’nde açıkça görüldü ki, Recep Tayyip Erdoğan haricinde Parti içinde kimse ikinci adam değil.
Abdullah Gül, Bülent Arınç gibi AK Parti ile özdeşleşen pek çok ismin AK Parti içinde hiç hükmü yokmuş.
En son olarak “stratejik derinlik üstadı” Ahmet Davutoğlu’na yapılan “peçete kağıdı” muamelesi bu tabloyu artık resmen tescilledi.
Kimsenin inkar edemeyeceği şekilde AK Parti demek, Recep Tayyip Erdoğan demek.
Başbakanmış, bakanmış, istişareymiş, yetkili kurullarmış.
Hepsi hikaye. Ya da daha doğru bir ifadeyle Erdoğan'ın iradesinin gölgesi.
Kemalizm düşmanlığından Erdoğanizm’e dönüşen yeni bir siyasi ve idari yapıya doğru ülke olarak hızla düşüyoruz.
******
GÖKLERDEN GELEN KARAR
Kamuoyu aylardır Brezilya dizilerine dönen MHP Kurultayı’nı konuşuyor. Ha yapıldı, ha yapılacak derken bir anda “göklerden gelen bir karar” ile AK Parti’de fırtına koptu.
Kendince efendi efendi Başbakanlık yapan Ahmet Davutoğlu’nun altından iskemleyi çekiverdiler.
Davutoğlu gitti, Saray’a istifasını veriverdi. Sonra da aslında ben çok iyi Başbakandım filan diyerek biraz serzenişte bulundu. Ama nafile.
Stratejik derinlik erbabını paraşütsüz atıverdiler aşağıya.
MHP’nin bir türlü yapamadığı Kurultayı, AK Parti bir hafta da yaptı.
Davutoğlu, yarım saat daha AK Parti Kongresi’nde “bir şey olmadı ki, bir şey olmadı ki” babında konuştu, “bir gün geri döneceğiz” laflarını geveledi.
Aslında ben “başarılıydım”, “hakkınızı helal edin” dedi.
İzlediğim kadarıyla pek kaale de alınmadı.
MHP’nin aylarca yapamadığı Kurultay’a inat, AK Parti bir hafta da parti teşkilatlarından temayülleri aldı. Sonuçta, Saray’ın temayülü (eğilimi), AK Parti teşkilatlarının "eğilimi" ile buluşuverdi.
Neticede Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarında sürekli dile getirdiği gibi, “göklerden gelen bir karar” ile “gönülden gönüle yol” oluştu. Binali Yıldırım oldukça "demokratik" (!) bir şekilde Başbakan oldu.
********
DEMEK Kİ İSTENİNCE OLUYORMUŞ
7 Haziran 2015 Seçimleri’nin ardından koalisyon görüşmelerine ülke olarak kilitlenmiştik.
Gelmeler gitmeler. Çay kahve içmeler.
CHP ile AK Parti’nin 35 günlük sonuçsuz hükümet kurma geyiği; 1 Kasım 2015’de 1 Kasım erken seçimi ile karşılığını bulmuştu.
İlk günden erken seçimi "ısrarla" isteyen iki kişi vardı: MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.
Bugün, Recep Tayyip Erdoğan 1 Kasım’da yüzde 50 oy alıp iktidara gelmesine rağmen, Başkanlık arzusuna yeteri kadar cevap veremediği için Ahmet Davutoğlu’nun siyasi infazını gerçekleştirdi.
AK Parti, Erdoğan’ın istek ve talepleri doğrultusunda 15 gün içinde Kongresi’ni yaptı, yeni genel başkanını seçti.
Bir günde Başbakan Ahmet Davutoğlu, Erdoğan’a istifasını sundu. Erdoğan, birkaç saat içinde yeni AK Parti Genel Başkanı seçilen Binali Yıldırım’a hükümeti kurma görevini verdi.
Demek ki, istenince oluyormuş. Ama tabi kimin istediği önemliymiş!
*******
BAŞKANLIK "TAMAM İNŞAALLAH!"
AK Parti’de karşısına çıkabilecek tüm taşlar temizlendi. Parti, çiçek tarlası, Başkanlık yolu otobana dönüştü.
TBMM; terör belası bahanesiyle dokunulmazlıkları kaldırarak, resmen her türlü fiili ve hukuki müdahaleye açık hale gelerek kendi ayağına sıktı.
Başkanlık yolunun önündeki en büyük engellerden birisi olan MHP’de ise durum papatya falına döndü. Devlet Bahçeli muhaliflere partiyi kaptırmamak için resmen Saray’ın kapısında medet bekliyor.
Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuki, siyasi ve idari kurumları Başkanlık Sistemi’nden Recep Tayyip Erdoğan’ı vazgeçirmek için bari Partili Cumhurbaşkanlığı’nı kabul etsin diye mücadele veriyor.
Recep Tayyip Erdoğan’ın Başkanlık arzusuna kimse gem vuramıyor. Erdoğan’ın bu isteğinin karşısında herkes son kozlarını oynarken, Erdoğan usta bir poker oyuncusu gibi herkesin elini görüyor ve restini çekiyor.
Bu gidişle Başkanlık "tamam inşallah!!!"
Hakan Sönmez siyasetcafe.com