Son dönemde Sedat Peker ve Serkan Kurtuluş gibi isimlerin ortalığa döktüğü kirli ilişkiler ağı ülkenin ilk gündem maddesi olduğu için bazı önemli konular ya çok az tartışılmakta yahut hiç tartışılmadan gündemde kaybolup gitmekte.
Bu çok önemli olmasına rağmen tabiri yerindeyse “Arada kaynayan” konulardan bir tanesi de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yapmış olduğu son “Yeni Anayasa” açıklaması oldu.
Erdoğan 27 Mayıs’ın yıl dönümünde yapmış olduğu bu açıklamada ana hatları ile söylemek gerekirse AKP olarak yeni bir Anayasa çalışmasını tamamlamak üzere olduklarını ilk olarak bunun Meclis’te kabul edilmesi için çabalayacaklarını ancak bu mümkün olmazsa hazırladıkları “Yeni Anayasa” çalışmasını referanduma götüreceklerini ilan etti.
Erdoğan’ın bu açıklamaları gerçekten önemli zira AKP’nin üzerinde çalıştığı yeni Anayasa aslında toplum için değil bizatihi AKP iktidarının devamını kolaylaştıracak şartların oluşturulması için hazırlanıyor.
Erdoğan da biliyor ki bu Anayasa Meclis’ten gerekli çoğunluğu alıp geçmez ancak burada geri adım atmıyor ve “Referandum” kartını oynuyor.
Erdoğan AKP’deki önlenemez kan kaybının da, toplumsal muhalefetin giderek yükseldiğinin de, bu şartlar ile daha fazla iktidarını sürdürmesinin mümkün gözükmediğini de biliyor. Muhalefet ve toplum erken seçim baskısını arttırırken kendisinin önüne gelen detaylı anketlerde de bu sonucu görmesine rağmen Erdoğan şu an toplumda ne kadar “Kredisi” kaldığını kestiremiyor.
İşte Anayasa konusundaki “Referandum” çıkışı tam da bu sebeple yapılıyor. Erdoğan bu Anayasa “Referandumunda” aslında yeni Anayasa’yı değil kendi adını oylatacak. Halkta ne kadar desteği olduğunu ölçecek.
Yine bu referandum kampanyasını Erdoğan tam olarak bir “Benimle misiniz değil misiniz?” kampanyasına çevirecek, toplumda kutuplaşmayı elinden geldiğince arttırmaya çalışacaktır.
Referandumda istediği sonucu alır ve yeni Anayasa’yı kabul ettirirse bu Anayasa’nın AKP’ye sağlayacağı güç ile Erdoğan erken bir seçim için “Hodri meydan” diyecektir.
Yok eğer Anayasa Referandumunda istediği sonucu alamaz ve yerel seçimlerin ardından 2. Kez burada da yenilirse Erdoğan seçimlerin 2023’te zamanında yapılması için her türlü yolu deneyecek, bu esnada daha da baskıcı bir sistem ile iktidarını devam ettirme yolunu seçecektir.
Keza bu referandumda Erdoğan’ın tüm kampanyasını adeta kendisine bir güvenoyu şeklinde kurmasına rağmen alınacak olumsuz sonuç Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığı için de ilk ciddi “Kırmızı alarm” olacaktır. Öte yandan böyle bir sonuç çıkması halinde AKP’nin jet hızı ile “Seçim sistemi” ile ilgili tamamen kendisine yarayacak şekilde “Dar veya daraltılmış” bölgeli, 2 turlu bir seçim sistemini hazırlayarak hayata geçirecektir. Bu konuda başlayan çalışmalar bu referandumun sonucuna göre netlik kazanacaktır.
Bu kadar kritik ve hayati olacak bir referandumda Erdoğan’ın Kürt seçmenin vereceği oyların “Kilit” rolü oynayacağını bilmemesi ise mümkün değil. AKP elinden gelse yarın HDP ile bir formül üzerinden uzlaşı masasına oturmaya da hazır ancak küçük ama kendisini “Esir almış” ortağı MHP nedeni ile bunu yapamıyor.
Bu referandum öncesinde AKP “Radikal” bir hamle yaparak HDP ile Anayasa’da HDP’nin istediği bazı düzenlemeleri yapma karşılığında bir yeni “İttifak” denemesinde bulunup, MHP’den de kurtularak MHP’nin yerini HDP ile doldurmayı deneyebilir mi?
AKP böyle bir hamle yaparsa bunu tabanına nasıl anlatır, MHP’nin buna direnci ve tavrı ne olur?
HDP’nin kendisini en azından şu an için kendisini açıkça herhangi bir ittifak ile bağlamaması ve hatta “3.İttifakı” dillendirmesi de göz önüne alınacak olursa, pragmatist bir tavır ile AKP’nin referanduma sunacağı yeni Anayasa içerisinde kendisince stratejik önem taşıyan bazı “Düzenlemelerin” yer alması garantisi karşılığında bu desteği vermeyeceğini söylemek mümkün müdür?
Tabii bu soruların cevaplarını şimdiden vermek mümkün olmasa da yukarıda dile getirdiğimiz her bir sorunun cevabı Türk siyaseti için son derece önemli etkilere sahiptir.
Önümüzdeki süreçte AKP kamuoyu önünde olmasa da perde arkasında HDP ile bu “Uzlaşıyı” sağlayabilmek adına pek çok temas ve girişimde bulunacaktır. Bu girişimlerin sonuçları ise sadece referandumu değil önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerini de etkileyebilecek derecede önem taşıyacaktır ve hatta bu “Uzlaşı” masasında taraflar anlaşırsa MHP “Devredışı” bırakılabilecektir.
İşte o nedenle Erdoğan’ın bu “Referandum” çıkışı sadece bir Anayasa çıkışı değildir ve siyasetin pek çok dengesini doğrudan ilgilendiren bir çıkıştır.
Ve bu referandumun Türk siyasetine etkileri önümüzdeki süreçte çok daha net anlaşılacaktır.