Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları;
Türk-Alman Üniversitesi'nin resmi açıklamasını yaptık. Başta Libya ve Suriye olmak üzere bölgesel gelişmeler hakkında fikir teatisinde bulunduk. Ülkelerimiz arasındaki köklü dostluk ilişkilerinin sürdürülmesinin, Türkiye ve Almanya'nın yanı sıra bölgemizin de menfaati olması konusunda hemfikiriz.
Ekonomi, ticaret, yatırım, enerji ve turizm alanlarında mevcut işbirliğimizi daha da ileri taşımakta kararlıyız. Yenilenebilir enerji, dijitalleşme, yapay zeka gibi konularda ciddi bir potansiyelimiz bulunuyor.
ALMANYA'YA 'CEZALANDIRIN' ÇAĞRISI
Türkiye ile AB ilişkilerini ele aldık. Sayın şansölyeye AB'den beklentilerimizi aktardık. Almanya temmuz ayından itibaren AB dönem başkanlığını üstlenecek. Bunun Türkiye-AB ilişkilerinin geliştirilmesi bakımından önemli fırsat olacağını düşünüyoruz.
Almanya'daki 3,5 milyona yakın Türk toplumunun huzuru ve refahı bizim için öncelikli meseledir. Türklerin Almanya'da kendilerini evlerinde hissetmeleri bizler için çok önemlidir. Bu doğrultuda Alman dostlarımızın atabileceği çok adım bulunuyor. Büyükelçiliğimizin hizmet aracı örgüt mensupları tarafından ateşe verildi. Bu saldırıları kınıyorum. Bu eylemlerin görmezden gelinmesini, demokratik hakmış gibi gösterilmesini anlamak mümkün değildir. Almanya'dan sorumluları cezalandırılmasını, böyle tablolara müsamaha göstermesini özellikle istiyoruz.
"SAYIN ŞANSÖLYEYE BERLİN SÜRECİ İLE TEŞEKKÜR EDİYORUM"
4 milyon insanın yaşadığı İdlib, rejimin ağır saldırılarına muhatap olmaktadır. Rejim, tüm sivil yerleşim bölgelerini aralıksız bombalıyor. İnsani dramı hafifletmek için elimizden gelen çabayı sergiliyoruz. Sayın Merkel'e bu konuda neler yaptığımızı, barınma noktasında neler yaptığımızı, kış mevsiminde artık çadırlardan istiyoruz ki İdlib halkını kurtaralım. Herkesin rejim üzerinde de baskı kurması gerekmektedir.
Sayın şansölyeye Berlin sürecini başlatarak Libya'da çözüm çabalarına destek sağlamasından ötürü teşekkür ediyorum. Türkiye olarak Almanya'nın inisiyatifine en etkin samimi destek veren ülkelerin başında yer aldık.
"HAFTER'E VERİLEN DESTEKLER KENDİSİNİ ŞIMARTMIŞTIR"
Ulusal Mutabakat Hükümeti'ne destek vermek BM kararları uyarınca bir tercih değil yükümlülüktür. Darbeci Hafter'in saldırılarını artırması bu şahsın uzlaşı gibi bir niyetinin olmadığını göstermiştir. Kendisine verilen destekler ciddi manada şımartmıştır.
Biz Libyalı kardeşlerimizi yalnız bırakmamakta kararlıyız. İran ve Irak'ta da son dönemde gerilimin arttığını görüyoruz. DEAŞ sonrası tekrar ayağa kalkamaya çalışan Irak'ın yeni bir kaosun içine sürüklenmesine izin verilmemelidir. Taraflara sağduyu ve aklı selim çağrısında bulunuyoruz. Bölgesel konularda Almanya ile diyaloğumuzu güçlendirerek devam ettireceğiz.
Almanya Başkanı Angela Merkel'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle;
"ÇOK ÖNEMLİ PROJEYİ ZİYARET ETTİK"
Bu sabah Türk-Alman Üniversitesi'nin yeni kampüsünün açılışıyla çok önemli bir projeyi ziyaret ettik. Öğrenci sayıların artması ile ülkelerimiz arasındaki temaslara önemli katkıları olacaktır. Buradaki yerleşik Alman şirketlerinin mesleki eğitime de katkı sağlayabileceklerini konuştuk.
Özellikle ticari ve ekonomi ilişkilerimizi ortak bir komisyonun devamıyla katkı sağlayabileceğimizi söyledik. İkili konular kapsamında yine Alman vatandaşı olan ve yurtdışına çıkış yasağı bulunan, tutuklu bulunan Alman vatandaşlarının durumunda ilerleme kaydetmek için görüşmeye niyetli olduğumuzu ifade ettik. Aynı şekilde Türkiye burada görevli Alman gazetecilerin akreditasyonlarının en kısa zamanda verilmesi konuştuğumuz konulardan biriydi.
"KIBRIS VE YUNANİSTAN KONULARI İKİLİ OLARAK ELE ALINMALI"
İdlib'den kaçmış olan insanlara maddi katkıya hazır olduğumuzu belirttik. Onlara daha sağlam barınma imkanları sağlanabilirse çok iyi olacağını ifade ettik. Yasa dışı insan kaçakçılığı konusunda İçişleri Bakanımızın yaptığı ziyaret sonrasında maddi destekleri olacak.
Burada Alman şirketleri de Gümrük Birliği'nin modernizasyonu kapsamında ilişkilerin daha ilerleyeceğini söylediler. Kıbrıs veya Yunanistan gibi konular ikili olarak ele almamız gereken konular. Suriye'deki siyasi konuları ele aldık. Anayasa Komitesi Başkanı'nın başlattığı sürecin devam etmesi gerektiğini düşündük.
"TÜRKİYE'NİN ÇABALARINI TAKDİR EDİYORUZ"
Libya'da umuyoruz ki Hafter tarafından da olumlu adımlar atılmasını ümit ediyorum. İkili konuların yanı sıra bölgesel ve stratejik konuları ele aldık.
Komisyon Başkanı ve iki komiserle de yaptığımız görüşmelerde bizim Türkiye'nin mülteciler konusunda sağladığı önemli ve takdire şayan destekleri takdir ettiğimizi ifade ettik. Nüfus açısından burada 3,5 milyon daha fazla mülteciyi kabul etmenin Türkiye açısından ne kadar önemli bir çaba olduğunu takdir ediyoruz.
SORULAR VE CEVAPLAR
Alman Basını: Libya konusunda bir soru yöneltmek istiyorum. Sayın Cumhurbaşkanı 'Hafter'in saldırıları devam ettiğini' söylediniz. Türkiye ne zaman müdahale edecek? Bu konuda Türkiye'nin asker göndermesi sözkonusu dediniz. Siz silah ambargosuna uyacak mısınız? Sayın Şansölye Berlin kararları konusunda ateşkes ihlal edilse ne yapmayı düşünüyorsunuz?
"SARRAC'I YALNIZ BIRAKMAYACAĞIZ"
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: Şu anda oradaki askeri güçlere, Libya'nın özellikle de Sarrac yanlısı güçlere eğitim vermek, belli konularda yetiştirebilmek için TBMM'den süreci tamamladık. Çıkarmış olduğumuz yasal düzenleme ile heyetimizi gönderdik, gönderiyoruz.
Burada biz Sarrac'ı yalnız bırakmayacağız. Elimizden gelen desteği vermekte kararlıyız. Askerimiz orada eğitim çalışmalarına gerekli desteği verecek. 500 yıllık bir geçmişi olan Türkiye'nin Libya'daki mazisi, onların da yapmış olduğu davet herhalde bu hakkı doğurur. Biz terör noktasında herhangi bir tanınırlığı olmayan kişiliğe değil, Sarrac'a, ki BM Güvenlik Konseyi'nin meşru olarak tanıdığı bir kişiye ve onun ordusuna böyle bir desteği veriyoruz.
Hafter'in böyle bir tanınırlığı söz konusu değil. Ama Hafter nasıl bazı ülkeler tarafından tanınıyor, bunu anlamakta zorlanıyoruz. Moskova'dan kaçmıştır adeta. Berlin sürecine davet edilmiştir. Ne yazık ki 55 maddelik metne de yine imzasını koymamış, daha sonra koyacağı söylenmiştir. Daha sonra aldığım bilgiye göre, sayın Merkel'den bunu aldım. 28'inden sonra bu askerlerin belirlenen 5+5'e isim verdi, oraya katılacağına dair söyleniyor. Bunlar tutarlı şeyler değil. Bu tür insan şımartılırsa, destekler verilirse, bu desteklerin arkasında Abu Dabi yönetimi, Mısır var.
Bunlar ciddi manada silah desteğini veriyorlar. Wagner bu işin arkasında var, onun arkasında kimlerin olduğu malum. Sudan'dan 5-6 bin kara gücü söz konusu. Bütün bunlar olurken 500 yıllık mazi sözkonusu olan Türkiye'yi davet eden dostlara hayır dememiz mümkün değildi.
MERKEL: Berlin Konferansı'nı düzenlememiz nedeni statükonun tespit edilmesi içindi. Taraflar aynı zamanda ateşkesi destekleme konusunda yükümlülük üstlendiler. Elbette ateşkes yer yer ihlal edildi.
Fakat konferanstan beri daha önce de Rusya'daki görüşmelerden beri çatışmalar epey azalmıştı. Şu anda önemli olan askeri komitenin toplanması. Bu anlaşmanın ötesinde sonuç bildirgesinin ötesinde sayın Sallame'ye bu komitenin üyeleri, öneri, isimler bildirildi. Ben tabii ki bütün çatışmaların hemen sonlanacağını beklemiyordum.
Çok kırılgan bir denge şu anda. 55 maddeyi kabul etmeleri çok önemliydi tarafların. Bu maddelere uyulması doğal değil. Zoraç bir süreç. Almanya olarak yoğun olarak bu süreci takip ediyoruz. Diğer toplantıda bulunan diğer ülkeler de ellerinden geleni yapacaklarını ifade ettiler.
"HAFTER'İN YARIN NE YAPACAĞI BELLİ OLMAZ"
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: 55 maddeyi sözde kabul etmek başka bir şey, ama altına imzayı koymak başka bir şey. Hafter henüz buna imzayı koymuş değil, sadece sözde kabul etmiş durumda.
Bunları biz tamamıyl kabul olarak anlamıyoruz. Uluslararası diplomasi anlayışımız, uluslararası hukuk ve anlaşmalarda böyle bir durum söz konusu değil. Hafter'in yarın ne yapacağı belli olmaz, onu da söylemiş olayım.
MERKEL: Bu 55 madde toplantıya katılanlar tarafından kabul edildi. Daha sonra BM Güvenlik Konseyi'nde onaylanacak.
Sayın Sarrac da kabul etti. Hafter sadece ateşkesi kabul etti, askeri komite için isim bildirdi. İlk hedef aslında şu ana kadar destek verenler biraraya gelmesiydi. 5+1 toplantısının gerçekleşmesiydi hedef.
ERDOĞAN: Sayın Şansölye kabul etti ama imza koydu mu? İmza yok!
MERKEL: Belki bir yanlış anlama söz konusu. Hafter de evet 55 maddeyi kabul ettiğini söylemedi gerçekten. Sadece ateşkesi kabul etti, Moskova'da imzalamadı, bu konuda haklısınız.
ALMAN BASINI: Türkiye'nin bu AB ile mülteci anlaşması kapsamında 6 milyar Euro'nun ötesinde desteklenmesini düşünebiliyor musunuz? Bu çünkü Türkiye'nin üstünde büyük bir yük. Özel bir çaba var mı? İdlib konusunda sayın Cumhurbaşkanı da değindi; 'AB açısından sonuçları olabilir' dedi. Sayın Cumhurbaşkanı size şunu söylemek istiyorum: Sayın Şansölye değindi. Almanya'da çalışan Türk meslektaşlarımız var, hiçbir bürokratik engel olmadan çalışabiliyorlar.
Biz burada Alman gazeteciler halen çalışma iznimiz yok burada. Örneğin kimlik kontrolü yapıldığında çalışma iznimiz yok.
"AB'NİN 3 MİLYARLIK DESTEĞİN ÖTESİNDE DE DESTEK VERECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM"
MERKEL: Mültecilere destek ve çabalarla ilgili AB'nin 3 milyarlık desteğin ötesinde de destek vereceğini düşünüyorum. Şu anda kısa vadede insanların geri dönmesi söz konusu değil. İdlib'den Türkiye'ye kaçan insanlar şu anda çadırlarda.
Onlar için barınabilecekleri sabit binaların yapılması söz konusuymuş. Kızılay'la birlikte bu çabalar için Almanya olarak destek vermemiz mümkün olabilir. Bu konuda güvenli bölge ile ilgili olarak BM Mülteciler Komsiyonu ile görüşüldü. BM oradan bazı mültecilerin geri dönebileceği düşünülürse adımlar atılabilir.
"400 BİNE YAKIN İDLİBLİ SINIRIMIZA DOĞRU HAREKET HALİNDE"
ERDOĞAN: İkili görüşmemizde Şansölye Merkel'e İdlib'deki durumu açtım. 4 milyon nüfusu olan İdlib'in 400 bine yakın İdlib'li bizim sınırımıza doğru hareket halinde. Özellikle bu kış mevsiminde buradaki insanlara ne gibi destekte bulunabiliriz diye insani yardım bazında tabii çadırlarla bu işi çözmek mümkün değil.
Süratle briket barınaklar yapmak suretiyle seferberlik ilan ettik. Kızılay ve AFAD'ımız bu konuda çalışmalarını sürdürüyor. İlk etapta 10 bin briket barınak yapma adımları atıldı. Bunları gerekirse artırarak devam ettireceğiz. Suriye tarafında bu yapılanma gerçekleştirilecek. Tuvaleti, banyosu olacak. Isıtma imkanlarını hazırlıyoruz.
Adımı bu şekilde atacağız. Sağolsun Şansölye 'Biz de belli desteği verebiliriz' dediler. Güvenli bölge konusu bildiğiniz gibi Tel Abyad ve Resulayn arasında 125 km'lik, 32 km derinliğinde bölgedir.
Bugüne kadar da maalesef başta ABD olmak üzere Rusya Federasyonu ve tüm batılı ülkeler ki, değerli dostum Şansölyeyle de bunu konuştuk. Planımız, projemiz hazır dedik. El ele vermemiz lazım, beraberce bu adımı atmamız lazım. Zira o briket evlere benzemez. İnsani yaşamın sağlanacağı bir adım atacağız. Ev, okul, mabedleriyle bütün bunların yapıldığı şehir inşaa edelim diyoruz. Güvenli bölge barışın egemen olduğu bir yer olsun dedik. Bu konuda hala bize olumlu bir dönüş maalesef olmadı.
Bunun lojistik noktada tedbirlerini biz de alabiliriz. Dünya barışına destek veriyoruz diyen ülkelerle bu adımı atabiliriz. Ama bu tür dönüşler olmadı. Gerek Amerika gerek Rusya ile yaptığımız görüşmelerde terör örgütleri buradan çıkarılmış değil. Onların bu bölgelerden çıkarılması lazım. Dolayısıyla Barış Pınarı Harekatı bölgesinde mücadelemiz sürüyor.
Uluslararası basın mensuplarının çalışma izinleri Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın görev alanına girmektedir. 2019 yılında 19 farklı Alman medya kuruluşundan 30 gazeteciye yerleşik akreditasyon kartı düzenlemiştir. 28 Alman basın mensubunun başvuruları ulaşmıştır.
31 Aralık 2019 tarihinde tamamlanmıştır. Mevzuat uyarınca bunların değerlendirilmesi yapılmalıdır. Almanya ile iyi ilişkilerimizden rahatsız olan bazı kesimleri bu rutin değerlendirmeyi, Türkiye'nin Alman gazetecilere akreditasyon vermediği şeklinde yansıtmaya çalıştıklarını görüyoruz.
Böyle bir özel muamelenin, Alman gazetecilere dönük olumsuz bir çifte standartın olmadığını açıkça ve ilk elden ifade etmek isterim. Basın özgürlüğü konusundaki hassasiyetimizi bilenler bilir. İletişim Başkanım da bu konularda hassastır.
siyasetcafe.com