Oda TV yazarı Müyesser Yıldız, bugünkü köşe yazısında 'Barzani'nin sitesinde Türklük, Andımız ve Atatürk'e ağır hakaret' başlıklı bir yazı kaleme aldı.
İşte o yazı;
Erdoğan bugün Yıldız Teknik Üniversitesi'nde düzenlenen Türkiye Gençlik Zirvesi'nde Danıştay'ın Andımız kararına sahip çıkanları şu sözlerle eleştirdi:
“Andımız konusunda Danıştay'ın kararının ardından sosyal medyada, bazı yayın organlarında çıkanlar kararlılığımızı daha da artırdı. İçerik itibarıyla bu metin, bu milletin kültürünü, bakışını ortaya koyan bir metin değildir. Bizim andımız İstiklal Marşı'mızdır. İstiklal Marşı'ndan daha güzel bir ant olabilir mi? Kimse Türklüğünü inkâr etmiyor ki. Ben Türk'üm, Türkçü değilim. İslam, ırkçılığı reddeder. Bu metin ezanı Türkçe okutmak isteyenlerin metnidir. Gazeteci kılıklı provokatörler ekranlardan kin kusmaya başladı. Kimi sözde hukukçuların, televizyonlarda Türkçe ezan zulmünü bile tekrar dillendirenler oldu. Koca koca adamlar kara önlükler giyerek meydana çıktı. Yaşananlar bir histeri olayıdır. Bu eylemler siyasetin değil, psikiyatrinin konusudur. Kendini devletin yegâne sahibi zanneden bu azgın azınlığın normalleşme ihtimali yoktur. Bunlar salon cumhuriyetçisidir.”
Buyurun, maalesef yine gerilim, yine kamplaşma!..
Erdoğan'ın ifadeleri epey tartışma yaratacağa benziyor.
PKK'LIYA GÖRE ÇILDIRMIŞ MİLLİYETÇİLİĞİN BELGESİ
Biz bu vesileyle dün Barzani'ye yakınlığı ile bilinen Rudaw haber sitesinde yayınlanan bir yazıdan söz edelim.
Yazan Selahattin Çelik... Galiba bölücü terör örgütü PKK'yı kuran 120 kişiden hayatta olan 7 isimden biri. Şu anda Avrupa'da yaşadığı biliniyor.
Yazının başlığı, “Andımız’da konu Kürtler”.
Yazısına, Danıştay'ın kararı ve Andımız'daki, “Türküm, doğruyum, çalışkanım... Varlığım Türk varlığına armağan olsun... Ne mutlu Türküm” ibareleri ve “Mustafa Kemal'e bağlılık” ifadesine atıfla başlayan bu kişi, önce “Kemalistler, CHP, MHP, Reşit Galip ve Cumhuriyet Gazetesi'ni” şu suçlamaları yöneltti:
“1930’lar, otoriter rejimler, faşist diktatörlükler dönemdir. Kemalist hareket içinde faşizm hayranlığı belirgindir, eski komünistlerin 'Kadro' dergisi gibi. Küçük bir çaba ile 'Kadro'yu kimin finanse ettiğine, Kadrocu Şevket Süreyya Aydemir, Vedat Nedim Tör ve diğerlerine bakabilirsiniz. Öyle bir faşizm hayranlığı gelişir ve öyle bir bağ kurulur ki, Cumhuriyet gazetesi de Nazi parasından otlanacaktır. Türk ırkçılığı içindeki ayrılık, 1930’larda tohum atacaktır. Resmi ırkçılık evrilerek çok renkte bugüne ulaşacaktır, ki CHP de bir taşıyıcısı olacaktır. Daha çok göçmen Türkçü ideologların saçtığı diğeri, evrilerek MHP’de somutlaşacaktır. Kemalist egemenliğin ürünü ve uygulaması olan Ant, Raşit Galip’in kaleminden çıkma. Övenleri çok, ama Galip bir kafatasçı olarak tarihe geçmiştir.”
Ardından Türklüğe şu hakaretlerde bulundu:
“Bir ırkın diğerine üstünlüğünü savunmak, ırkçılıktır. Kelimeler, baştan çıkarıcıdır, programdır, uygulamadır, birkaç kelime büyük felaketlerin nedeni. Gelin, 'Türküm, doğruyum, çalışkanım'dan başlayayım. İnsan çılgın bir şövenist değilse, bu her türlü mantıktan yoksun saçmalıkları dizer mi hiç? Peki neden, 'Varlığım, Türk varlığına armağan olsun' ki? Türk olmak, neden mutluluk olsun ki? Gazeteler tecavüz, talan, insan yaşamını hiçe sayan haberleriyle dolu. Türk, Türke yapıyor. İnsanı bırakın, hayvanlar da işkence tecavüzden muaf değil. Bu Türk’e mi varlık kurban edilecek? Aydınlar, öğretim görevlileri, farklı görüşte olanlar, meslekten atılıyorlar. Onlar ve onlara bunu yapanlar, aynı ırktan olabilirler mi? Üniversiteden atılan aydınlara sorun, bunu kabul ederler mi? Mehmet Ağar, Korkut Eken, Abdullah Çatlı, Devlet Bahçeli, Alaattin Çakıcı ve daha yüzlercesinin kurbanlarına sorun, onlarla, iktidarın sembol isimleriyle aynı ırktan olmayı kabul ederler mi?”
Devamında, “Siz Türkler ırkçı yeminle mutlusunuz diyelim, peki Kürtten ne istiyorsunuz? 85 yıldır Kürtten katiliyle övünmesini, varlığını ona feda etmesini istiyorsunuz. Bundan büyük ahlaksızlık olabilir mi?” dedi.
“ÇAMUR DEĞERİNDE HEYKELLER VE EN GÜLDÜĞÜMÜZ GÜN 10 KASIM”
Bu PKK'lı, AKP hakkında da şunları yazdı:
“Tabii ki, iktidarın amacı ırkçı metni kaldırmak değil, kendisi ırkçı uygulamaların âlâsını yapıyor. Devlet, yayılma stratejisine denk düşmeyen yemini değiştirmek istiyor.”
Peşi sıra Atatürk ve 10 Kasım hakkında şu iğrenç ifadeleri kullandı:
“Danıştay kararına sarılanların bir nedeni, AKP iktidarına tepkileri. Halbuki AKP yapmadan siz yapmalıydınız. Mustafa Kemal’in heykelleri de öyle. O kadar heykel mi olur? Ölçüsü kaçırılmış çamur değerinde binlerce heykel... Küçüklüğümde en güldüğümüz gün, 10 Kasımdı. Batman’da ortaokulda sert ırkçı bir müdürümüz vardı. Site Sinemasına tıkardı bizi. Rahat iri koltuklarda batardık. Sahne, konuşmalar ve de saygı duruşu. Saygı duruşu diyorum, ama kahkaha seansıydı. Zincirleme giderdi. Bir de çarpan koltuk gürültüsü. Gel de tut kendini. Müdürün ajan öğrencileri vardı. Bazılarımızı dayağa seçerlerdi. Ağır dayak, gülme krizine doping etkisi yapardı. Mustafa Kemal heykelleri, 'Atam sen kalk yerine ben yatam, cebine leblebi atam...' diye giden dizelere konuydu. Okul bahçelerindeki beton büstü, çocukların futbol maçını yöneten hakemin keyif kürsüsüydü. Gözaltı ve dayağa neden olsa da, yapılan en doğrusuydu; abartıya, saçmalığa, ırkçılığa en anlamlı içgüdesel tepki.”
PKK'lıdır, bunları yazabilir... Zaten Andımız da “açılım sürecinde” İmralı'daki teröristbaşının arzusu üzerine kaldırılmamış mıydı?..
Mesele, her ne kadar altına, “Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rudaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir” notu düşülse de bunun Ankara'nın yeniden “dostluk” tazelediği Barzani'nin sitesinde yayınlanmış olmasıdır!..
İçeridekilerden önce Barzani'den, bu “histerinin” hesabının sorulması gerekmez mi?
siyasetcafe.com