Mahmut Övür'ün ilgili yazısı şöyle:
Birkaç gündür yazdığım tutuklanan eski MİT Mensubu Enver Altaylı, FETÖ''nün küresel istihbarat örgütleriyle bağlantılarının açığa çıkarılması açısından kilit bir isim.
Soğuk Savaş döneminin etkili aktörlerinden Altaylı, sıradan biri değil. İyi eğitim almış, ABD Almanya eksenli karanlık ilişkilerde adı geçen ve özellikle de Türki cumhuriyetlerde etkili bir isim.
Daha önce de yazdım, onun karanlık geçmişiyle bugünkü rolü arasında bir devamlılık var. Onun ortaya çıkışı, Soğuk Savaş dönemi Gladyo'suyla bugünkü yeni Gladyo'nun birbirinin devamı olduğunun bir işareti.
Düşünsenize, ABD, PKK-PYD üzerinden, Almanya ekonomi ve siyaset üzerinden Türkiye'yi sıkıştırırken, onların vekalet verdiği FETÖ ve PKK dahil tüm örgütler Türkiye'ye saldırırken, onların "has adamı" Altaylı, FETÖ'cü MİT'in üst düzey yöneticisi Mehmet Barıner'i kaçırmak için kendisini riske atıyor.
Olacak şey değil. Damadı öğretim üyesi Metin Can Yılmaz'ın yakın arkadaşı FETÖ'cü MİT mensubu Barıner bu kadar önemli olmasa, derin geçmişi olan Altaylı araya girer mi?
Sır küpü, derin bir adamla karşı karşıya olduğumuz çok açık. Kolay kolay da konuşmaz. Polise veya savcıya özel bilgiler verdi mi bilmiyorum ama bana gelen bilgiler onun zaman kazandığını hatta "FETÖ'yü çökertmek arzusunda biradam" rolü oynadığını gösteriyor.
Bir kere şu çok açık, Altaylı yakalanana kadar geçen 10 gün boyunca polis tarafından adım adım izlenmiş ve kaçma hazırlığı yaparken yakalanmıştı. Ama ustaca "ben teslim olacaktım ama polis aldı" diyebiliyor.
Peki, FETÖ elebaşısı Gülen'le ilişkisi var mı?
Yılların istihbaratçısı FETÖ elebaşısı Gülen'i tanımıyor.
Bu mümkün değil. O bunu gölgelemek için FETÖ'nün ikinci adamı Mustafa Özcan'la Demirel dönemine uzanan ilişkisini öne çıkartıyor.
Özcan'la yıllar içinde zaman zaman konuşur ama enteresandır damadıyla kızını istemeye gelmesine de şaşırır. Tabii sadece Özcan'la değil, FETÖ'cü birçok isimle de tanışıklığı var.
Akın İpek'in üniversitesinin mütevelli heyeti üyesi Salih Yaylacı ve yurtdışında etkili Bilal Ekşi gibi.
Bu isimlerle ilişkisini açıklarken, özellikle Salih Yaylacı'nın söylediklerine dikkat çekiyor.
Yaylacı ile bir iki kez görüşen Altaylı, onun; "Abi bunlar bizi de yaktılar, yetişmiş temiz insanları da yaktılar" gibi önemli bir tespitini aktararak FETÖ karşıtı olduğunu anlatmaya çalışıyor.
Daha önce neden söylemedi acaba?
Altaylı'nin Almanya'yla geçmişe uzanan derin ilişkileri de önemli. Bu konuda söyleyecek çok sözü olmasına rağmen o sadece şunlarla yetiniyor: Almanların kendisine ajanlık teklif ettiğini, kabul etmediğini, BND'nin Türkiye ekonomisini çökertmek için harekete geçtiğini, sokak eylemleri başlatacağını, PKK-PYD ile büyük illerde ayaklanma çıkartacağını ve medyada algı operasyonları yapacağını söylüyor. Bunlar bilinmiyor ama o bunları söyleyerek acaba bir şeyler yapmaya mı çalıyor?
Şimdi gelelim işin en kritik yanına; Altaylı'nın 15 Temmuz gecesiyle ilişkisine. O gece Altaylı da Ankara'daymış ve bunu tam olarak "hatırlamıyor." 14 Temmuz'da gelmiş ve darbe gecesini Ankara'dan izlemişti.
Ama Altaylı ne hikmetse, Rus yazar Aleksander Dugin'in 14 Temmuz'da Ankara'da olduğunu, Ankara'ya gelme nedeninin dostlarıyla görüşmek olduğunu, Süleyman Sazak ve Furkan Torlak gibi dostlarıyla görüştüğünü iyi hatırlıyordu.
Acaba şu sorunun cevabını yargılama süreci verebilecek mi? Kitabını CIA'ya onaylatan eski bir MİT mensubu Altaylı'nın 15 Temmuz darbe gecesi Ankara'da olması tesadüf mü? Ve FETÖ'cü MİT'çiyi kurtarma girişimi bir CIA operasyonu mu?